
Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre, dünya genelinde her beş kişiden biri işitme sorunu yaşıyor. Türkiye'de ise her yıl doğan yaklaşık bir milyon bebekten 2 ila 3'ü işitme kaybı ile dünyaya geliyor. Bu durumun erken teşhisle önemli ölçüde telafi edilebileceğini belirten Doç. Dr. Aslıer, özellikle bebeklik ve çocukluk döneminde yapılan işitme taramalarının hayati önemde olduğunu vurguladı.
“ERKEN MÜDAHALE İLE SAĞLIKLI GELİŞİM MÜMKÜN”
Yeni doğan döneminde uygulanan tarama programlarının, işitme kaybının erken teşhisi açısından büyük önem taşıdığını ifade eden Doç. Dr. Aslıer, “Uygun işitme cihazları, koklear implantlar ve dil-konuşma terapileri ile işitme engeli bulunan çocuklar, yaşıtlarıyla birlikte sağlıklı bir gelişim gösterebilir” dedi.
“İŞİTMEK, SADECE DUYMAK DEĞİLDİR”
İşitmenin sadece bir fizyolojik yeti değil, aynı zamanda iletişim kurmanın temeli olduğunu belirten Doç. Dr. Aslıer, şu ifadeleri kullandı: “İşitmek, konuşmak, duygularını ifade edebilmek ve sosyal hayata katılabilmektir. Bu nedenle, işitme engelli bireylerle empati kurmalı, onları topluma daha iyi entegre edebilmek için daha fazla farkındalık oluşturmalıyız.”
“TOPLUMSAL DUYARLILIK ŞART”
İşitme engelli bireylerin yaşamlarını kolaylaştırmak için toplumun tüm kesimlerine görev düştüğünü ifade eden Doç. Dr. Aslıer, daha kapsayıcı bir yaşam için el birliğiyle hareket edilmesi gerektiğini söyledi. “Sessizliği paylaşmak değil, birlikte aşmak için sabırlı, anlayışlı ve kapsayıcı bir yaklaşım benimsemeliyiz” diyerek çağrıda bulundu.