Hava Durumu

S-400 sorunsalının perde arkası

Yazının Giriş Tarihi: 22.01.2021 06:30
Yazının Güncellenme Tarihi: 22.01.2021 06:30

Devir teslim ile birlikte resmen Birleşik Amerika Başkanı olan Joe Bidenin Türkiye ilişkilerinin nasıl bir seyirde ilerleyeceği merak konusu.

Amerikan senatosundaki derin kutuplaşmaya rağmen ne yazık ki Demokratlar ve Cumhuriyetçileri birleştiren kırmızıçizgi konulardan biri de Türkiye.

İki ülkenin de birbirilerine yönelik öncelikleri sorunları farklılık gösterse de; bekleyen asıl konunun S-400'ler olduğu mâlum.

Gelecek yaptırımlara karşı hazırlanan önlemler paketi ile kendi içinde bir dayanma kabiliyeti geliştirmeye çalışan Türkiye, Biden'in realist kişiliğine karşı nasıl bir savunma stratejisi belirleyecek?

Amerikan başkanının Türkiye konusunda ön yargılı olmamakla birlikte daha esnek usullerle masaya oturacağını düşünüyorum.

Fakat Türkiye'nin 2,5 milyar $'a aldığı koruma kalkanı S-400'lerden taviz vermeyecek olması, yeni başkanın elini kolunu da bağlayacak gibi.

Çünkü Joe Biden kendine yöneltilen Türkiye içerikli sorularda bir NATO müttefikinin Rus silahlarına sahip olmasından dolayı kaygı duyduğunu söylemişti. (Ülkesinin F-35'ler ile alakalı anlamsız bencilliğine değinmeden)

Bu konu da taraflar beyaz bir sayfadan ziyade, yeni çabalarla masada olacaklar. Ama kesinlikle bilinmelidir ki; "S-400 sorunu çözülmeden diğer sorunlara sıra gelmez".

Peki, Birleşik Amerika neden S-400 savunma gücüne takmış durumda?

Dünya'da bazı ülkeler ve özellikle Birleşik Devletler için silah ihracatı/ithalatı sıradan bir iş değildir. Hatta silahın kimliğinden çok, nereden alındığı önemlidir.

Onlara göre bir NATO üyesi silahı Birleşik Devletler ya da NATO müttefikinden almalıdır. Eğer almıyorsa demek istiyordur ki; "Silah pazarında alternatif sahibiyim".

Silahların yeryüzünde üretme ve pazarlama kompetanı Birleşik Amerika'dır.

Ve, tabi ki Dünya'da satılan her üç silahtan biri Amerikan yapımı.

Bu derin silah tüccarlığının arkasında ise, Endüstri, Asker ve Politika iş birliğinin kirli çamaşırları var. Bir defa her ülkeden farklı olarak Birleşik Amerika'nın savunma sanayiinin devlet tekelinden ziyade özel kurumların elinde olması, öncelikli olarak kâr marjının hesaplanarak çalışmasını sağlıyor. Buda savaşlara ticaret gözüyle bakılması demek.

Diğer enteresan bir konu ise, bu tür özel silah firmalarının bünyelerinde devamlı olarak emekli asker ve politikacıları barındırmaları, onların iş bağlayıcı yüzlerini kullanmaları. Bu tür kişiler özellikle askeriye de edindikleri gizli bilgilerinden dolayı tercih ediliyorlar. Silah imal eden özel şirketler emeklilik sonrası yüksek maaşlarla askeri nüfuz sahibi olan bu elit azınlığı bünyelerine davet ediyor. Amaç orduda edinilen bilgilerin kendi taraflarında kullanılması. Yani uygun gördükleri hareketli, iç karışıklığa müsait bölgelerle silah satışı için anlaşmaların yapılması isteniyor. Birleşik Devletlerin silah ticareti işte bu şekilde ilerliyor. İşin özel silah şirketlerine dayanan tüccar kafası böyle bir mekanizmayla çalıştırılıyor.   

Hükümetin duruma bakışı ise lobilerin gölgesinde hareket eden iktidarlar ve devlet geleneğine bağlı uzun soluklu planların işletilmesinden ibaret. Türkiye'ye S-400 sorununun dayatılması ise bu ayağın ortak bir payda da buluşulup ortak zeminde buluşulamamasından kaynaklanmakta. Yani Tüccar kurum F-35 satılabilirdi neden vermediniz derken, hükümet erkânının geleneksel âti hesabı başka olduğu için karşı çıkıyor.  

Sözün özü; Birleşik Devletlerin süre gelen dış politika geleneği ile Türkiye'nin attığı adımlar şu an için örtüşmüyor. Türkiye eskiden Rusya ile Amerika'dan izin alıp görüşüyorken, bugün kendi çizdiği çizgisinden sapma dahi yapmıyor. Onlarda bu durumu sindiremiyorlar. Ayak direnmesinin nedeni kesin olarak budur.

Elbette ki dönüşen dünyanın Türkiye'si Akdeniz'de, Ege'de, Suriye'de, Libya'da, Karabağ'da kısacası gereken her yerde kendi insiyatifine göre yol alacak. Gelen baskı ve yaptırımlar iki ülkeyi biraz birbirinden uzaklaştırsa da, NATO'daki çatlağı daha fazla büyütür. Bu durum da ise Batı'nın kaybı daha ağır olur. Dünyanın gözü önünde diz çökmemizi istiyorlar. Asıl sorun zaten S-400 değil, Türkiye'ye laf dinletememek. Türkiye'nin bu savunma gücünü kurması ne NATO'dan çıkmasını, ne BM'den uzaklaşmasını, ne de Amerika ile düşman olmasını gerektirmiyor. Türkiye eksen değiştirmiyor aksine mevcut konumunu daha da sağlamlaştırıyor. Bunu yaparken de birilerinin canı sıkılıyor. Varsın sıkılsın. Neden mi? Onlar irtifa kaybederken biz parıldayan yıldız olduk kendi savunma sanayimizle. Önceliği dünya barışı olan Türkiye'min yükselişini seyretmek zorunda kalanların feyz alma zamanı şimdi.

İyi seyirler diliyoruz en içten dileklerimizle...

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.