Hava Durumu

Libya'da Türk kararlılık gösterisi

Yazının Giriş Tarihi: 03.01.2020 06:50
Yazının Güncellenme Tarihi: 03.01.2020 06:50

Doğu Akdeniz'de Libya mutabakatıyla ezber bozan Türkiye'nin başarısı bölgeden haksız çıkar sağlama peşine düşen ülkeleri dumura uğrattı.

Günlerdir Avrupa basınında gündem oluşturan mutabakat hamlesi Erdoğan, Osmanlının güç politikalarını devam ettiriyor şeklinde yorumlandı.

Türkiye'nin de desteklediği ve uluslararası tanınırlığa sahip Ulusal Mutabakat Hükümeti (U.M.H) ile Libya'nın doğusundaki güçlerin lideri Bingazi doğumlu General Halife Hafter'e bağlı paralı askerlerin karşı karşıya geldiği toprakların, aslında Aşiretler Konfederasyonu olması çok ince bir nüans.

Libya'da çok sayıdaki silahlı aşiret, çok geniş toprak hakimiyetine sahip.

Hafter'in ise en büyük artısı bu aşiretleri kontrol edebiliyor olmasıdır. Bu miras Kaddafi dönemi yaverliğinde edinilmiş bir tecrübedir.

Hafter toprak olarak ülkenin yüzde 90'ına sahip olsa da, bu topraklar boş çöllerden ibaret. Dolayısıyla insan nüfusunun yarısı Ulusal Mutabakat Hükümeti'nin kontrol ettiği şehirlerde yaşıyor. Bu da demek oluyor ki, 6,5 milyon nüfusun 2,5-3 milyonu Ulusal Mutabakat Hükümeti'nin sınırları dahilinde.

Ulusal Mutabakat Hükümeti Katar, Türkiye ve Birleşmiş Milletler (BM) tarafından destekleniyor.

Hafter ise, Mısır ve Rusya'dan geniş çaplı destek alırken, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Ürdün ve Fransa doğrudan silah sevkiyatıyla besleniyor.

Suudi Arabistan maddi destek verirken, Sudan ve Rus bileşeni Wagner Grubu belâsı da Hafter'e katıldı.

ABD ise seçilmişliğinin, varlığının oluş sebebi.

Çad'da geçen 4 yıllık esaretten sonra ona sığınma hakkı veren ve Virginia Eyaletinde CIA tarafından 20 küsur yıl kullanılan bir asker eskisi.

Libya'da iktidarı silah zoruyla ele geçirmeye çalışan, ülkesini şiddet sarmalına sürükleyen, girdiği seçimlerden hüsranla çıkan, darbe teşebbüsleriyle kötü bir nam salan Hafter, sözde laik anlayışlı bir göz boyacısından başka bir şey değil. İslamcılara karşı savaşıyoruz diyerek, 'İslamafobi'yi kullanıp Batı'nın desteğini alan bir hadsiz.

Amacı, 2014'te yarım kalan darbe girişimini tamamlamak. Hedefi açık. Kendisini dünyaya pazarlamaya çalışıyor. Bu şekilde de ciddi bir potansiyeli de himayesine aldı. Hafter'e sağlanan askeri envantere bir göz atalım;

30 bin asker, 63 eğitim uçağı, 20 savaş uçağı, 20 saldırı uçağı, 20 askeri helikopter, 7 saldırı helikopteri, 5 kargo uçağı, 530 zırhlı araç, 300 tank, 155 obüs, 75 mobil fırlatıcı, 1 firkateyn ve 4 devriye gemisi.

Şuan ki güç dengesi bu şekilde.

Fakat, Türkiye'nin sahaya inmesiyle, dengeler değişebilir. Türkiye, Libya'ya asker gönderme kararıyla, bölgede belirleyici aktör olma yoluna girdi.

Peki, Türkiye neden Libya'da?

Ülkemizin Libya ile Kaddafi döneminden kalma alışkanlıkları var. Libya'nın 1974'te Kıbrıs'ta ülkemize verdiği destek ve Türk İş İnsanlarının Libya'nın kalkınmasındaki iş gücü emeği gibi geçmişten günümüze hem hâl olunan olumlu ilişkiler bu coğrafyaya yüz çevirmememiz için en masum neden.  Ticari birlikteliklerin öne çıktığı eski dost ile Türkiye, yıllara dayanan yatırımlarına sahip çıkmak zorunda.

27 Kasım 2019'da Ulusal Mutabakat Hükümeti (U.M.H) ile imzalanan Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası bölgedeki paradigmanın değişmesine, hatta ilgili ülkelerde de tedirginliğe yol açtı.

Burada değişmeyecek ve kabullenilmesi gereken tek gerçek, mevcut hükümet (U.M.H) başta kaldığı sürece bu antlaşmanın iptalinin söz konusu olmadığıdır.

Antlaşma yapıldı. Birleşmiş Milletler'e (BM) bildirildi. Onaylanmama gibi bir durum söz konusu değil. Hatta onaylanmasına da ihtiyaç yok. Prosedür gereği. Sadece bildirmek kâfi.

Bu yüzden, bu stratejik hamle önemli bir kazancımızdır.

Ulusal Mutabakat Hükümeti'nin (U.M.H) Türk Askerini Libya topraklarına davet etmesi ise, sahada fiilen çatışmamız anlamını taşımıyor. Orada dolaylı olarak bir eğitim ve donatım mekanizması olarak hizmet etmek amaçlanıyor. Mesela, İHA ve SİHA'lar gönderilebilir. Bu tip çalışmalardır masada olan.

Bölgeye Mısırın tank göndermesini değerlendirecek olursak eğer,

Mısır her şeyden önce Libya ile 1115 km'lik bir sınıra sahip.

Yakın geçmişte ülkelerindeki İhvancıları (Müslüman Kardeşler) temizleyip iktidar değişikliği yaşadılar. İhvancıların tamamı şuan itibariyle Mısırda terörist kategorisine alındı. Karşılarındaki, yani Libya'daki İhvan hükümetini de (Ulusal Mutabakat Hükümeti) ortadan kaldırmak istiyorlar. Tehdit görüyorlar. Mısır'ın birinci önceliği bu. Bu bir iç güvenlik uyuşmazlığı onlar için.

Geçmişte İhvanın merkezi Libya değildi.

Mısır'dı.

Ve bundan büyük zarar gördüler.

Buradaki refleksleri şimdilik katı olsa da, Sisi'nin Türkiye ile paralel bir ortak payda da anlaşacağını ummak yanılgı olmaz.

Sisi ikna edilemeyecek bir lider değil. Yalnız şu var. Bizim Libya ile olan Deniz Yetki Antlaşmamızda Mısır'ın büyük kaybı oldu Doğu Akdeniz'de.

Sisi aynı antlaşma plânıyla zamanında Yunanistan'a gitti görüştü. Ama kayıpta olduğu gerçeği ortaya çıkınca masadan kalkmak zorunda kaldı.

Yeni bir oturumda bu defa İsrail'i muhatap aldı.

Gazze meselesinden dolayı ikinci defa direkten döndü. Yani, bir türlü istenilen şartlar oluşturulamadı ve eve eli boş dönüldü.

Mısır o coğrafyanın en kadem ülkesi.

Türkiye ise imparatorluk geleneğinden geliyor.

Her ne kadar şuan sesler parazitli çıksa da, iki ülkenin gönül birliği olmadan aynı masa etrafında mutabık kalacağı kesin.

Çünkü iki ülkenin de yeni bir siyasi cephe açmak gibi yanılgıya düşme lüksü yok.

Libya'da, Mısır-Türkiye restleşmesi diğer ülkelerin hanesine yazar.

Fısıltı gazetesine göre, iki eski Türk General Libya'da Halife Hafter ile bu konu ve diğer gündemlerle ilgili oturumlara başlamışlar bile.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.