Hava Durumu

B planı

Yazının Giriş Tarihi: 30.08.2019 07:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 30.08.2019 07:00

Amerika Birleşik Devletlerinin yeryüzünde 150 ülkeye konuşlanmış binden fazla üssü var. Bu üslerde 350 binden fazla resmi asker görev başında.

(Paralı askerler hariç)

Dikkat edin, böyle bir dünya hakimiyetine rağmen ateşi eliyle tutmuyor.

Gayri resmi olarak beslediği terör unsurlarından sadece biri olan DEAŞ' ı kullanıyor gerekli yerlerde.

Orta Asya, Kafkasya, Ortadoğu ve daha birçok coğrafya'da faaliyet gösteren bu terör örgütü, A.B.D ve dolaylı olarak da Avrupa'nın kanlı eli durumunda.

Yıllar önce "Düşmansız bir ideoloji yaşayamaz" diyen İngilizlerin eski demir leydi lakaplı Başbakanı Margaret Thatcher;  Amerikalılara karşı yaptığı bir kürsü konuşmasında, yeni düşmanı uzakta aramaya gerek yok;  yeni istikametiniz "Yeşil Tehdit" diyerek İslam'ı işaret etmişti.

DEAŞ'ın dışarıdan Müslüman izlenimi vermesi işlediği cinayetler ile ters düşünce bunun bir Batı oyunu olduğu açığa çıktı.

Dikkat ederseniz bu tür terör örgütlerinin Ortadoğu'da İsrail'e karşı bir eylemi hiç olmadı. Üçü beşi birleşip de Yahudi ile hesabımız var diyeni olmadı.

Ama, iç savaş kisvesiyle hep Müslümanlar birbirine kırdırıldı.

İçinde 20 binden fazla yabancı milist barındıran bir terör yapısı bu DEAŞ dedikleri. Bir nevi uluslararası toplama kampı.

Her ülkeden;  gerek kandırılarak, gerek maddiyat karşılığında bir şekilde ikna edilmiş, intihara meyilli, sağlıksız, çıkarcı, psikopat, toplama bir teröristler grubu.

Amerika her ne kadar DEAŞ'ın dağıldığına, bitirildiğine yönelik açıklamalar yapsa da kafalarda hep bir şüphe hakim.

Peki gerçek ne?

Örgüt bitmedi. Hiçbir yere de gitmedi.

Sadece isim ve amacı değiştirilerek yeniden kullanılmak için beklemeye alındı.

Ses getirdikleri küçük çaplı eylemler, bombalamalar buna dahil değil tabii ki. Arada bir de olsa bunlar hep olacaktır gündem meşgul etmek için.

Zamanı gelince, başka bir isimle, yeniden asli görevlerine iade edilecekler.

MISIR VE YENİ AKTÖRÜ SİSİ

Hatırlayalım; bundan on yıl öncesine kadar Mısır;  A.B.D ve İsrail gibi yek amaçlı ülkelerle sınırlı ilişkiler kurarken, bugün muhtaç bir siyasi görüntü veriyor. Neden peki?

Gayet basit;  DEAŞ gibi örgütlerle terbiye edildi, gözü korkutuldu da ondan.

Hemen tedbirler alındı. Gerekli siyasi yapı erozyona uğratıldı. Kendi maşaları ülkenin başına geçirildi. Şimdi dizginler ellerinde, adamları kukla Sisi'de koltukta. Geçenlerde kullanım süresini de uzattılar bir güzel. Önündeki yılları da prangalamış oldular ülkeyi böylece. Al sana savaşılmadan kazanılmış bir cephe daha. Üstelik tam kilit noktada Kuzey Afrika'da. Bu değişim sürecinden sonra

Mısır;  İsrail ile tarih boyunca yaptığı savaşları unuturcasına davranışlar sergiledi. Adeta hafızasını belleğinden sildi attı.

Dindaşlarını, Filistinlileri terörist ilan eden bir konuma düştü.

Sina Yarımada'sının DEAŞ eliyle boşaltılıp Filistinlilerin bu bölgeye yerleştirilmesinde taşeronluğa bile soyundu. Biraz cesaret hapı alan Sisi ise geçenlerde kendini ve haddini aşarak Türkiye'ye kuru sıkı tehditler bile savurdu. Ama, karşı yanıt gelince Türkiye'den, Arap Birliği'nin ağzından konuşmaya başladı ve köşesine çekildi.

Derdi eskisi gibi Arap Dünyasının liderliğini elinde tutmak. Artık Arap alemi bu mirasın ait olduğu yerde yani, Osmanlının torunlarında olduğunu biliyor ve bu kanaate de inancı tam. Burada su yolunu buldu.

Gelelim asıl konumuza;

DEAŞ SİLAHLARI PYD ELİNDE

DEAŞ in son birkaç yıldır elindeki ağır silahları kademeli olarak PYD envanterine hediye ettiğini biliyoruz. Böyle bir hareketin öngörüsü kurgulamak zor olmasa gerek. Bu zaten Amerika'nın terör örgütleri üzerinden uyguladığı bir stratejik plan.

Peki, DEAŞ elindeki silah gücünü neden devretti öyleyse diye düşünülebilir. Sadece kısa bir süreliğine dinlenmede şuan;  B planını, yeni görev alanının iyice şekillenmesini bekliyor. Süreç bu şekilde ilerliyor. Öncelik sırası değiştirildi Amerika tarafından. Yoksa tasfiye edilmiş falan değil.

PYD ye aktarılan TIR'lar dolusu silahların geliş yönü ne taraftan sanıyorsunuz?

Elbette ki izine çıkan DEAŞ'tan.

Ha bu arada, DEAŞ'a da Amerika birinci elden verdi sanmayın sakın bu silahları.

Aslı elbette öyle tabi ama, ağa babalarının haberi olmadan hareket kabiliyetleri kısıtlıdır bunların.  Fakat, işin gerçeği şudur ki; bu silahlar Libya yakılırken Kaddafi'nin depolarından çalınan silahlardır.

Bir anekdot olarak düşelim bunu da.  Oyun içinde oyun yani.

Kirli savaş oyunlarının senaryosu hem yazılıp hem oynanmış bu coğrafya'da.

Farkındaysanız;  eski Libya'nın devrik lideri Muammer Kaddafi'den seçim çalışmalarında kullanılmak üzere alınan yüklü borcun Fransa Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy tarafından hiç edilip, Libya'nın dağılmasıyla bu paranın da üstüne yatılması durumuna daha hiç değinmedim.

Buda ileride belki başka bir makale olur. Çünkü konuyla ilgili Fransa hükümeti mahkeme sürecine girdi. Bekleyip görelim bakalım yargı ne karar verecek.

Çıkarlar söz konusu olunca devletler siyaseti kirletiyorlar.

Birbirlerine asla güvenmiyorlar, çünkü silahlılar.

Suriye'de sıcak çatışmalar yaşanırken güç dengesi PYD ye kaydırılmak isteniyor.

Aciliyetleri o taraf çünkü. 

Düzenli bir ordu kurup hazırlama gibi bir hayalleri var.

Şimdi esas oğlan PYD.

Peki ya DEAŞ?

Dedik ya;  şuan sadece kendini şarj etmekle meşgul.

Ne için derseniz?

Sonraki oyun planlarının "Orta Asya" olduğunu söyleyebilirim şimdilik.

"Yeni İpek Yolu Projesi"ni hedef alabilirler.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.