Hava Durumu

Çalar saatin mutsuzluğu mu, yoksa horoz sesinin huzuru mu?

Yazının Giriş Tarihi: 08.07.2021 06:30
Yazının Güncellenme Tarihi: 08.07.2021 06:30

Marmara Denizi'ni özellikle mayıs ayında etkisi altına alan müsilaj (deniz salyası) tabakası hepimizin yüreğini burktu.

Denizin mavisini çamura çeviren bu doğa olayı üzerine harekete geçen Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın 8 Haziran'da başlattığı temizleme çalışmaları olumlu sonuçlar veriyor.

Sanayi tesisleri ve nüfus yoğunluğunun olduğu kıyıları daha çok vuran müsilajı bertaraf etme yönündeki gayretler sonucu mevcutta yarı orandan fazla azalma tespit edildi.

Ancak...

Müsilajın bir diğer yönü de su altındaki yaşama verdiği zarardır.

Su yüzeyindeki azalmaya karşın, müsilaj halen daha su altında varlığını sürdürüyor.

Bu durumun balıkçılık faaliyetlerini 2 yıl kadar etkilemesi bekleniyor.

***

Yüzölçümü bakımından ülkemizin yüzde 8,5'ini kapsayan Marmara Bölgesi, buna karşın 25 milyona yakın bir nüfusa ev sahipliği yapıyor.

Hemen hemen tüm sahil şeridinde sanayi tesisleri olan Marmara Bölgesi, ülke sanayisinin de yüzde 60'ına ev sahipliği yapıyor.

Özellikle İzmit Körfezi, bu noktada üretimin belkemiği konumundadır.

Buna keza;

Türkiye'nin en büyük şehri Mega Kent İstanbul, Ergene yöresindeki sanayi yoğunluğu ve Gemlik Körfezi'ndeki liman ticareti göz önüne alındığında aslında dar ve sıkışık bir bölgede çevreye ne kadar zarar verdiğimizi anlayabiliriz.

Ülkemizde 1950'li yıllarla başlayan insan göçünün, Marmara'ya getirdiği yoğunluk artık had safhaya ulaştı.

Haliyle doğa da bizlere kırmızı alarm vermeye başladı!

Son dönemlerde özellikle İç Anadolu ve İç Ege'de gerçekleşen sanayi atılımları ve tarımda uygulanan teşvik politikaları bir nebze olsa da Marmara'ya yönelik göçün önüne geçti.

Ancak tersine göçü ciddi manada tetikleyecek adımlara ihtiyaç olduğu da aşikar.

***

Günümüzde insanlarımızın köy hayatına, büyük şehirlerin keşmekeşinden çok daha fazla ilgi duymaya başladığını gözlemliyoruz.

Bunun en büyük kanıtı da hobi bahçesi adı altında birkaç yüz metrekarelik tarlalara yapılan barakalardır.

Bu durumu fırsata çevirebiliriz...

Ekonomik faaliyetlerin yanı sıra, kırsal yaşamın sosyal donatı alanlarıyla da zenginleşmesi tersine göçü çok daha fazla tetikleyecektir.

Milyonluk şehirlerde sağlıksız bir yaşam yerine, huzur ve sessizliğin içinde azıcık aşım kaygısız başım felsefesini tercih edenler, unuttukları ve belki de bugüne kadar tatmadıkları pek çok mutluluğa kavuşacaktır.

Benden söylemesi...   

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.