Hava Durumu

Bursa Ovası kaybediliyor

Bursa Milletvekili ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Üyesi Orhan Sarıbal ile Bursa'nın ve Türkiye'deki tarım alanlarının değerleri üzerine konuştuk. Tarım topraklarının hak ettiği değeri görmediğini belirten Orhan Sarıbal, "Tarımsal potansiyeli çok yüksek topraklara sahip Bursa Ovası koruma alanının yüzde 20'den fazlası kaybedilmiştir ve kaybedilmeye de devam edilmektedir" dedi.

Haber Giriş Tarihi: 15.02.2016 14:17
Haber Güncellenme Tarihi: 15.02.2016 14:17
Kaynak: Haber Merkezi
https://bursahayat.com.tr/
Bursa Ovası kaybediliyor

Melisa SEVEDİOĞULLARI

Genel Başkan'ın anahtar listesinde değildiniz. Ancak anahtar liste fire verdi ve delegeler sizi PM'ye taşıdı. Bu konudaki değerlendirmeleriniz nelerdir?

Anahtar listede yoktum, ancak CHP'nin diğer partilerden farkı bu; demokratik bir seçim oldu. Partideki değişim, kardeşlik ve demokrasi talebi kurultayda taban tarafından doğru algılandı ve değişimi gerçekleştirildi. Delegeler özgür iradeleriyle 462 aday arasından 52 kişiyi Parti Meclisine seçtiler. 8 arkadaşımız da Bilim Yönetim ve Kültür Platformu listesinden seçildi. Sonuçta delegelerimiz değişimi istedi ve gereğini yaptı.

CHP tabanının Kemal Kılıçdaroğlu'na verdiği bu mesajı nasıl değerlendiriyor sunuz?

Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'na bir destektir bu. Taban değişim isteğine cevap vermiştir; Partinin daha aktif hale gelmesi, emekten yana tavır alması, barış talebini yükseltmesi konularında irade kullanmıştır. Koşan, çalışan, üreten bir parti talebidir bu. Eylemselliği arttıran, muhalefeti örgütleme iradesi gösterecek bir yapı. Başkanlık sistemi ve Yeni Anayasa tartışmalarıyla ülkeyi meşgul eden ve algı yaratan AKP, böylelikle ülkenin ve insanlarımızın öncelikli sorunları ötelenmekte hatta üstü örtülmekte; ülkemiz gerçek gündeminden uzaklaştırılmaktadır. İç barışın sağlanamadığı, üretenler ve emekçiler (özellikle küçük çiftçiler; asgari ücretliler, taşeron işçileri) üzerindeki sömürünün ve yoksulluğun gizlenmesi ile sürdürülen bir yönetim vardır. Bütün bunlara karşılık tek ayakta duran parti olan CHP'ye büyük sorumluluk düşmektedir. 35.Olağan Kurultay bu bilinçle gerçekleşmiş ve delege bu şartları dikkate alarak kararını vermiştir.

TARIM ARAZİLERİ KORUNMUYOR

Bursa'nın tarım toprakları hak ettiği değeri görüyor mu?

Bursa ilinin ne tarım arazileri, ne de tarımı ve üreticilerinin hak ettiği değeri görmediğini düşünüyorum. Bunun en önemli nedeni Bursa'nın sanayi kimliğinin ön plana çıkarılması; tarımın sosyal, ekonomik, stratejik ve en temel fonksiyonu; ülkemizin ve ilimizin gıda güvenliğinin garantisi bir sektör oluşunu görmezden gelen politikalardır. Söz konusu anlayışın ve politikaların yansıması da tarımın ve tarımsal üretimin en temel unsurları olan toprak ve su kaynaklarının amacı dışında kullanılması, kirletilmesi ve yok edilmesi olmaktadır. Bu durumu çözümsüz hale getiren durum kanunların, yönetmeliklerin, planların uygulanmaması olduğu kadar, en üzücü yanı da bu görevin verildiği kurumların uzun yılardır yaygınlaşan yönetim anlayışı nedeniyle kanunlar, yönetmelikler ve planlara aykırı kararlara imza atmalarıdır. Bu duruma en çarpıcı örnekler Bursa Ovası'nın ortasına kurulması düşünülen kömür yakıtlı DOSAB enerji ve buhar üretim tesisine izin verilme süreci ile BATI OSB yer seçim süreçleri örnek olarak verilebilir. 1976 yılında tüm kurumların korumak üzere imza koydukları tarımsal potansiyeli çok yüksek topraklara sahip Bursa Ovası koruma alanının (11 bin 245 hektar) yüzde 20'den fazlası (2 bin 500 hektar) kaybedilmiştir, kaybedilmeye de devam etmektedir. 2011 yılında yürütülen 2030 Bursa ili Çevre düzeni planlama çalışmaları sırasında,  günümüze kadar uygulanan yanlış karar alma ve uygulama süreçleri nedeniyle Bursa ili kapsamında 32 bin 221 hektar alan kapladığı belirlenen yerleşim alanlarının yüzde 56,6'sının yani 18 bin 241 hektarının toprak işlemeli tarıma uygun araziler üzerinde olduğu belirlenmiştir. Açıklanan süreçler ve nüfus artışının da bir sonucu olarak Bursa ilinde kişi başına düşen tarım arazisi her geçen yıl hızla azalmaktadır; 1990 yılında 0,21 ha/kişi; 2000 yılında 0,16 ha/kişi;  2014 yılında 0,12 ha/kişi.

Bursa tarım topraklarının üzerine OSB'ler kurulmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Tarım topraklarının üzerine OSB'ler kurulmasının doğru bir uygulama olmadığını düşünüyorum. OSB veya başka bir amaçla tarım topraklarının artan bir biçimde kullanılmasını ise ülkesel boyutta arazi kullanım planlarının yapılmamış olması ile kanunların, yönetmeliklerin ve planların (çevre düzeni, nazım imar planı vb.) uygulanmamasına bağlıyorum.

Bu noktada Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü'nün yeterince çaba gösterdiğine inanıyor musunuz?

Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü'nün yeterince çaba göstermediğini düşünüyorum. 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu'nun çıkarılmasından 10 yılı aşkın süredir geçmesine rağmen birçoğu Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ve İl Müdürlüklerinin görev ve sorumluluğunda olmasına rağmen Kanunun tarım arazilerinin korunması ve geliştirilmesine yönelik maddelerinin hayata geçirilmiş olmaması çok düşündürücüdür.  Sanayi, şehirleşme ve kirlenme riski yüksek ovaların büyük ova statüsü kazandırılarak korunmasını emreden 5403 sayılı Kanunun 14'üncü maddesi ile ilgili ülke genelinde hiçbir çalışmanın yapılmamış olmasına karşın, yapılan değişikliklerle koruyucu maddeleri zayıflatılarak tarım arazilerinin amacı dışında kullanılmasını düzenleyen bir kanun görüntüsünün ortaya çıkmasına neden olan ve tarım arazilerinin amacı dışında kullanılmasını düzenleyen 13. maddenin ülke genelinde Gıda Tarım Hayvancılık İl Müdürlükleri aracılığı ile en çok uygulanan kanun maddesi olduğu örneği sanırım sorunuza en güzel yanıt olacaktır. Yani kamu spotları toprakların korunmasından çok sadece algı yönetiminin bir parçasıdır ve gerçekte tarım toprakları her geçen gün kaybedilmektedir.

SORUNLAR ARAŞTIRILMIYOR

Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü'nün yeterince çalıştığını ve çiftçiye yardımcı olduğunu düşünüyor musunuz?

Hayır; TARGEL statüsünde çalışan ziraat mühendislerinin üzerine yıkılmış Çiftçi Kayıt Sistemine (ÇKS) kayıtlı çiftçilere destek ödemeleri,  sınırlı da olsa üretici eğitimleri dışında düzenli yapılan ciddi çalışmalarının olmadığını düşünüyorum. Özellikle de 5403 sayılı Kanunun ilgili maddelerinde emredilen ve Bakanlığın yetki, görev ve sorumluluğunda olan toprak haritalarının ve veri tabanlarının oluşturulması, erozyona uğrama riski yüksek alanların belirlenmesi ve haritalanması, arazi kullanım ve üretim planlarının yapılması, kirlenme, şehirleşme ve sanayileşme riski yüksek ovaların büyük ova statüsüne alınarak korunması, tarım topraklarının verimlilik potansiyellerinin belirlenerek kirlenme, tuzlulaşma veya drenaj gibi sorunlarının araştırılması, çözümler üretilmesi vb. çalışmaları hala ülke sorunlarının en alt sıralarında beklemektedir. İl müdürü de bu konuda çaba göstermemektedir.

Türkiye tarımının günümüzde bulunduğu noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz, sizce gelecekte nasıl politikalar uygulanmalıdır?

Çok çeşitli iklim ve toprak özelliklerine sahip coğrafik bölgeleri, Türkiye'yi bir ekolojik cennete çevirerek biyo çeşitlilik bakımından dünyanın en zengin ülkelerinden biri haline getirmiştir. Çevre koşullarına bağlı ve biyolojik bir ekonomik faaliyet olan tarım da bu zenginliğin getirdiği çeşitliliğe uyumlu olarak, tarımı yapılan bitki ve hayvan türlerinin büyük bir çoğunluğunun Anadolu topraklarında yetiştirilmesini olanaklı kılmıştır. Ancak uygulanan tarım politikaları, bir yandan küçük ve orta ölçekli üreticileri toprağından, üretimden koparmakta, öte yandan tekellerin tarım ve gıdaya hakim olmasının önünü açmaktadır. Bu nedenle ithalatı değil üretimi hedefleyen, emekten yana, küçük ve orta ölçekli çiftçileri destekleyen tarım politikaları uygulanmalı; gerek bitkisel gerekse hayvansal üretim için doğru, sürdürülebilir ve planlı bir tarımsal üretim politikası izlenmelidir. Sonuç olarak belirtmek gerekirse; ülkemizde de uygulanan IMF, Dünya Bankası ve Dünya Ticaret Örgütü güdümlü tarım politikalarıyla endüstriyel tarım dayatılmakta; küçük ölçekli çiftçiler tasfiye edilmekte ve bu sürecin kazananı, hakimiyetini tüm dünyada sürdüren çokuluslu tarım-gıda şirketleri olmaktadır. Tarımın bu sarmaldan kurtulabilmesi; kendi insanımızın ihtiyaçlarına ve ülkemizin özgül ekolojik (toprak, iklim) şartlarına uygun; emek ve üretim odaklı bir programın uygulanmasına bağlıdır.

Tarım ürünlerinin fiyatları tarladan market raflarına gelene kadar 3-4 kat değerleniyor artıyor.  Üretici kazanamadığını vatandaş ise alım gücünün olmadığını dile getiriyor. Üretici ve vatandaş arasındaki denge nasıl kurulabilir?

Halen uygulanmakta olan yanlış tarım politikalarıyla tarım - gıda ürünlerinin fiyatlarını kontrol altında tutmak mümkün gözükmüyor. Üretim - tüketim zincirinde yeterli kontrol yok; gerek kamu gerekse tüketici denetimi açısından. Öte yandan ürünlerin fiyatları büyük ölçüde hem üretime, hem de tüketime yön veren ulusal veya çokuluslu market zincirleri tarafından tespit edilmekte. Bunlar çiftçiden veya gıda imalatçılarından ucuz/uzun vadeli ürün almakta; ancak yüksek fiyatla satmaktalar. Pazarlama zincirinde yer alan diğer halkalar da bu marketlerin oluşturdukları fiyat politikasına uymaktalar. Böylesi bir piyasa düzeninde orta ve alt gelir gruplarında gelirlerin yarısına yakını gıda harcamalarına gitmekte. Çözüm olarak; üretici - tüketici arasındaki mevcut pazarlama kanalının kısaltılması gerekir. AB ülkelerinde bunun yolu kooperatifleşmeden geçmiş. Tarım ürünlerinin neredeyse tamamı kooperatifler eliyle pazarlanıyor. Ancak ülkemizde bu oran yüzde 3-4'ü bile bulmuyor. Kooperatifler ve birlikler pazarlamada etkin hale getirilmeli; köylü (üretici) pazarları, topluluk destekli tarım grupları desteklenmelidir. Böylelikle hem çiftçi hem de tüketici için daha iyi bir ortam oluşturulabilir.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.