Hava Durumu

Barış pınarlarını akıtırken

Yazının Giriş Tarihi: 18.10.2019 07:30
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.10.2019 07:30

Sadece Ortadoğu da değil, küresel düzeyde de güç denge taşlarını yerinden oynatacak Barış Pınarı Harekâtı Başkomutan Erdoğan'ın emriyle start aldı.

Allah Mehmetçiğimizi korusun. Devleti ve milleti inşallah feraset ve gerçekçilik çizgisinde muhafaza etsin.

A.B.D istikrarlı bir şekilde mali ve askeri açıdan Suriye'deki terör unsurlarına alenen destek verdi. Teröre akıtılan askeri malzemenin 30 bin TIR ve 4 bin uçak kargo ile sağlandığını açıkladı. Silahlanma ve eğitimlerini sağlamakla kalmadı. Her türlü hazırlığı yapabilmeleri içinde zaman kazandırdı. Bütün bunların neticesinde PKK/PYD güçlendi. Hatta hâkim oldukları bölgelerde nüfus yapısıyla bile oynama cüretini gösterdi.

Trump'ın Suriye'den çıkma kararını açıklamasının ardından PKK/YPG Esad ile yakınlaşma ve iş birliği arayışına yöneldi. Türkiye'ye karşı durmak için Esad'a ortaklık teklif etti. Terör örgütü böylece rejimin resmi kalkanını kullanarak Türkiye'ye pranga vurmayı hedefliyor. YPG aynı senaryoyu geçen yılda Zeytin Dalı Harekâtı sonrasında kurgulamış fakat sonuç alamamıştı.

SADDAM'A OYNANAN OYUNUN İKİNCİ PERDESİ

Esad'ın, topraklarını işgal ettiğimizi öne sürüp Birleşmiş Milletlere başvuracağı yönünde haberler çıktı Tartous basınında. Belli ki Irak'ta yazılan senaryo Suriye'de de sahnelenmek isteniyor. Saddam'ı Kuveyt'e girmeye cesaretlendirenler ardından işgalci yaftası vurup fişlemişlerdi. Ama aynı kumpasın burada işlemeyeceği gerçeği yüzlerine bir tokat gibi çarpacak. 

Oysa biz Fırat'ın doğusuna toprağımıza toprak katmak için girmedik. Demokrasi çığlıklarıyla petrol rafinerilerine de çökecek değiliz. Amaç belli. Hedef belli. Fakat bu güruh, sahiplerinide devreye sokmak istiyor. Kirli düşünceleri bu.

Bilmezler mi ki pislik temizlenmeden, o yollar güllerle bezenmeden geri adım atmaz Türk askeri.

Bugün dünyanın her noktasında kendi yerli ve milli olanaklarıyla, kendi ürettiği silahlarıyla harekât yapabilen bir Türk Silahlı Kuvvetleri varsa bu yalnız kendi öz halkımız için değil, milletimizin yolunu gözleyen tüm dünya mazlumlarının umudu ve gururudur. Bu derece büyük bir operasyonu yapabilmek, orada kamp kurup binlerce askeri personelin temel ihtiyaçlarını karşılayabilmek şu yüzyılda bile ancak sayılı ordunun yapabileceği bir eylem.

Örneklendirecek olursak A.B.D'nin Afganistan ve Irak Operasyonlarına harcadığı para 4 trilyon USD civarında. Suudilerin Yemen maliyeti ise günlük 200 milyon USD'den fazla. Yapılan bir araştırma neticesinde terörizmin dünyaya maliyeti 14.3 trilyon USD ile son 15 yılın en yüksek düzeyine erişmiş durumda.

Yani, dünya milli gelirinin yüzde 13.4'üne karşılık geliyor bu rakam.

35 yıldır terörün ülkemize maliyetiyse, 1,5 trilyon USD'dır.

Türkiye teröre en çok maruz kalan ülkeler arasında ilk on içinden yıllardır çıkamıyor.

Ekonomimiz böyle bir maliyetin kararlılığını yıllardır göğüsledi ve göğüslemeye de devam ediyor.

Bu kesinlikle takdire şayan olağan üstü bir kudrettir.

Şöyle ki, Türkiye sınır ötesi harekâtlarda yadsınamayacak bir performansa ve tecrübeye sahip. Sadece, Irak ve civarına çok kapsamlı harekâtlar gerçekleştirdi. Hatta buralarda aylarca konakladı. Bu bakımdan TSK pek çok devletin imrendiği, aynı ölçüde çekindiği, çok nitelikli ve en uzman kadroya sahip.

Dünya'da iki ordu vardır. Biri, ebabil kuşları yani Allah'ın ordusu. Diğeri ise peygamber ocağı, Türk'ün ordusu. Allah ordumuzun ayağına taş dahi değdirmesin. Her daim muzaffer eylesin inşallah.

Esad ve YPG/PKK kâr ortaklığı bu gerçeği hâlâ iyi etüt edemedilerse hallerine yanacakları gün yakındır.

Tartous sokaklarında gece yarısından sonra son model Ferrari otomobilinle hava basmaya benzemez Türk Ordusuna dikilmek Esad Efendi. Lastiğin patlar havan söner. Kaçacak delik bulamaz olduğun yerde mıhlanır kalırsın.

Anlaşılmak istenmeyen diğer bir konu ise; Türkiye'nin savaşta değil, terörle mücadele ediyor olmasıdır. Herkesin çıkarlarını gözettiği Ortadoğu'da kurtlar sofrasında olduğumuzu kim inkâr edebilir. Bunun için milyarlarca USD harcamak bir yana, şehitler veriliyor. Müttefikimizde olsa ulusal çıkarların çatıştığı noktada devletler zaman zaman ters düşebilir. Bu anlaşılabilir bir durum. Türkiye ile A.B.D arasındaki 70 yıllık derin iş birliği sürecinin yakın tarihi bu yönden ibretlik örneklerle dolu. Aslında A.B.D'nin dış politikasında satır aralarında kalan bir öneme sahip olduğumuzu kabullenmenin zamanı geldi de geçiyor.

İç mihrakların yükselmesi vatanseverlerin yaptırımlarının doğru hedefte olduğunu da kanıtlıyor.

Sanırım durumun ciddiyeti hafızalara kazınmaya, uykuları kaçırmaya başladı.

Güvenli bölgenin oluşturulmasına ilişkin ülkemizin takındığı kararlılık hedefinden sapma olmazken, A.B.D'nin zamana oynayarak Türkiye'nin direncini zayıflatma ümidi devam ediyor. Trump bir terör örgütünü devlet gücü haline getirmeye çalışıyor.

TRUMP GELECEĞİNİ HESAPLAMAK ZORUNDA

Fakat  Amerikan halkının geneli özellikle genç nüfusun uzak ülkelere savaşa yollanmasına karşılar. Çünkü yakın geçmişte yaşanan Körfez Savaşı'nın yaraları daha kabuk bağlamadı. Psikolojisi bozulan ve aklını yitiren emekli askerler henüz rehabilitasyon merkezlerinde tedavi sürecinde. Trump seçimleri düşünerek bu çağrıya kayıtsız kalamayacak ama alttan desteğe devam edecektir.

Bölge'nin asıl sahiplerinden gelen iyi haber ise, Suriye aşiretler ve kabileler meclisinin Türkiye sınırındaki Azez ilçesinin Siccu köyünde toplanarak A.B.D'nin Suriye'deki terörist gruplara son vermesi çağrısında bulunması ve Türkiye'nin Fırat'ın doğusundaki teröristlerine yönelik operasyonuna destek verdiğini açıklamasıdır.

Öyle anlaşılıyor ki, topraklarından edilenler yine Türkiye'ye bel bağladılar. Onların gözündeki Türkiye başka bir yerde.  Nede olsa Osmanlı bakiyesi.

Önümüzdeki tabloyu iyi okumalıyız.  Birleşik Devletlerdeki olağan üstü Türkiye karşıtlığına, A.B'nin 28 ülkesi, İsrail ve Arap Birliğine rağmen nasıl oldu da Trump bu operasyona göz yumdu. Her şeyden önce şunu bilelim ki, Trump'ın böyle bir operasyona izin verdiği falan yok. Operasyon kararını alan kişi Başkan Erdoğan'dır.

Ortaya konan kararlı ve doğru politikaların yanında Rusya, İran ve Çin ile olan iyi ilişkilerimizi gören A.B.D bizi tamamen kaybetme riskini göze alamazdı. Dolayısıyla operasyona boyun eğmek zorunda kaldı.

Yalnız, bu işin sonunda bölgede mutlaka yerleşik bir üs bırakılmalı.

Afrin'de izlenen doğru siyaset burada da devam etmeli.

Barış Pınarı Harekatı artık tam bir bağımsız devlet olduğumuzun kanıtıdır.

Bu bizim için bir Milâttır Allah'ın izniyle. Hak bildiğin yolda gerekirse yalnız yürü demiş Atalar.

Bataklığı kurutarak Barış Pınarlarını akıtmak boynumuzun borcudur artık bu coğrafyada.

Gazamız mübarek olsun.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.