Dijital dünya artık başıboş bırakılamaz

Dün yapılan açıklamayla Rekabet Kurulu'nun, Google'a 296 milyon 84 bin 899 TL ceza kestiği duyuruldu.

Gerekçe ise; dünya devi şirketin, 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un 6. maddesini ihlal etmesi olarak gösterildi.

Cezanın nedenini biraz detaylandırmak gerekirse;

Google'ın 'arama' pazarındaki hakim durumunu kötüye kullanarak, kendi yerel arama ve konaklama fiyatı karşılaştırma hizmetlerini, rakiplerini dışlayacak şekilde ön planda tuttuğu tespit edildi.

Google'ın cezaya itiraz hakkı elbette bulunuyor. Ancak bu gibi davalarda konuyu daha fazla dallandırmak istemeyen dev şirketin, sessizce hatasının üstünü örtme peşine gittiğini biliyoruz.

***

1998 yılında Larry Page ve Sergey Brin tarafından ABD'de kurulan şirket, özellikle 2000'li yılların başında evlerdeki bilgisayar sayılarının artmasıyla hayatımızın odak noktasına yerleşmeye başladı.

Sonraki dönemde akıllı telefonların da yaşamımızda yer etmesiyle, temel ihtiyaçlar listemize girecek kadar kendisine bağımlı hale getiren Google'ın bu başarısı pek de haksız sayılmaz.

Sınırsız sayılabilecek bilgi, video, fotoğrafı her an ve her yerde bizlere sunan bu arama motoru, artık dünyanın zirvesindeki şirket konumundadır.

Kısa sayılabilecek bir sürede bu tahtı elde eden Google'ın günümüzdeki ekonomik faaliyetlere de direkt etkisi vardır.

Son olarak Rekabet Kurulu tarafından verilen cezadan da anlaşılacağı üzere, milyarlarca insanın kullandığı Google, tüketiciyi dilediği gibi yönlendirme gücüne sahiptir.

Her ne kadar;

Son tespit edilen ihlal somut bir veriyle ispatlanmış olsa da, Google'ın Youtube gibi diğer şirketlerini de kullanarak; siyasetten spora, modadan sağlığa kadar pek çok alanda gizli bir sistemle insanların bilinçaltını yönlendirdiği ifade edilmektedir.

Bu ürpertici gücü dikkate aldığımızda, devletin dijital dünya üzerinde kuracağı kontrol gücü hayati önem taşıyor.

Son olarak Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) tarafından yurt dışı kaynaklı sosyal ağ sağlayıcılarına yönelik yapılan yaptırımlar sonucu, artık günlük erişimi 1 milyondan fazla olan her sosyal ağ sağlayıcısı Türkiye'de temsilciliklerini açmış durumda.

Her ne kadar önceleri direnseler ve bu durumu 'özgürlüklerin sekteye uğraması' gibi popülist ve yavan bir yaklaşımla engellemeye çalışsalar da, Türkiye'nin talebinin haklı olması üzerine bu inatlarından biraz da ağır cezaların etkisiyle vazgeçtiler.

İçinde bulunduğumuz çağ göz önüne alındığında ülkemizin dijital dünyayı her yönüyle kontrol altında tutması; doğru bilgiye ulaşmamız, hakaret-iftiralara karşı korunmamız ve rekabet ortamının canlı tutulması adına son derece önemlidir.

Bu konuya muhalif bakan kişilerin de, eleştirilerini sıralamadan önce sanal dünyada hangi boyutta dezenformasyon ve yönlendirmelerin yapılabileceğini bir kez daha düşünmesi tavsiyesinde bulunuyorum.