Gençlerde intihar oranları ikiye katlandı

Son yıllarda intihar oranları hem dünyada hem Türkiye’de hızla artıyor. Gençler arasında giderek yaygınlaşan bu sessiz çığlığın altında yatan psikolojik ve toplumsal nedenler, uzmanlar tarafından detaylarıyla ele alınıyor. İntihar önlenebilir; yeter ki yardım çağrılarını zamanında duyabilelim.

Haber Giriş Tarihi: 12.09.2025 08:54
Haber Güncellenme Tarihi: 12.09.2025 08:54

Son yıllarda yapılan araştırmalar, intihar oranlarında dünya genelinde olduğu gibi Türkiye’de de ciddi bir artış yaşandığını ortaya koyuyor. Küresel krizler, ekonomik sıkıntılar, sosyal medya etkisi gibi birçok faktör, özellikle gençlerin hayatını olumsuz etkileyerek intihar riskini artırıyor. 2000’li yıllarla kıyaslandığında Türkiye’de intihar oranları neredeyse iki katına çıktı ve bu durum, gençler arasında giderek yaygınlaşıyor.

Klinik psikolog Helin Ezgi Deniz, intihar olgusunun çok boyutlu doğasına dikkat çekerek, gençler arasında intihar düşüncesinin neden bir “kurtuluş yolu” olarak algılandığını ve intiharın önlenebilmesi için neler yapılması gerektiğini anlattı.

İNTİHAR NEDİR? NEDEN BU KADAR YAYGINLAŞIYOR?

İntiharı “insanlık tarihinin en sarsıcı gerçeklerinden biri” olarak tanımlayan Klinik Psikolog Helin Ezgi Deniz, “Tarih boyunca intihar, farklı kültürlerde farklı anlamlar taşımıştır. Bazen onur meselesi, bazen kaderden kaçış, bazen ise toplumsal bir isyan olarak görülmüştür. Günümüzde ise intihar; bireysel psikolojinin ve toplumsal koşulların iç içe geçtiği çok boyutlu bir olgudur” dedi.

Deniz, Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre intiharın 15-29 yaş aralığında ikinci en sık ölüm nedeni olduğunu belirtti.

PSİKOLOJİK VE SOSYAL RİSK FAKTÖRLERİ

İntiharın çoğunlukla görünmeyen ruhsal hastalıkların gölgesinde geliştiğini ifade eden Klinik Psikolog Deniz, “Depresyon, bipolar bozukluk, şizofreni ve madde bağımlılığı, intiharın en güçlü eşlikçileri olarak öne çıkıyor. Yapılan araştırmalar, intihar eden kişilerin büyük çoğunluğunun yaşamlarının bir döneminde en az bir psikiyatrik tanı aldığını gösteriyor. Ayrıca ailede intihar öyküsü, daha önce intihar girişiminde bulunmak, ekonomik zorluklar, işsizlik ve toplumsal izolasyon gibi etkenler de riski artıran önemli faktörler arasında yer alıyor” şeklinde konuştu.

Bazen küçük bir olayın kırılgan bir zeminde intihar düşüncesini tetikleyebileceğine dikkat çeken Deniz, “İntihar genellikle tek bir nedene bağlı değildir. Biyolojik, psikolojik ve sosyal faktörlerin bir araya gelmesi sonucu ortaya çıkar. Depresyon, umutsuzluk, bağımlılıklar, dürtü kontrol bozuklukları, ani krizler, sosyal destek eksikliği ve yalnızlık en önemli risk faktörlerindendir” dedi.

ÖNLEYİCİ FAKTÖRLERİN ÖNEMİ

İntihar riskinin yanı sıra önleyici faktörlerin de güçlü olduğunu belirten Deniz, aidiyet duygusunun hayati önem taşıdığını vurgulayarak şu ifadeleri kullandı:

“Bir aileye, arkadaş grubuna veya topluluğa bağlı hissetmek, kişinin yaşama tutunmasını kolaylaştırır. Sağlam sosyal bağlar intihar riskini ciddi şekilde azaltır. Ruhsal sorunların erken tanı ve tedavisi, problem çözme becerilerinin desteklenmesi, stresle başa çıkma yollarının öğretilmesi kişinin kriz anında çıkışsız hissetmesini engeller.”

Ayrıca, küçük de olsa geleceğe dair umutların, anlamlı uğraşların, sanatsal veya sportif faaliyetlerin kişinin yaşama tutunmasını sağlayan güçlü koruyucu faktörler olduğunu belirtti.

TÜRKİYE’DE İNTİHAR GERÇEĞİ VE KÜLTÜREL DİNAMİKLER

Türkiye’de intihar oranlarının dünya ile paralel olmakla birlikte kültürel özgünlüklerin de riski şekillendirdiğini aktaran Deniz, “Özellikle son yıllarda gençler arasında intihar artışı göze çarpıyor. Resmî verilere göre sadece 15-19 yaş grubunda son yirmi yılda binlerce genç yaşamını yitirdi. Erkeklerde asma ve ateşli silah yöntemleri daha yaygınken, kızlarda aile içi çatışmalar ve hastalık gibi tetikleyiciler ön plana çıkıyor. Ekonomik krizler, göç, işsizlik, aile içi şiddet ve “namus” baskısı gibi toplumsal faktörler de intihar oranlarının artışında rol oynuyor” diye konuştu.

İNTİHAR ÖNLENEBİLİR Mİ?

İntiharın çoğu zaman sessizce yardım isteyen bir çağrı ve bu çağrının zamanında duyulmasının hayati önem taşıdığının altını çizen Deniz, “İntihar düşüncesi bir zayıflık değil; yoğun çaresizlik ve acının işaretidir. Fark etmek, dinlemek ve yargısızca yanında durmak en güçlü koruyucu faktörlerdendir” dedi.

Depresyonun tedavisi, bağımlılıkla mücadele, gençlere psikolojik destek imkânlarının sağlanması ve sosyal dayanışmanın güçlendirilmesi gibi somut adımların intihar oranlarını azaltabileceğine değinen Deniz, Ayrıca medyanın intihar haberlerini sansasyonel değil, destekleyici ve umut veren bir dille sunmasının önemi vurguladı. Ailelerin ise özellikle ergenlik çağındaki gençlerde davranış değişikliklerini ciddiye alması gerektiğinin altını çizdi.

YARDIM HATLARI VE DESTEK MEKANİZMALARI

İntihar düşüncesi ile yalnız mücadele etmek zorunda olunmadığını belirten Deniz, “Eğer siz ya da tanıdığınız biri intihar düşünceleriyle mücadele ediyorsa, bu duygularla yalnız kalmamak büyük önem taşıyor. Türkiye’de 112 Acil Sağlık Hizmetleri ve Alo 183 Sosyal Destek Hattı, 7/24 ücretsiz psikolojik destek sağlıyor. Ayrıca bazı belediyeler ve üniversiteler ücretsiz psikolojik danışma hizmetleri sunuyor” diye belirtti.

Helin Ezgi Deniz, “İntihar bir son değil; anlaşılma arzusunun acı bir çığlığıdır. Bu çığlığı duyuracak güvenli kapılar aramak ve yargısızca dinleyen bir çift kulağa sahip olmak, hayatla bağınızı yeniden kurmanız için yeterli olabilir” diyerek sözlerini tamamladı.