Hava Durumu

Mayın eşeği

Yazının Giriş Tarihi: 04.09.2020 06:30
Yazının Güncellenme Tarihi: 04.09.2020 06:30

Akdeniz'de art arda gelen Navteks'ler sonrası sular iyice ısındı.

Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki enerji arayışlarını hazmedemeyen komşu, ağa babalarının verdiği cesaret hapıyla Meis Adası üzerinden gerilim pompalama telaşına düştü.

Balkan ülkesi olan ve Doğu Akdeniz'de hiçbir hakka sahip olmayan Yunanistan, adalarının bulunduğunu gerekçe göstererek kendine sınır çizme cüretine kalkıştı.

Lozan Anlaşması şartnamesince silahlandırılması yasak olan adaları yarım asırdır silah deposuna çeviren komşu! aklınca gözdağı vererek içerden toplayacak puanları.  

1923 tarihli Lozan ve 1947 tarihli Paris Anlaşmaları gereği silahsız olması gereken adalar tam 50 küsür yıldır cephaneliğe çevrildi.  

Oysa anlaşma maddeleri açık.  

Yunan Devleti'ne 1947'de Paris Anlaşması'nca sahiplik değil, sadece kullanım hakkı imtiyazı verildi. Üstelik bu hak adaların kesinlikle silahlandırılmaması şartıyla imza edildi.  

Bütün bunlara rağmen komşunun geçtiğimiz günlerde Meis Adası'na turistik feribotla askeri personel taşımasını ise nasıl okumalıyız  peki?   

Profesyonel bir gözle bakıldığında aslında sembolik atraksiyonlarla zayıflıklarını ifşa ediyorlar. Çünkü Yunanistan'ın o bölgede fırkateyni varken bu yaptığı kendi askerinin mücadele ruhunu köreltmek. Kesinlikle stratejik hatalarla yürünüyor.   

Karşı bir tavır söz konusu olsa turistik gemiyle değil, donanma ve hava gücüyle bariz bir şekilde yapardı bu sevkiyatı.    

Aslında peşine düştükleri şey, Doğu Akdeniz'den Türkiye'nin uzaklaştırılarak yeni bir Sevr'e mahkum edilmesidir.

Böylelikle Türkiye Anavatan'ın kara parçasında yaşamaya zorlanacak, hareket kabiliyeti kısıtlanacak, kontrol edilebilirliği kolaylaşacak.  

Bu oyunda her zaman ki gibi Yunanistan bir maşa.

Karizmalarının çizilmesinden korkanlar önümüze bugünler için besledikleri mayın eşeğini sürüyorlar. Türkiye'yi teste tabi tutarak sözde dirayetini ve iradesini ölçüyorlar.

Amaçları bizi tetiği ilk çeken konumuna sokmak.

Sonra da elimiz zayıflayıp haksız konumuna düşünce de uluslararası platformlarda masaya oturtmak.

Başı çeken Fransa güven vermeyen bir partnerdir herkes için. Macron'un gemisi oradaydı. Ne oldu?  Akdeniz'de trafik karışınca dümeni kırdı uzaklaştı. Merkel'in Almanya'sı da aynı şekil proxy güçten yana. Bizzat muhatap olmak Avrupa'nın genlerinde n silindi geçen yüzyılda.  Ama Türkiye'nin durumu farklı.  Savaş becerisi çeyrek asırdan fazla aktif hâlde.  Yıllardır Irak'ta, Suriye'de PKK ile Fetö ile amansız bir mücadele veriliyor. Bütün bunlar savaş kondüsyonunu dinamik tutan etkenler.

Bu az buz bir tecrübe değil.

Onlar ise sadece kışkırtma ve taciz ile savaş oyunu oynadılar aralarında.

Yunanistan stratejisini olgunlaştırmazsa Ege'de dengeler değişir. Dimyat'a pirince gidilirken evdeki bulgurdan da olunur. Nasılsa Türkiye vicdanlı bir komşudur. Yeni bir Kurtuluş gemisi çıkar gelir bizi kendi halimize bırakmaz diye mi düşünüyorlar acaba? Hep birlikte göreceğiz.

Şimdi ise yeni moda Oruç Reis'in Navtex alanın da tatbikat düzenleyerek güya engellenmesini sağlamak.  

Bölgede çelik gibi sinirlerle sert bir diplomatik bir restleşmeye hazırlıklı olun.

Gerçi it dalaşı bu, çetin olur ses getirir ama devamlılık şart değildir.   

Bu noktada, bazen belli durumlarda Birleşik Devletlerin garantörlüğüne de ihtiyaç duyulmuyor değil. Zira Avrupa Birliği, üyesi olan bir devlet mevzu bahisse tarafsız davranmayı başaramıyor.

Türkiye'yi Irak'ta PKK, Suriye'de YPG ve DEAŞ gibi terör örgütleriyle kuşatmaya çalışanlar bugünde Akdeniz'de Yunanistan'a aynı rolü biçmişler. Yunanlılar haçlıların şımarık çocuğu olmaya alışmışlarsa da, kendilerini bekleyen okkalı Osmanlı tokadını yiyince ayakları yere basar.  

Yuları eline alan Macron ile de nötr bir çizgi çabasında olmamak gerekir. Türk ırkına olan yaklaşımları bariz belli. Teröre verdikleri destek ve Ermeni locaları tarafından kuşatılmışlıkları ve etkilenmeleri süregelen halleri. Macron ile uzlaşma gayreti bizi zayıf gösterir. Şimdiye kadar ne zaman bize müspet bir tavır sergilediler ki?  Sürekli zorlayıcı ve kötü duruma düşürücü hamlelerden başka yapıp ettikleri yok.  Türkiye dik duruşunu bozmadan aynı şekil devam etmeli. Hatta sadece savunma da kalmayıp rakibini düşürmenin hesaplarına girişmeli. Ayakta kalmak için artık bulunduğumuz evre bu. Bu yoldan bir adım geri dönmek asıl bizi kendi içimizde tökezletir. Olmaması gereken de bu. Dönülmez akşamın ufkuna ulaştık. Ya bizi tanıyacaklar. Ya da bizim tanıtmaya hazır olduğumuzu anlayacaklar. 

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.