AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik: Rum kesimi AB'yi kendi oyuncağı haline getirdi
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik: Rum kesimi AB'yi kendi oyuncağı haline getirdi
AK Parti MYK Toplantısı sonrası AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik gündeme dair açıklamalarda bulundu.
Haber Giriş Tarihi: 03.05.2021 17:14
Haber Güncellenme Tarihi: 03.05.2021 17:14
Kaynak:
Haber Merkezi
https://bursahayat.com.tr/
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı sonrası gündeme dair açıklamalarda bulundu.
Çelik, Anastasiadis'in Türkiye'yi hedef alan açıklamalarına ilişkin, "Türkiye Cumhuriyeti'ne, milletimize karşı yaptığı bu saygısızlığı aynen iade ediyoruz." ifadelerini kullandı.
Kıbrıs konferansıyla ilgili Ömer Çelik, şöyle konuştu:
"Kıbrıs Türkü'nü yok sayan, KKTC'yi yok sayan, Kıbrıs Türk davasını yok sayan herhangi bir yaklaşımla müzakere yapılması söz konusu değildir."
Yunanistan'ın göçmenlere müdahalesini değerlendiren Çelik, "Türkiye'ye çeşitli konularda ders vermeye kalkanların, önce kendi demokrasilerini Akdeniz'in sularından çıkarması lazım." diye konuştu.
Ömer Çelik, bir soru üzerine, şunları kaydetti:
"Uluslararası eşit vizyona, statüye sahip bir devlet olarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti tabii ki tanınmalıdır."
AK Parti Sözcüsü Çelik, Türk heyetlerinin Libya ve Mısır ziyaretlerine ilişkin sorulan bir soruyu da, şöyle cevaplandırdı:
Senkronize olarak düşünmemek lazım, iki ayrı konu. Libya ile ilgili yürüyen işler var ve kritik aşamalar geçiliyor. Mısır'la ise aramızdaki meseleleri konuşmak ile ilgili yeni mekanizmalar oluşturmaya çalışıyoruz."
Çelik'in konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:
"BU ZEMİNDE MÜZAKERE BULUNMADIĞI ORTAYA ÇIKMIŞTIR"
Rum tarafının uzun zamandır yürüttüğü taktik var. 'Sürekli olarak masaya oturalım, uzlaşmadan uzak duralım. Türkiye'nin hak ve menfaatlerini örseleyelim, bunu Türkiye ve KKTC kabul etmediği zaman AB'ye şikayet edelim' diye yaklaşımları var. Bu kısır döngü devam ediliyor, sürekli aynı yere geliyor. Maksimalist taleplerle KKTC'yi yutmak istedikleri görülüyor. Bir müzakere olacaksa, bu müzakerenin parametrelerinin önceden neyin olması gerektiği ifade edildi. Yıllarca kaybedilmiş zamana yeni zaman kayıpları gibi yaklaşımlara Türkiye ve KKTC uzak duruyor. Bu zeminlerde herhangi bir müzakere zemininin bulunamadığı ortaya çıkmıştır.
"BU SAYGISIZ SÖZLERİNİ ANASTİYADİS'E İADE EDİYORUZ"
Anastiyadis'in paskalya bayramı vesilesiyle yaptığı açıklama müzakere zeminini tahrip ettiğini ortaya açık konuyor. 'Osmanlı İmparatorluğu hayali peşinde koşan küstahlar var' diyor. Bir kişinin böyle bozuk ağızla konuşması zihniyetinin ne kadar bozuk olduğunu ortaya koyuyor. Binlerce Türkün kanı olan EOKA terör örgütünün yıldönümü kutlandı. Avrupalı faşistlerin diliyle konuşan bir kişi olduğunu görüyoruz. Yapmaya çalıştıkları şey KKTC'yi yok etmek, hak ve menfaatlerini gasp etmek, Türk kesimini o egemen devlete yamanmış bir kurgu olduğunu biliyoruz. Aşırı ve maksimalist talepleri kabul görmediği için, KKTC eşit egemenlik hakkını talep ettiği için büyük bir çılgınlık içinde bu konuşmaları yapıyor. Türkiye Cumhuriyeti ve KKTC'ye yaptığı bu saygısızlığı aynen iade ediyoruz.
"BU DURUM AVRUPA BİRLİĞİ AÇISINDAN KAYGI VERİCİDİR"
Yakında yapılacak bir zirvede Türkiye'ye ve KKTC'yi Avrupa liderlere şikayet edeceğinden bahsediyor. Bu söylem artık sıkmıştır. Rum kesiminin AB'yi oyuncak haline getirmesi kabul görüyorsa bu onlara hayırlı olsun. Biz bir mahalle dayanışma çerçevesinde AB'nin arkasındayız diyenler varsa bu onlara hayırlı olsun. Bu bize karşı tehdit ve şantaj mekanizması olarak kabul edilmeyeceği açıktır. Bir ülke çıkıyor maksimalist taleplerle hareket ediyor, Türkiye Cumhuriyeti'ne hakaret ediyor, ondan sonra AB'ye şikayet edeceğini söylüyor. Koskoca AB'nin Rum kesiminin oyuncağı haline gelmesi AB'nin geleceği açısından kaygı vericidir. Bu sürdürülebilir değildir. Miçotakis çıkıyor Türkiye ile ilgili sorunlarımızı AB sorunu hale getirdik diyor. Bu Miçotakis'in başarısı değil AB'ni hediye ettiği bir mekanizmadır. Şimdi ilk defa AB liderliği bu yolu açtığı için Miçotakis sevinçle bu yaklaşımı ortaya koyabiliyor. Baştan aşağı vizyonsuz yaklaşımdır. Anastiyadis'in hakaretleri, ifadeleri kendisine iade edilecektir. Buradan da iade ediyoruz. Uzlaşmadan, müzakereden kaçan taraf Rum tarafıdır ve Yunan tarafıyla desteklenmektedir. Gerçekçi bir müzakere yapacaksak müzakere masasında olmaya devam edeceğiz. Adadaki gerçeklere uygun müzakeredir bu. KKTC'yi, Kıbrıs Türk davasını yok sayan bir yaklaşımla müzakere sözkonusu değildir.
"IRAK BUNLARI ÇIKARABİLSEYDİ OPERASYONA GEREK KALMAZDI"
Milli güvenliğimizi sağlamak ve etrafımızdaki terör yapılarına sürdürülen operasyon yeni aşamaya geçildi. Pençe Şimşek ve Pençe Yıldırım harekatları başlatıldı. Metina bölgesinde güçlü bir şekilde devam ediyor. Hedef PKK/KCK ve diğer terör örgütleridir. Bine yakın terör yapılanması hedef alınmıştır. Bu operasyona gelen eleştiriler retorikten öteye geçmedi. Sivillerin, tarihi eserlerin hedef alındığına dair terör örgütü ve kaynağı belli olmayan yerlerin yaptığı propaganda var. Bu konuda sivil insanlar ve kültür değerleri karşısında yüksek hassasiyet vardır. PKK terör örgütünün orada bulunması Irak anayasasına ve egemenliğine de aykırıdır. Keşke Irak bunları oradan çıkarabilseydi o zaman bu operasyonu yapmaya gerek kalmayacaktır. Uluslararası hukuktan kaynaklanan bir hakkımızdır bu.
"DOĞAYA İŞKECEYİ İNSANA İŞKENCEYLE BİR VE AYNI TUTUYORUZ"
Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız var. Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu hassasiyet ve siyaset doğrultusunda bakanlığımız çevre ve insan ilişkilerinin hakiki olması üzerinde siyaset üretiyoruz. Partimizin yüksek düzeyde hassasiyeti vardır. Nasıl ki işkenceye sıfır tolerans diyorsak çevreye de yapılan kirliliği doğaya yapan bir işkencedir diyoruz. Doğa bizim rakibimiz değil kader arkadaşımızdır. Doğaya yapılan işkence aynı zamanda insana yapılan işkencedir. Geçenlerde Türkiye'nin çeşitli yerlerinde bu tip ihbarlar olduğu zamanda Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız büyük hassasiyetle bunu ele alıyorlar. En son Alman tv kanalları ve BBC'de yer alan görüntülerde, çeşitli atıkların buraya döküldüğü şeklinde yayınlar yapıldı. Bakanımız Murat Kurum Bey, büyük hassasiyetle ekiplerini harekete geçirdi, Çevre ve Şehircilik Başkanlığı Çiğdem hanım harekete geçti. Bu atıkları dökenler kimse, cürufları sağa sola d ökerek bu bereketli ovalara döken kimse işkenceye sıfır tolerans çerçevesinde bunlarla mücadele edilecektir. Çevrenin kirletilmesiyle ilgili olay olduğu zaman lütfen bütün vatandaşlarımız Çevre ve Şehircilik Bakanlık ve Çevre Şehircilik Başkanlığımıza lütfen iletişime geçsin. Türkiye'nin her yönünde bu mücadele sürdürülüyor. Hassasiyetle takip ediyoruz. Çukurova'nın zehirlenmesine, Türkiye'nin herhangi bölgenin zehirlenmesine asla müsaade etmeyiz.
"FRONTEX GÖÇMEN KONUSUNDA AHLAKEN BAŞARISIZ OLMUŞTUR"
Geçen hafta bazı fotoğraflar göstererek Avrupa'daki sahil konularına bakan Frontex'in aslında nasıl göçmenlerin botları ittiğini, göçmenlere Akdeniz'i mezar haline getirdiğini dile getirdik. Bizler, İçişleri Bakanlığımız birçok açıklama yaptı. Sayın Cumhurbaşkanımız defalarca Avrupalı liderlerle görüşerek geri itmelerin nasıl insanlık dışı olduğunu ifade etti. Sayın Cumhurbaşkanımıza bazı Avrupalı liderler 'Bizim bunlardan haberimiz yok' dediler. Sayın Cumhurbaşkanımız haber ve fotoğrafla bilgi verdi ama maalesef hiçbir tutum alınmadı. Şimdi Frontex'in Avrupa Parlamentosu genel kurulunda yapılan oylamada geri itme ve kayıt dışı lobilerine onay verilmemiştir. Bunu tebrik ediyoruz. Size verilen bütçeyi nasıl kullandığınız, kaç operasyon yaptığınız, kaç göçmenin Avrupa'ya girişini engellendiğiniz değildir mesele. Siz bunu insanlık dışı eylemlerle gerçekleştiriyorsanız. Kaç göçmeni ölüme gönderdiniz? Bu ahlaki başarısızlık kavramı çok önemlidir. Frontex ahlaken başarısız olmuştur. Red kararı yetmez Frontex'in ciddi soruşturmadan geçmesi lazım. Türkiye'ye ders vermeye kalkanların önce demokrasilerini, insan hakları yaklaşımını Akdeniz'in sularından çıkarmalarını lazım. Göçmenlerin botlarını şişleyenler, geri itenler, masum insanları ölüme terkedenler, başta Yunanistan'daki sahil güvenlik olmak üzere umarız ki ciddi soruşturmayla karşı karşıya kalırlar. Göçmenlerin botlarını şişleyenler, geri itenler, masum insanları ölüme terkedenler, başta Yunanistan'daki sahil güvenlik olmak üzere umarız ki ciddi soruşturmayla karşı karşıya kalırlar.
"İSRAİL 1995 OSLO GEÇİCİ SÖZLEŞMESİ'NE RİAYET ETMELİDİR"
İsrail'in seçimleri yaptırmama, Doğu Kudüs'te izin vermeme gibi kabul edilemez tavrı devam ediyor. Esasında 22 Mayıs'ta parlamento 31 Temmuz'da Başkanlık seçimi yapılacaktı. Filistinli grupların seçimine İsrail müsaade etmiyor. İsrail hükümetinin yeni bir tarih belirlemesi gerekiyor. İsrail'in 1995 Oslo Geçici Anlaşma hükümlerine riayet etmesi gerekiyor. Filistinli gruplar büyük bir uzlaşıyla geleceğe umarız ki birlik ve beraberlik içinde yürürler.
"LİBYA VE İSRAİL ZİYARETLERİNİ SENKRONİZE DÜŞÜNMEYELİM"
İki ayrı konu. Libya ile ilgili yürüyen işler var. Kritik aşamalar ciddi şekilde geçiliyor. Hafter'in toplu mezarlarla sembolize edilen cinayetlerin geriletilmesinden sonra arkasındaki güçlerin de belli oranda Fransa gibi mesela başka bir çizgiye kaydıklarını görüyoruz. Cumhurbaşkanımızın Libya'nın toprak bütünlüğü konusunda hassasiyeti çok yüksek. Dışişleri Bakanlığı, Savunma Bakanlığı, MİT Başkanlığımız oraya bir ziyarette bulunuyorlar. Mısır'la ilgili yeni mekanizmalar oluşturmaya çalışıyoruz. Dışişleri'nden bir heyet oraya gidiyor. Akdeniz'deki gaz aramayla ilgili anlaşmalar gibi konuların konuşulması gerekiyor. Mısır'la Türkiye arasında diyalog çalışmasının performanslı bir şekilde dönüştürmesine yönelik ziyaret olarak görebiliriz. Senkronize olarak düşünmemek lazımdır, iki ayrı konu olarak düşünmek lazımdır Libya ile Mısır konusunu.
"BU ÜLKELER VİCDANİ CARİ AÇIĞINI TÜRKİYE İLE KAPATIYOR"
Bu sözde soykırım kararının tanınmasının nasıl gayri meşru karar olduğunu geçen hafta hem hukuki hem siyasi açıdan paylaştık sizinle. Bölgedeki normalleşmeyi berhava eden Ermeni diasporasının tutsağı bir karar ortaya koymuş oldular. Avrupa açısından daha dramatik bir d urum. AİHM'in aldığı kararı bunun tartışmalı d oğasına atıf yapan, soykırım olarak nitelendirilemeyeceği, İsviçre'de düşünce hürriyeti ihlalil anlamına geldiği kayda geçirilmiştir. 1915 olaylarına ilişkin olarak hiç kimsenin hukuki olarak 'bu bir soykırımı' diyebileceği gerçeklik zemini yoktur. Türkiye özgüvenle tavır ortaya koymuştur. Bunlar Türkiye'ye karşı kullanılan siyasi manivelalardır. Bu karar gelirken hiçbir girişimde bulunulmadı deniliyor. Bunu söyleyenlerin bu meseleleri bilmemesiyle alakalı bir mesele. Bu konuda en güçlü şekilde gayret edilmiştir ve sürdürülecektir. Hatayı yapan karşıdakiler, hesabını buradan soruyorsunuz. Burada en güçlü şekilde faaliyetler yürütülmüştür. Avrupa'daki muhataplarımıza da bunu söylüyoruz. Bu ülkelerin çoğuna baktığınızda geçmişinde çok ciddi soykırımlar, mazlum halklara karşı cinayetler var. Vicdan konusundaki cari açığını Türkiye'ye dönük bu iftiralarla kapatmaya çalışıyorlar. Herkesin önce kendi elindeki sorunlarla, kendi tarihiyle yüzleşmesi gerekir. Fransa'nın Cezayir'deki yaptığı cinayetlerden sonra Paris'e götürülmüş kafataslarını iade etmesi bile büyük bir jest gibi gösteriliyor. Mesele bununla mı ilgilidir?
KKTC'nin tanınması, KKTC'nin eşit egemen devlet olarak kabul görmesi Cumhurbaşkanımızın gündemin üst sınırlarında yer alan konudur. Bütün çabalar, gayretler devam ediyor. Doğrusu da budur. Artık Rum tarafının kaprisleri, AB'yi tehdit aracı olarak kullanılması siyaseti sona ermiştir.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik: Rum kesimi AB'yi kendi oyuncağı haline getirdi
AK Parti MYK Toplantısı sonrası AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik gündeme dair açıklamalarda bulundu.
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı sonrası gündeme dair açıklamalarda bulundu.
Çelik, Anastasiadis'in Türkiye'yi hedef alan açıklamalarına ilişkin, "Türkiye Cumhuriyeti'ne, milletimize karşı yaptığı bu saygısızlığı aynen iade ediyoruz." ifadelerini kullandı.
Kıbrıs konferansıyla ilgili Ömer Çelik, şöyle konuştu:
"Kıbrıs Türkü'nü yok sayan, KKTC'yi yok sayan, Kıbrıs Türk davasını yok sayan herhangi bir yaklaşımla müzakere yapılması söz konusu değildir."
Yunanistan'ın göçmenlere müdahalesini değerlendiren Çelik, "Türkiye'ye çeşitli konularda ders vermeye kalkanların, önce kendi demokrasilerini Akdeniz'in sularından çıkarması lazım." diye konuştu.
Ömer Çelik, bir soru üzerine, şunları kaydetti:
"Uluslararası eşit vizyona, statüye sahip bir devlet olarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti tabii ki tanınmalıdır."
AK Parti Sözcüsü Çelik, Türk heyetlerinin Libya ve Mısır ziyaretlerine ilişkin sorulan bir soruyu da, şöyle cevaplandırdı:
Senkronize olarak düşünmemek lazım, iki ayrı konu. Libya ile ilgili yürüyen işler var ve kritik aşamalar geçiliyor. Mısır'la ise aramızdaki meseleleri konuşmak ile ilgili yeni mekanizmalar oluşturmaya çalışıyoruz."
Çelik'in konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:
"BU ZEMİNDE MÜZAKERE BULUNMADIĞI ORTAYA ÇIKMIŞTIR"
Rum tarafının uzun zamandır yürüttüğü taktik var. 'Sürekli olarak masaya oturalım, uzlaşmadan uzak duralım. Türkiye'nin hak ve menfaatlerini örseleyelim, bunu Türkiye ve KKTC kabul etmediği zaman AB'ye şikayet edelim' diye yaklaşımları var. Bu kısır döngü devam ediliyor, sürekli aynı yere geliyor. Maksimalist taleplerle KKTC'yi yutmak istedikleri görülüyor. Bir müzakere olacaksa, bu müzakerenin parametrelerinin önceden neyin olması gerektiği ifade edildi. Yıllarca kaybedilmiş zamana yeni zaman kayıpları gibi yaklaşımlara Türkiye ve KKTC uzak duruyor. Bu zeminlerde herhangi bir müzakere zemininin bulunamadığı ortaya çıkmıştır.
"BU SAYGISIZ SÖZLERİNİ ANASTİYADİS'E İADE EDİYORUZ"
Anastiyadis'in paskalya bayramı vesilesiyle yaptığı açıklama müzakere zeminini tahrip ettiğini ortaya açık konuyor. 'Osmanlı İmparatorluğu hayali peşinde koşan küstahlar var' diyor. Bir kişinin böyle bozuk ağızla konuşması zihniyetinin ne kadar bozuk olduğunu ortaya koyuyor. Binlerce Türkün kanı olan EOKA terör örgütünün yıldönümü kutlandı. Avrupalı faşistlerin diliyle konuşan bir kişi olduğunu görüyoruz. Yapmaya çalıştıkları şey KKTC'yi yok etmek, hak ve menfaatlerini gasp etmek, Türk kesimini o egemen devlete yamanmış bir kurgu olduğunu biliyoruz. Aşırı ve maksimalist talepleri kabul görmediği için, KKTC eşit egemenlik hakkını talep ettiği için büyük bir çılgınlık içinde bu konuşmaları yapıyor. Türkiye Cumhuriyeti ve KKTC'ye yaptığı bu saygısızlığı aynen iade ediyoruz.
"BU DURUM AVRUPA BİRLİĞİ AÇISINDAN KAYGI VERİCİDİR"
Yakında yapılacak bir zirvede Türkiye'ye ve KKTC'yi Avrupa liderlere şikayet edeceğinden bahsediyor. Bu söylem artık sıkmıştır. Rum kesiminin AB'yi oyuncak haline getirmesi kabul görüyorsa bu onlara hayırlı olsun. Biz bir mahalle dayanışma çerçevesinde AB'nin arkasındayız diyenler varsa bu onlara hayırlı olsun. Bu bize karşı tehdit ve şantaj mekanizması olarak kabul edilmeyeceği açıktır. Bir ülke çıkıyor maksimalist taleplerle hareket ediyor, Türkiye Cumhuriyeti'ne hakaret ediyor, ondan sonra AB'ye şikayet edeceğini söylüyor. Koskoca AB'nin Rum kesiminin oyuncağı haline gelmesi AB'nin geleceği açısından kaygı vericidir. Bu sürdürülebilir değildir. Miçotakis çıkıyor Türkiye ile ilgili sorunlarımızı AB sorunu hale getirdik diyor. Bu Miçotakis'in başarısı değil AB'ni hediye ettiği bir mekanizmadır. Şimdi ilk defa AB liderliği bu yolu açtığı için Miçotakis sevinçle bu yaklaşımı ortaya koyabiliyor. Baştan aşağı vizyonsuz yaklaşımdır. Anastiyadis'in hakaretleri, ifadeleri kendisine iade edilecektir. Buradan da iade ediyoruz. Uzlaşmadan, müzakereden kaçan taraf Rum tarafıdır ve Yunan tarafıyla desteklenmektedir. Gerçekçi bir müzakere yapacaksak müzakere masasında olmaya devam edeceğiz. Adadaki gerçeklere uygun müzakeredir bu. KKTC'yi, Kıbrıs Türk davasını yok sayan bir yaklaşımla müzakere sözkonusu değildir.
"IRAK BUNLARI ÇIKARABİLSEYDİ OPERASYONA GEREK KALMAZDI"
Milli güvenliğimizi sağlamak ve etrafımızdaki terör yapılarına sürdürülen operasyon yeni aşamaya geçildi. Pençe Şimşek ve Pençe Yıldırım harekatları başlatıldı. Metina bölgesinde güçlü bir şekilde devam ediyor. Hedef PKK/KCK ve diğer terör örgütleridir. Bine yakın terör yapılanması hedef alınmıştır. Bu operasyona gelen eleştiriler retorikten öteye geçmedi. Sivillerin, tarihi eserlerin hedef alındığına dair terör örgütü ve kaynağı belli olmayan yerlerin yaptığı propaganda var. Bu konuda sivil insanlar ve kültür değerleri karşısında yüksek hassasiyet vardır. PKK terör örgütünün orada bulunması Irak anayasasına ve egemenliğine de aykırıdır. Keşke Irak bunları oradan çıkarabilseydi o zaman bu operasyonu yapmaya gerek kalmayacaktır. Uluslararası hukuktan kaynaklanan bir hakkımızdır bu.
"DOĞAYA İŞKECEYİ İNSANA İŞKENCEYLE BİR VE AYNI TUTUYORUZ"
Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız var. Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu hassasiyet ve siyaset doğrultusunda bakanlığımız çevre ve insan ilişkilerinin hakiki olması üzerinde siyaset üretiyoruz. Partimizin yüksek düzeyde hassasiyeti vardır. Nasıl ki işkenceye sıfır tolerans diyorsak çevreye de yapılan kirliliği doğaya yapan bir işkencedir diyoruz. Doğa bizim rakibimiz değil kader arkadaşımızdır. Doğaya yapılan işkence aynı zamanda insana yapılan işkencedir. Geçenlerde Türkiye'nin çeşitli yerlerinde bu tip ihbarlar olduğu zamanda Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız büyük hassasiyetle bunu ele alıyorlar. En son Alman tv kanalları ve BBC'de yer alan görüntülerde, çeşitli atıkların buraya döküldüğü şeklinde yayınlar yapıldı. Bakanımız Murat Kurum Bey, büyük hassasiyetle ekiplerini harekete geçirdi, Çevre ve Şehircilik Başkanlığı Çiğdem hanım harekete geçti. Bu atıkları dökenler kimse, cürufları sağa sola d ökerek bu bereketli ovalara döken kimse işkenceye sıfır tolerans çerçevesinde bunlarla mücadele edilecektir. Çevrenin kirletilmesiyle ilgili olay olduğu zaman lütfen bütün vatandaşlarımız Çevre ve Şehircilik Bakanlık ve Çevre Şehircilik Başkanlığımıza lütfen iletişime geçsin. Türkiye'nin her yönünde bu mücadele sürdürülüyor. Hassasiyetle takip ediyoruz. Çukurova'nın zehirlenmesine, Türkiye'nin herhangi bölgenin zehirlenmesine asla müsaade etmeyiz.
"FRONTEX GÖÇMEN KONUSUNDA AHLAKEN BAŞARISIZ OLMUŞTUR"
Geçen hafta bazı fotoğraflar göstererek Avrupa'daki sahil konularına bakan Frontex'in aslında nasıl göçmenlerin botları ittiğini, göçmenlere Akdeniz'i mezar haline getirdiğini dile getirdik. Bizler, İçişleri Bakanlığımız birçok açıklama yaptı. Sayın Cumhurbaşkanımız defalarca Avrupalı liderlerle görüşerek geri itmelerin nasıl insanlık dışı olduğunu ifade etti. Sayın Cumhurbaşkanımıza bazı Avrupalı liderler 'Bizim bunlardan haberimiz yok' dediler. Sayın Cumhurbaşkanımız haber ve fotoğrafla bilgi verdi ama maalesef hiçbir tutum alınmadı. Şimdi Frontex'in Avrupa Parlamentosu genel kurulunda yapılan oylamada geri itme ve kayıt dışı lobilerine onay verilmemiştir. Bunu tebrik ediyoruz. Size verilen bütçeyi nasıl kullandığınız, kaç operasyon yaptığınız, kaç göçmenin Avrupa'ya girişini engellendiğiniz değildir mesele. Siz bunu insanlık dışı eylemlerle gerçekleştiriyorsanız. Kaç göçmeni ölüme gönderdiniz? Bu ahlaki başarısızlık kavramı çok önemlidir. Frontex ahlaken başarısız olmuştur. Red kararı yetmez Frontex'in ciddi soruşturmadan geçmesi lazım. Türkiye'ye ders vermeye kalkanların önce demokrasilerini, insan hakları yaklaşımını Akdeniz'in sularından çıkarmalarını lazım. Göçmenlerin botlarını şişleyenler, geri itenler, masum insanları ölüme terkedenler, başta Yunanistan'daki sahil güvenlik olmak üzere umarız ki ciddi soruşturmayla karşı karşıya kalırlar. Göçmenlerin botlarını şişleyenler, geri itenler, masum insanları ölüme terkedenler, başta Yunanistan'daki sahil güvenlik olmak üzere umarız ki ciddi soruşturmayla karşı karşıya kalırlar.
"İSRAİL 1995 OSLO GEÇİCİ SÖZLEŞMESİ'NE RİAYET ETMELİDİR"
İsrail'in seçimleri yaptırmama, Doğu Kudüs'te izin vermeme gibi kabul edilemez tavrı devam ediyor. Esasında 22 Mayıs'ta parlamento 31 Temmuz'da Başkanlık seçimi yapılacaktı. Filistinli grupların seçimine İsrail müsaade etmiyor. İsrail hükümetinin yeni bir tarih belirlemesi gerekiyor. İsrail'in 1995 Oslo Geçici Anlaşma hükümlerine riayet etmesi gerekiyor. Filistinli gruplar büyük bir uzlaşıyla geleceğe umarız ki birlik ve beraberlik içinde yürürler.
"LİBYA VE İSRAİL ZİYARETLERİNİ SENKRONİZE DÜŞÜNMEYELİM"
İki ayrı konu. Libya ile ilgili yürüyen işler var. Kritik aşamalar ciddi şekilde geçiliyor. Hafter'in toplu mezarlarla sembolize edilen cinayetlerin geriletilmesinden sonra arkasındaki güçlerin de belli oranda Fransa gibi mesela başka bir çizgiye kaydıklarını görüyoruz. Cumhurbaşkanımızın Libya'nın toprak bütünlüğü konusunda hassasiyeti çok yüksek. Dışişleri Bakanlığı, Savunma Bakanlığı, MİT Başkanlığımız oraya bir ziyarette bulunuyorlar. Mısır'la ilgili yeni mekanizmalar oluşturmaya çalışıyoruz. Dışişleri'nden bir heyet oraya gidiyor. Akdeniz'deki gaz aramayla ilgili anlaşmalar gibi konuların konuşulması gerekiyor. Mısır'la Türkiye arasında diyalog çalışmasının performanslı bir şekilde dönüştürmesine yönelik ziyaret olarak görebiliriz. Senkronize olarak düşünmemek lazımdır, iki ayrı konu olarak düşünmek lazımdır Libya ile Mısır konusunu.
"BU ÜLKELER VİCDANİ CARİ AÇIĞINI TÜRKİYE İLE KAPATIYOR"
Bu sözde soykırım kararının tanınmasının nasıl gayri meşru karar olduğunu geçen hafta hem hukuki hem siyasi açıdan paylaştık sizinle. Bölgedeki normalleşmeyi berhava eden Ermeni diasporasının tutsağı bir karar ortaya koymuş oldular. Avrupa açısından daha dramatik bir d urum. AİHM'in aldığı kararı bunun tartışmalı d oğasına atıf yapan, soykırım olarak nitelendirilemeyeceği, İsviçre'de düşünce hürriyeti ihlalil anlamına geldiği kayda geçirilmiştir. 1915 olaylarına ilişkin olarak hiç kimsenin hukuki olarak 'bu bir soykırımı' diyebileceği gerçeklik zemini yoktur. Türkiye özgüvenle tavır ortaya koymuştur. Bunlar Türkiye'ye karşı kullanılan siyasi manivelalardır. Bu karar gelirken hiçbir girişimde bulunulmadı deniliyor. Bunu söyleyenlerin bu meseleleri bilmemesiyle alakalı bir mesele. Bu konuda en güçlü şekilde gayret edilmiştir ve sürdürülecektir. Hatayı yapan karşıdakiler, hesabını buradan soruyorsunuz. Burada en güçlü şekilde faaliyetler yürütülmüştür. Avrupa'daki muhataplarımıza da bunu söylüyoruz. Bu ülkelerin çoğuna baktığınızda geçmişinde çok ciddi soykırımlar, mazlum halklara karşı cinayetler var. Vicdan konusundaki cari açığını Türkiye'ye dönük bu iftiralarla kapatmaya çalışıyorlar. Herkesin önce kendi elindeki sorunlarla, kendi tarihiyle yüzleşmesi gerekir. Fransa'nın Cezayir'deki yaptığı cinayetlerden sonra Paris'e götürülmüş kafataslarını iade etmesi bile büyük bir jest gibi gösteriliyor. Mesele bununla mı ilgilidir?
KKTC'nin tanınması, KKTC'nin eşit egemen devlet olarak kabul görmesi Cumhurbaşkanımızın gündemin üst sınırlarında yer alan konudur. Bütün çabalar, gayretler devam ediyor. Doğrusu da budur. Artık Rum tarafının kaprisleri, AB'yi tehdit aracı olarak kullanılması siyaseti sona ermiştir.
Son Haberler
Emekliye umut veren teklif! “2025’te TÜFE artı seyyanen 10 bin TL zam”
Bursa Adliyesi'nde hareketli dakikalar! Ölü ve yaralılar var
Bursa akaryakıt fiyatları | Zam bekleniyor, fiyatlar değişecek! 13 Aralık 2024