Toplum olarak şiddete 'dur' demeliyiz

Toplumumuzda son dönemlerde artan şiddet olayları hepimizi yaralıyor.

Yaşanan vahşet ötesi cinayetler kanımızı donduruyor.

Bizleri derinden sarsan son olay Muğla'da yaşandı.

Üniversite öğrencisi bir kızımız, eski erkek arkadaşı tarafından önce boğularak öldürüldü, ardından cesedi bir varil içerisinde yakıldı.

Cani kişi bununla da yetinmedi, yanmış cesedin üstüne beton döktü.

Bu tür vahşetleri biz sürekli batı toplumlarında duyardık.

Hatta filmlerinde bile sürekli akla gelmeyecek canilikte cinayetler işleyen seri katiller konu edilir.

Çünkü bu durumlarla çok sık karşılaşırlar.

Ancak...

Son dönemlerde kadına ve çocuğa karşı şiddet olaylarında ülkemizde de bir artış olduğu gözleniyor.

Bunun sebepleri elbette ki, ilgili kurumlarca araştırılıyordur.

Diğer tarafta kabul etmek gerekir ki; bu konuda devletin alacağı çok fazla önlem de yok.

Bilindiği gibi kadın sığınma evleri, şiddet gören kadınlara yuva oluyor.

Şayet haklıysa, kadınlarımız tek bir şikayetle şiddet gördüğü veya tehdide maruz kaldığı kişiye kolay bir şekilde uzaklaştırma cezası aldırabiliyor.

Elbette ki...

Bu tür önlemler kadına karşı şiddete bir miktar dur demiştir, şiddete maruz kalan kadınlarımıza nefes aldırmıştır.

Fakat, bu konuda asıl görev toplumumuza düşmektedir.

Evde sürekli babasının, annesine şiddet uyguladığını gören bir erkek çocuğu bunu ilerleyen dönemde normal karşılayacaktır ve eşine karşı da şiddet uygulamakta bir sorun görmeyecektir.

Aile içi kavgayla büyüyen bir kız çocuğu ise bu duruma alıştığı için ileride eşinin de şiddetine bir süre ses çıkarmayacak ve daha vahim sonuçlara zemin hazırlayacaktır.

Öyle ise...

Kadına, çocuğa veya bir hayvana karşı şiddete dur diyebilmek için öncelikle kendimizin ve yakın çevremizin davranışlarına dikkat etmeliyiz.

Unutulmamalı ki...

Şiddet insanlar için sonradan öğrenilen bir olgudur!

Ve bu ayıp bizim ne kültürümüzde ne de mayamızda var...