Hava Durumu

Saddam sonrası Irak

Yazının Giriş Tarihi: 31.01.2020 06:50
Yazının Güncellenme Tarihi: 31.01.2020 06:50

Irak'ta iç karışıklık durulmuyor.

Ayrıştırılma misyonu Kürt bölgesine taşınarak vücut bulma çabasında.

Bu kargaşa etnik değil ama din odaklı bölünme ve daha bir işlevsel.

Olaylar Necef Ulemasının Kum Ulemasına baş kaldırmasından ibaret.

Necef'li Şii liderlerin son yıllardaki Suud Hanedanı ziyaretlerine dikkat kesilirseniz, sokak isyanları maliyetlerinin nereden karşılandığı sorusuna da yanıt bulmuş olursunuz.

Sadr hareketine önderlik eden tartışmalı din adamı Mukteda esSadr'da anlaşmazlıkların başlıca tetikleyicilerinden.

MuktedaesSadr denen kişiyi mutlak hatırlarsınız.

Saddam'ın asılma seremonisin de boynuna yağlı ilmeği geçiren ama, kendini gizleyenkülahlılardan biriydi.

Hatta, Saddam kendisini sesinden tanıyıp "çıkar külahını" dediğinde o cesareti gösteremeyip "biraz erkek ol" serzenişini yutkunarak karşılamak zorunda kalan mikserin adıdır "Mukteda esSadr".

Irak'ta o da bu çarkın bir dişlisi.

Ülkede aylardır Şiilerin çatışması gündemden düşmüyor.

Ezidi, Kürt, Türk, Türkmen ve Nasturi'ler hiçbir şekilde müdahil değiller bu kavgaya.

Hükümete karşı alınan tavır baskın şekilde Şii nüfusundan geliyor.

Kum-Necef anlaşmazlığının bağımsız olmadığı aleni ortada.

Kavganın özü din-devlet ilişkisiyle ilgili.

Bu konudaki ayrışma Kum'daki bazı Şii mercilerin Şah'ı deviren İran Devrimi'ne önderlik yapması ve siyasi meselelere derinden dâhil olmasıyla başladı.

Necef ise siyasetten uzak durdu ve hükümet işlerine karışmadı.

Hatta 2000 sonrası kendisine iktidar yolu açıldığı halde duruşunu bozmayarak karakter ortaya koydu.

Böylece Necef ve Kum okulları arasındaki hesaplaşma olayları buralara taşıdı. Necef okulları, ulemanın siyasi iktidarda yer almasını reddeden geleneksel Şii anlayışını temsil ederken, Kum okulları ise daha yeni bir anlayış olan ve iktidarın tepesine dini bir ismi koyan velayet-i fakih öğretisini benimsiyor.

Farklılık bu.

Sünni anlayışta olduğu gibi Şii benimsemede de ağırlık merkezi İslâm tarihi boyunca dönem dönem yer değiştirmiştir.

İslam'ın inanç bağlamında iki ana ekolünden biri olan Şii ilmi gelenek, yüzyıllar boyunca çeşitli merkezlerde muhafaza ve idâme edildikten sonra, İran'ın Kum ve Irak'ın Necef kentleri modern dönemlerde öne çıkan iki ilim havzası olarak kalmıştır.

Söz konusu merkezler arasındaki farklıklara klasik mezhep içi görüş ayrılıkları ve kültürel karakteristikler dışında 20. yüzyılın son çeyreğinden itibaren velayet-i fakih eksenli fikir ayrılığı eklenmiştir.

Günümüzde çoğunlukla İran Devrim Rehberi Ali Hamenei ve İran asıllı Iraklı Ayetullah Ali Sistani'nin belirli konulardaki duruş ayrılıkları üzerinden değerlendirilen bu iki merkezin farklılıklarının arka plânında esasen Şii düşüncesinin tarih boyunca takip ettiği inişli çıkışlı seyir yatmaktadır.

Mezhepsel fikirler şiddetli çatışmalarla kendine yer ararken, Şii yerelindeki tartışmalar Irak'taki siyasi istikrarsızlığın derinleşmesiyle zaman içinde büyüdü ve iç savaş noktasına dayandı.

Bu hâl adeta aile içi geçimsizliğin dışa taşması gibi.

Ama olan, günlük yevmiye karşılığı gaza getirilen masum halka oluyor.

Irak Devleti bu huzur bozucu eylemlerle sarsılırken bir yandan A.B.D emperyalizmi ile uğraşıyor, diğer yandan da, İran yayılımcılığına gem vurmaya çalışıyor.

Günümüzde artık Irak'ta ortalama insan hayatı bile kısaldı.

İşgal ve iç savaşı takip eden yıllarda ülkedeki sağlık mekanizması dumura uğradı ve yaşam süreleri de inişe geçti. Erkeklerde 58,7 olan hayat süresi kadınlarda ise 62,9'a düştü.

Kesilen elektrikler sinirbozucuydu. İnsanlar temiz içme sularını kuyulardan çıkarmak zorunda kaldılar. Salgınla mücadele ise yetersizliğin son boyutuna ulaştı. Barınma derseniz ancak teneke ev konforunda. 10 kişinin tek bir göz odada yaşamaya çalıştığı barınaklar da sıkış tepiş bir yaşam mücadelesi.

Halkın yüzde 51'i halen bu şartlara direnç göstermek ve uyum sağlamak zorunda.

Peki dünyadaki petrol üretiminde başı çekenbir ülkenin bu durumu anormal değil mi?

Petrol zengini Irak'ın halkı neden bu fakirliğin pençesinden çıkamıyor?

İlk neden, yukarıda değindiğim verilerden ibaret.

Necef ve Kum ulemalarının ortak bir paydayı benimseyememiş olması. Yani fikir ayrılığından doğan iç bölünmeler.

Geçtiğimiz yıl 100 milyar USD petrol gelirine rağmen Iraklının bu paradan beş kuruşluk menfaati yok.

Bu nakdin âkibeti nedir? Nereye gitti bu paralar derseniz?

Uluslararası Petrol Şirketlerinin ve onların Iraklı siyasi çevreleri ve iş dünyasındaki yerli işbirlikçi çevrelerinin cebine indi.

Mâlumunuzdur ki Irak dünyada yolsuzluğun en yaygın olduğu 12. Devlet.

Protestocular neden önce iktidarı hedef alıyorlar?

Çünkü, iktidarlar ve yönetimler İran destekli Proxy güçlerin koruması sayesinde ayakta durabiliyor.

İran Devrim Muhafızlarının eski Kudüs Gücü Komutanı General Kasım Süleymani verdiği bir demeçte, Irak Şam İslam Devleti'ni (IŞİD) ortadan kaldırmak için de çaba gösterdiklerini ancak asıl hedeflerinin "Irak'ın İran'a bağımlı bir ülke olmasını sürdürmek ve Tahran'a sadık yetkililerin iktidarda kalmasını sağlamak" olduğunu belirtmişti.

Süleymani öldü gitti bir şeyler yoluna girer mi(?) derseniz, emin olun ki orta ve uzun vadeli dış politikalar kişilere bağımlı değildirler.

Bu da gösteriyor ki halkı Iraklı, yönetimi İran yanlısı olan bir devletin kendini yönetebilmesi için daha kat etmesi gereken çok yolu var.

Irak önce kendi içinde birleşmeli. Daha sonra dışa karşı bütünleşmeli. Olması gerekende, beklenen de budur.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.