Gerçek Hayat dergisi, bugün piyasaya çıkan sayısında, 17-25 Aralık darbe girişiminde yaşananların bilinmeyenlerini ilk kez gün ışığına çıkarıyor. Paralel yapının yargı ve polis kanadı üzerinden giriştiği darbe girişiminin ilk ayağında, Türkiye, 17 Aralık'ta üç bakanın oğlu, çok sayıda işadamı ve bürokratın gözaltına alındığı birbirinden farklı üç ayrı operasyonla güne başladı. Bu operasyonlarla ülkede sistematik bir yolsuzluk olduğuna dair algı oluşturmaya çalışan paralel yapı, asıl darbe girişimini 25 Aralık'ta yapmayı planlamıştı. Savcı Zekeriya Öz'ün dayatması ile polis fezlekesine eklenmek istenen ve liderliğini Başbakan Erdoğan'ın yaptığı iddia edilen örgüt şemasına yönelik operasyona kalkışıldı. Ersin Çelik'in haberine göre Savcı Muammer Akkaş'ın hedefinde Erdoğan vardı. Bunun için de oğlu Bilal Erdoğan'ı gözaltına alıp tutuklamak istiyordu. Bilal Erdoğan, davet usulü ifadeye çağrılacak daha sonra da mahkemeye sevk edilip tutuklanacaktı. Çağlayan'da alternatifler de konuşuluyordu. Eğer Bilal Erdoğan 'davete icabet etmezse' Kısıklı'ya gidilecekti. 17 Aralık'tan bir buçuk yıl önce... Artık yerleşmiş bir şekilde adına '17-25 Aralık süreci' dediğimiz darbe girişimlerinin ilk hamlesi aslında 17 Aralık'tan bir buçuk yıl önce İstanbul Emniyeti'nin içinde yapıldı. 2012'nin Temmuz ayında İstanbul Emniyeti Müdürlüğü'nün operasyon birimlerinde ciddi bir hareketlilik yaşanıyordu. Görevden almalar ve yeni atamalar ile devlete diz çökertme girişimine ayak uyduracak kadrolaşma sağlanıyordu. Ekim 2013'te ise Vatan Caddesi'ndeki Emniyet Müdürlüğü binasının koridorlarında yüksek sesle şunlar söylenmeye başlanmıştı: "3 ay sonra bu hükümet olmayacak. Herkes ona göre davransın." O günlerde Türkiye'de bir seçim gündemi yoktu. En erken 2014'teki yerel seçimlerde sandığa gidilecekti. Fakat 'cemaatçi' polis amirleri, darbe tellalları gibi ortalarda dolaşıyordu. Büyük operasyonu yapacak isimler belirlenmişti 2007 yılında başlayan Ergenekon ve Balyoz davaları ile 3 Temmuz 2011 şike operasyonlarında gözlenen polis ve yargı uyumu, 17 Aralık için de oluşturulmuştu. Mesai saatlerine sığmayan polis-savcı görüşmeleri tavla partilerinde sürdürülüyordu. 'Büyük Operasyonu' yapacak emniyet müdürleri, gözaltı işlemlerinde görev alacak polisler bile belirlenmişti. 'Son darbe'ye engel olabilecek birim müdürleri de tespit edilmişti bir yandan. Müdahalelerde bulunacak herkesin telefonları takibe alınmıştı. Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'nde de her şey kontrol altındaydı. Nöbet listesi, arama izinleri, gözaltı listesi, adliye personeli, sorgu yapacak savcı ve tutuklayacak hakimler... Adliye çevresinde bir grup savcı ve hakimin, "Şubat ayında büyük olaylar olacak. Bu hükümete yatırım yapmayın" dediği konuşulmaya başlanmıştı. Hatta bazı yargı mensuplarının borsadaki kâğıtları satarak, döviz almaya başladıkları kulaktan kulağa yayılmıştı. Emniyetteki bilgisayarlarda garip hareketlenmeler Takvimler 15 Aralık tarihini gösterdiğinde ise İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün yerleşkesinde bulunan İstanbul Mali ve Organize Şube tarafından kullanılan bilgisayarda garip bir hareketlenme gözlendi. O güne kadar görülmemiş bir yoğunlukta dosya temizleme programları yüklenip, hazırlanan özel çalışmalar operasyon iddiasıyla geri dönmemek üzere tek tek yok ediliyordu. Aynı hareketlilik 16 Aralık günü de devam etti. Büyük operasyon öncesi toplanan bilgiler, dinlenen telefonlar, ortam dinlenmesiyle elde edilen deliller ve çoğunluğu yasadışı toplanan belgeler hızlı bir şeklide yok ediliyordu. Üst düzey polis şeflerinden bazıları o gece 'yurtdışı' ile telefonla görüşmeleri yaparak operasyon hakkında bilgi veriyordu. Aynı numaranın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konutuna böcek yerleştiren polisler tarafından da arandığı daha sonra anlaşılacatı.
Gülen'in İlk hamlesi; Hakan Şükür! Dershanelerin kapatılmasına karşı savaş hazırlığında olan Fethullah Gülen Cemaati'nin iktidara karşı nasıl bir hamle yapacağı Ankara'dan 'okunmaya' başlamıştı. AK Parti içinde bir çözülme yaşanacağı konuşuluyordu. Cemaatçi vekillerin istifaları gündemdeydi. Ve ilk hamle 16 Aralık'ta yapıldı. Erdoğan'ın siyasete kazandırdığı eski futbolcu Hakan Şükür, hocası Gülen adına AK Parti'den istifa etti. Şükür'ün iki A4 kâğıdını dolduran istifa metnindeki "Sayın Başbakan'ın bu konudaki bütün ısrarlı anlatımlara, sitemlere ve taleplere kulaklarını tıkamasını anlayabilmiş değilim" sözleri dikkat çekiyordu. 'Görünürdeki' dershane gerginliği AK Parti iktidarına karşı bir kalkışmaya dönüşmüştü. İlk darbe: 17 Aralık Türkiye 17 Aralık 2013 sabahına, bir süre sonra emniyet ve yargı ortaklığında bir darbe girişimi olduğu anlaşılacak gözaltı operasyonları ile uyandı. Savcı Celal Kara, aralarında 4 bakan, 3 bakan çocuğu, bürokratlar ile banka yöneticilerinin bulunduğu kişileri; rüşvet, görevi kötüye kullanma, ihaleye fesat karıştırma ve kaçakçılık iddiasıyla tutuklamak istiyordu. Birbiri ile bağlantısı olmayan üç ayrı operasyon aynı güne denk getirilmişti. 'Güvenilir' gazeteciler de devrede Üst düzey siyaset, bürokrasi ve iş dünyasını kapsayan bu operasyonlar ile yolsuzluk süsü verilmiş darbe girişiminin medya ayağı da devreye sokuldu. Gülen grubunun kontrolündeki televizyon ve internet sitelerinin yanı sıra "hizmet müessesesi" olarak lanse edilen medya kurumlarındaki 'güvenilir gazetecilerin' yaptığı haberler sayesinde, siyaset ve diğer yetkili kişiler baskı altına alınmaya başlandı. Gözaltılar ve baskınlar canlı yayınlarla veriliyordu. Vali bakandan müdür validen öğrendi İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, operasyonları oğlunun evinde arama yapılan İçişleri Bakanı Muammer Güler'den, İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın da Vali Mutlu'dan öğrendi. Polis teşkilatının iki üst düzey yetkilisi, açıklama yapacak tek satır bilgileri olmadığını söylerken aslında devlet içindeki devletin varlığını dile getirmiş oluyordu. Erdoğan: Kimse operasyona kalkışmasın O gün Konya'daki Şeb-i Arus törenlerinde olan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a çevrilmişti gözler. Beklenen açıklamayı öğleden sonra yapan Erdoğan, yaşananların adını şu sözlerle koydu: "Kimse operasyona kalkışmasın. Operasyona kalkışanlar bizi karşısında bulur." Devlet, 17 Aralık'ı bir darbe girişimi olarak görüyordu. Ve ilk karşılık böylece verilmişti. Erdoğan, 17 Aralık akşamı yapılması planlanan partisinin MKYK toplantısını iptal ederek İstanbul'a geldi ve bir dizi toplantı yaptı. Devlet, 18 Aralık sabahı paralel devlete karşı harekete geçti, İstanbul Emniyeti'nde operasyon yetkisi olan 5 polis müdürü görevden alındı, yerlerine de alelacele atamalar yapıldı. Emniyette ilk direniş örgüt şemasına Yapılan operasyonun kapsamını değerlendiren yeni polis müdürlerinin ilk işi güvenlik kameralarına el koymak ve format atılan bilgisayarları kurtarmaya çalışmak oldu. Herkes güvendiği adamlara iş yaptırmaya çalışıyordu artık. Bu sırada gözaltına alınan ünlü isimler, iş adamları ve bakan çocukları, İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün 5. katında bulunan narkotik şubenin konferans salonunda bekletiliyordu. Sorgular henüz başlayacaktı ki, dönemin Başsavcı vekili Zekeriya Öz ifadelerin doğru alınmadığını öne sürerek emniyet binasına baskın düzenledi. Mali Şube'ye gelen Öz, polislere zorla örgüt şeması yazdırmaya kalkışıyordu. Örgütün tepe ismi olarak da Tayyip Erdoğan'ı gösteriyordu. Devamında da bakanlar geliyordu.
Zekeriya Öz yaka paça dışarı atılıyor Talimatlarına uymayı reddeden yeni emniyet müdürlerini de tehdit ediyordu Savcı Öz. Sabah yaşadıkları görevden alma depremine rağmen büyük bir özgüvenle planladıkları darbenin sonraki adımlarını uygulamaya çalışan Öz'e göre, AK Parti hükümeti hala gidiciydi. Erdoğan'ın ellerine kelepçe takılacaktı ve bakanlar tutuklanacaktı. Fakat hiç de öyle olmadı. Polis müdürleri kendilerini tehdit eden Zekeriya Öz hakkında tutanak tutarak, işlerine devam etti. Zekeriya Öz, emniyet binasında diş göstermeye kalkıştığı devletin sopasını yemekten zor kurtuldu. Kısa süre sonra İçişleri Bakanı olacak olan Başbakanlık Müsteşarı Efkan Ala'nın müdahalesiyle apar topar Mali Şube'den dışarı atılan Öz, soruşturmayı yürüten savcıların koordinasyonunu sağlama görevinden de alındı. Darbecilerin yargı kanadına ilk müdahale Soruşturmayı yürüten savcıların görev yerleri de HSYK kararnamesi ile değiştirildi. Önce Celal Kara'nın, ardından da aralarında Zekeriya Öz'ün de bulunduğu 166 hâkim ve savcının görev yeri değiştirildi. Darbenin emniyet ayağı bastırılmaya çalışılırken, yargı kanadına da ilk müdahale bu şekilde yapılmıştı. Fakat buz dağının görünmeyen kısmı, yani "paralel devlet", 17 Aralık'ta bütün operasyonu tamamlayıp geriye kalan 'hükümeti tek darbede devirme girişimini' 8 gün ileri aldı.