Hava Durumu

Kur'an ayı Ramazan-ı Şerif yaklaşırken...(3)

Yazının Giriş Tarihi: 03.05.2019 07:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 03.05.2019 07:00

Hayat kitabımız Kur'an-ı Kerimin inmeye başladığı ramazan-ı şerifiniz mübarek olsun. Kur'an ayında, Kur'an'la meşgul olmaya, bir müslüman olarak onu okuyup anlamaya, hayatımızı ona göre yönlendirmeye, kısacık ömrümüzü onunla bereketlendirerek inşaallah ebedi alemdeki sonsuz saadeti elde etmeye ne dersiniz.! Öyleyse buyurun, iki haftadır açıklamaya çalıştığım "zamanın kıymetini bilmeyi ve onu iyi değerlendirmeyi" öğütleyen asr suresini inceleyerek bu güzel niyetimize devam edelim. Ramazanda Kur'an ve Kur'an'ın faziletiyle ilgili yazmaya devam edeceğim

Rabbimiz buyuruyor: "Kesinlikle insan hüsrandadır": Hüsran; noksanlık, aldanmak, eksik yapmak, zayi' etmek, helak etmek gibi manalara gelir. Derler ki, çarşıda buz satan adam, "sermayesi eriyip tükenen kimseye yardım edin" diye bağırıyormuş. Bütün insanların ziyanda da olması da ömür sermayesinin eriyip gitmesinden olsa gerek... Evet, insanın sermayesi ömrüdür, ömür ise giderek tükenmekte ve zaman geçtikçe o nimetler sona ermekte ve hesaba çekilme günü gelmektedir. Ömrü veren Allah'tır. Allah o ömrü insana, kendi rızası dâhilinde, sınırlı ve hesaplı bir şekilde kullanması için emanet olarak vermiştir.

İnsanın kurtuluşu, zaman sermayesini iyi kullanmasına bağlıdır. Yüce Allah; "İnsana çalışmasından başka bir şey yoktur" ve "Herkes kendi kazancına bağlıdır" buyurmaktadır. İnsan, sermayeyi sahibine ödedikten sonra, kendisine kalacak kâra göre kendini kurtaracak veya verdiği açığa göre sorumlu tutularak, zarara uğramış, iflas etmiş sayılıp azaba uğratılacaktır.

Zaman, insanı her yönden etkilemektedir. İnsan, sûrekli nimet ve refah içinde olsa bile, ömrünün ölüme doğru akıp gitmesi daimi bir ziyan içinde olduğunu gösterir. Her harcanan nefes bir ölümdür. Razi; "İnsan muhakkak ki hüsrandadır": ayetini, insanda zarar, ziyan ve sıkıntının asıl olduğuna açık bir delil saymaktadır."

"Ancak inanan ve salih amel işleyenler, hakkı ve sabrı tavsiye edenler hariç''

Yüce Allah ikinci ayette insanların ziyanda olduğunu yemin ile ifade ettikten sonra, iman edenlerin, salih amel işleyenlerin, hakkı ve sabrı tavsiye edenlerin bu ziyandan kurtulacağını bildirmektedir. İnsanın ziyandan/hüsrandan kurtulması için bu dört vasıf ile vasıflanması şarttır.

Bu vasıflardan birincisi:

  1. İman Etmek:

İman, lügatte mutlak olarak "tasdik etmek" anlamına gelir. Terim olarak ise, "Hz. Muhammed (sav)'in Allah'tan getirip haber verdiği şeylerin hepsinin hak ve gerçek olduğunu kabul ve tasdik etmek" demektir. İbadet sağlam bir imanla yapılırsa kabul edilir, imansız amel kişiyi kurtuluşa götürmez. Kur'an'ın hükmü açıktır. İman temeline dayanmayan hareket ve davranışların Allah yanında hiçbir değeri yoktur.

Yüce Allah şöyle buyurur: "Rablerini inkâr edenlerin işleri, fırtınalı bir günde, rüzgârın şiddetle savurduğu küle benzer; yaptıklarından hiçbir şey elde edemezler. İşte bu uzak sapıklıktır."

Yüce Allah 3. ayette imandan sonra salih ameli zikrediyor ve iman-amel arasındaki sıkı ilişkiye dikkatimizi çekiyor.

  1. Salih Amel Yapmak:

Hz. Ali, "Salih ameli, vaktinde, tadili erkân ve hey'etine riayet edilerek kılınan namaz" olarak tarif etmiştir. Müfessirler, "namaz kılmak, oruç tutmak gibi "farzlardır. Allah rızasına uygun her doğru iş ve Allah'ın emrettiği her şey; Allah ve Resulünün emrettiklerini yapıp, nehyettiklerinden kaçmak," şeklinde tarif etmişlerdir.".

Merhum Diyanet İşleri Reisi Ahmed Hamdi Akseki: "Salih amel, akl-ı selimin, insan fıtrat ve tabiatının reddetmediği bir takım hayırlı amellerdir. İnsanın kendi nefsine, ailesine, milletine ve bütün insanlara, hangi sınıftan olursa olsun, her insanın yararına olan şeylerle bağdaşan iyi ve güzel iş ve davranışlardır'' derr.

  1. Hakkı Tavsiye Etmek: '

"Birbirine hakkı ve sabrı tavsiye edenler ziyanda değildir":

Yüce Allah bu ayette iman edenlerin ve salih amel işleyenlerin birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye etmelerini istemektedir. "Gerçek, doğru" anlamına gelen hak, batılın zıddıdır ve genellikle iki anlamda kullanılır;

1 - İster; akide ve düşünce, ister dünyevi sorunlarla ilgili olsun, adalete, insafa ve hakkaniyete uygun bir şey söylemek veya yapmak. 2 - Allah'a, kullara veya kendi nefsine verilmesi gereken hak.

Hakkı tavsiye etmenin anlamı şudur: Herkes hak ve hukukun anlamını ve değerini bilmeli ve buna göre hareket etmelidir. Böyle bir toplumda haklar çiğnenmemeli, gerçekler unutulmamalı, batıl başını kaldıramamalı, kimse haksızlığa karşı sessiz ve seyirci kalmamalıdır. Her fert, kendi sorumluluğunu bilmelidir. Nerede haklar çiğneniyor ve batıl başını kaldırıyorsa, orada herkesin vicdanının rahat olması için kendisine düşen görevi yapmalı ve hak için mücadele etmeye hazır olmalıdır.

Mümin sadece kendisi hakka tapmak, hak yolunda olmak, hak sözü söylemek ve hakça hareket etmekle yetinmemelidir; aksine başkalarının da hak ve hukukun icaplarını yerine getirmeleri için canla başla çalışmalıdır. İşte bu bilinç ve davranış bir toplumun ahlakî çöküntü ve felaketten kurtulmasının güvencesidir. Bir toplumu meydana getiren fertlerde bu ruh yoksa o toplum batmaktan kurtulamaz. Zira, toplumu meydana getiren fertlerin, kendileri hak yolunda olmalarına rağmen, içinde yaşadıkları toplumda hakların çiğnenmesine sessiz ve seyirci kalırlarsa eninde sonunda aynı haksızlığa kendileri de uğrarlar.

Rabbimiz, EnfalSûresi'nde: "Aranızdan yalnız zalimlere erişmekle kalmayacak fitneden sakının, Allah'ın azabının şiddetli olduğunu bilin" buyurur. Al-i İmran suresinde ise: "Siz, insanlar için çıkarılmış, doğruluğu emreden, fenalıktan alıkoyan, Allah'a inanan hayırlı bir ümmetsiniz" buyurmakta ve hayırlı bir ümmet olmayı, iyiliği emretme ve kötülükten men etme şartına bağlamaktadır.

  1. Sabrı Tavsiye Etmek:

Sabır, Mertlik ve doğruluğun sembolüdür. Sabır, olaylar karşısında tahammül göstermektir. İnanıp güzel işler yapanların, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye etmeleridir. Nefsin iyi bir işi yapmak veya bir fenalıktan kaçınmak için güçlüğe, zorluğa, acıya dayanma gücüdür, başlıca iki çeşittir.

1) Acı ve zorluğa sabırdır ki bununla ibadet ve mücahedenin ve güzel amellerin zorluklarına dayanılarak yüce himmet sahiplerinin eriştikleri başarılara erişilir.

2) Lezzet ve arzulara karşı sabırdır ki bununla haramdan, yasaklardan, aldatıcı, tehlikeli, maddeten ve manen zararlı şeylerin zararlarından sakınılır ve korunulur." "Cennet cazip şeylerle, cehennem çetin şeylerle çevrilmiştir"; hadis-i şerifi, her iki sabra da işaret etmektedir.

Râgıb el-İsfahânî, sabır: Allah'a tevekkül ederek O'ndan gelen acı ve sıkıntılara katlanmadır; insanın kendisini, aklın ve dinin yapılmasını gerekli gördüğü işleri yapmaya veya yapılmasını yasakladığı şeylerden uzak durmaya zorlamasıdır" diyor.

Sabırlı olma konusunda yaratılış ve kabiliyet elbette önemlidir. Ancak eğitim, alışkanlık, iman, azim ve iradenin etkisi de asla unutulmamalıdır. Ayette, "Ey iman edenler! Sabır ve namazla yardım dileyin. Şüphesiz Allah sabredenlerle beraberdir" buyurulur. Zira sabır ve namaz, nefsin kötü alışkanlıklarına karşı kalkandır. Hadislerde de: "Sabır genişliğe çıkmanın anahtarıdır", "Sabreden zafere ulaşır" "Sabredenlerin sevabı hesapsız verilir" buyrulmuştur.

Kur'an ve sünnette öğülen sabır; yiğitlik, iman ve salih amel ile hak ve hayır yolundaki sabırdır. Yoksa her kötülüğe katlanmak, her zillete boyun eğmek, şerre rıza demek olan zillet, meskenet ve duygusuzluk sabırlı olmak değildir. Unutulmamalıdır ki, "Şerre rıza şer, küfre rıza küfürdür". Ayette, "İzzet ve şeref, Allah, Rasûlü ve müminlere içindir" buyrulmuştur. Nitekim bir hadiste; "Sizden biriniz bir kötülük görürse onu eliyle değiştirsin. Bunu yapamazsa diliyle onu değiştirmeğe çalışsın. Bunu da yapmazsa kalbiyle ondan ikrah etsin; bu da imanın en zayıfıdır" buyrulmuştur.

Sonuç

İnsanlığın kurtuluşunu gaye edinen Kur'an-ı Kerim, insanların dünyada mutlu bir şekilde yaşayıp, ahirette de ebedi saadete erebilmeleri için ortaya çeşitli prensipler koymuştur. Özellikle açıklamaya çalıştığımız Asrsûresinde, bu prensipleri formül halinde özetlemiştir.

Üç ayetten oluşan bu kısa sûrede; Rabbimiz, asra yemin ederek, ancak iman edip salih amel işleyenler, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler hariç, bütün insanların ziyanda olduklarını, anlatmıştır.

İnancımızın temeli Kur'an'dır. Kur'an-ı Kerim'e göre, temelinde iman olmayan, Allah ve Resulünün istediği şekilde yapılmayan hiçbir amel, "salih amel" değildir.

Kur'an, Asr Suresi ile insanlığın kuruluş reçetesini dört esasta toplamıştır. İnsanoğlunun hüsrandan kurtulması, dünya ve ahirette huzurlu ve mutlu olması için Kur'an'daki ve özellikle de Asr Suresi'ndeki esaslara uymaktan başka çaresi yoktur.

Ramazan-ı şerifiniz ve Cumanız mübarek olsun. Selam ve dua ile...

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.