Recai Albay’dan öğrencilere ‘Mevlana ve Değerlerimiz’ konulu sunum

Gazetemiz yazarı Recai Albay, Osmangazi Borsa İstanbul Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi öğrencileriyle bir araya gelerek “Değerlerimiz/Mevlana” konulu sunum gerçekleştirdi. Etkinlikte, Mevlana’nın öğretileri üzerinden değerlerimizin önemi ve günlük yaşamdaki yansımaları ele alındı.

Haber Giriş Tarihi: 12.12.2025 10:54
Haber Güncellenme Tarihi: 12.12.2025 10:54

Geçmiş yıllarda Milli Eğitim Bakanlığı, ders kitaplarında ülkemizin değerlerinin yer alması gerektiğini vurgulayan bir çağrı yapmıştı. Açıklamada, milli kültürün, inanç ve kadim değerlerin korunması ve gelecek nesillere aktarılması amacıyla kapsamlı çalışmalar yürütüldüğü belirtilmiş, kamuoyunun, öğrencilerden öğretmenlere, velilerden tüm vatandaşlara kadar görüşlerinin beklendiği ifade edilmişti.

Mevlana Haftası kapsamında düzenlenen sunumda, gazetemiz yazarı Recai Albay, Mevlana’nın sufi görüşlerini ve öğretilerini öğrencilerle paylaştı. Etkinlikte, Mevlana’nın ahlak, sevgi, dayanışma ve kardeşlik gibi temel değerleri toplumsal hayata nasıl yansıttığı anlatıldı.

‘DEĞERLERİMİZE SAHİP ÇIKMAK İÇİN MÜFREDAT YENİLENMELİ’

Recai Albay, değerlerimize sahip çıkma konusunda geç kalındığını belirterek, eğitim müfredatının titizlikle gözden geçirilmesi gerektiğini vurguladı. Albay, ders kitaplarının bu toprakların örf, kültür, inanç ve geleneklerine uygun olmayan içeriklerden arındırılmasının aciliyet taşıdığını söyledi.

‘BATI MERKEZLİ EĞİTİM, KENDİ KÜLTÜRÜMÜZÜ GÖLGELEDİ’

Albay, eğitim kurumlarında Batı merkezli bir zihniyetin öylesine güçlü şekilde empoze edildiğini ifade ederek, “Batı’nın kendisi bile bu kadar yalancı olmamıştır” dedi. Konuşmasında, merhum Mehmet Akif’in sözlerine atıfta bulunarak, Batı edebiyatı ve medeniyeti ile ilgili övgülerin, gerçek değerlerle bağdaşmadığını aktardı.

Albay konuşmasının devamında şunları söyledi;

‘Batı medeniyeti müthiş bir propaganda ve hipnoz metodu üzerine inşa edilmiştir. Çok yüzlü, sahte, şişkin bir EGO, ve menfaat öncelikli bir medeniyettir. Bu medeniyetten bahsederken aşırı abartıya kaçıyoruz. Aliya Begoviç’in ifadesiyle, savaşların, kan ve gözyaşının, kaos ve krizlerin de bu medeniyetin ürünü olduğunu unutmayalım.

Aslında bizim ahlak, terbiye, insan hak ve hukukunun uygulaması hususunda Batı’ya yönelmeye, onlardan örnek almaya ihtiyaçımız yoktur. Bizim elimizde Kutsal Kitabımız, önümüzde Hz. Peygamberimiz var; onun ahlakını, yaptıklarını, davranışlarını yaşamımıza uygulayabilirsek, sadece kendimizin huzuru ve refahını sağlamakla kalmayıp, batı dünyasına da “gerçek bir medeniyetin” nasıl olduğunun da örneğini teşkil ederiz. İşte bizim tüm değerlerimiz bin yıllık bir süzgeçten süzülüp gelen, insan sevgisi, kardeşlik, yardımlaşma, şefkat, merhamet, acıma..vb kriterler çerçevesinde yoğrulmuş bir hamurdur. Maalesef bilhassa hariçten, birçok nedenlerden dolayı bu değerlerimiz aşındı, sulandırıldı, yok edildi. Ve yerlerine “batı ahlakı” empoze edildi. Yani insanımıza hep HANS gibi bir dünya, yaşam telkin edildi ve ediliyor. Gele gele gençliğin geldiği yer, içine düştüğü hal, maalesef “S.O.S” vermeye başladı. Bir milleti ayakta tutan “köküdür”. Kök çürüdüğünde o millet artık millet olma vasfını yitirir. Millet olmaktan ziyade, o artık bir “sürü”dür.

Hem bir şey daha var; batı medeniyeti ile batı teknolojisini karıştırıyoruz. Elbette “fen, sanat ve teknolojiyi” iktibas edeceğiz. Kimin elinde olursa olsun almalıyız. Hz. Peygamberimizin dediği gibi; “ilim Çin’de de olsa alınız”. Bu ilim insanlığın ortak malıdır. Geçmişte Müslüman bilginlerin bilimsel çalışmalarını, dünyaya katkılarını da bilmeli, okumalıyız. Bakınız bir batılı filozof (La Libre) şöyle diyor; “Eğer batı medeniyetinden Müslüman ilim adamlarını çıkarırsanız; batı, zifiri karanlıkta kalır”.

Değerli gençler, olayları tek taraflı incelememeliyiz, geniş bir perspektiften bakmalıyız. Batı kompleksinden de kurtulmalıyız. Bakınız gençlerimizin askeri sanayiindeki başarıları bugün batı dünyasına şapka çıkartırıyor. Demek mesele, çalışmaktan, iyi ve sağlam bir eğitim almaktan ve bu ülkenin değerlerine sahip olmaktan geçiyor. Bir de geçmişimizi iyi okursak; gelecekte aynı hatalara düşmez, aynı oyunlara gelmeyiz. Zor bir coğrafyadayız. Bizim Sağlam ve güçlü bir yapıya, iradeye sahip olmamız gerekiyor. Bunun için de kökümüze, imanımıza, inancımıza, kadim değerlerimize sıkı sıkıya bağlı olmak zorundayız. Yoksa Afrika ülkelerini sömürdükleri gibi, bizi de iliklerimize kadar sömürürler…

Değerli gençler, içinde yaşadığımız coğrafyada, üstümüze serilen perdeyi aralamak gayesiyle, ve özellikle “batının müstemlekesi” olmamamız düşüncesinden hareketle bugün karşınıza çıkmış bulunuyorum.

Bu sunumumuzda; acı gerçekler nazar-ı itibara sunulmaya çalışılmış. Koca bir milletin üstüne çekilen gaflet perdesi kaldırılmaya ve hipnotize edilen şanlı bir millet uyandırılmaya çalışılmıştır.

Bu şanlı milletin kadim değerlerine yeniden rücuu için yürekten kopan çığlıklardan bir demet sunulmakta ve sizlerin de yeniden “Fatihler” gibi ayağa kalkmanız, aslına rücu etmeniz, temennisiyle hepinizi sevgiyle, muhabbetle selamlıyorum.’