
Topçu’nun koleksiyonunda yok yok… Osmanlı döneminden kalma yardım kumbaralarından, eski dönem askeri objelere; gazoz kapaklarından tarihi paralara, kartpostallardan saatlere kadar yüzlerce nadir parça, dükkânın vitrinlerinde yer alıyor. Topçu, “Bu kumbaralar mesela… Osmanlı döneminde, camilerde yardım toplamak için kullanılırmış. Üzerinde Arap harfleriyle yazılmış yazılar var. Her biri orijinal. Sadece bu bile, o dönemin sosyal yapısını anlamak için çok değerli.” diyerek koleksiyonundaki parçaların tarihî önemine dikkat çekti.
SADECE HİKÂYESİ OLAN OBJELERİ KABUL EDİYORMuhlis Topçu için koleksiyonculuk, yalnızca maddi değerle ölçülecek bir uğraş değil. Onun için önemli olan, objenin ardında yatan öykü. Bu yüzden her eşyayı koleksiyonuna dahil etmiyor. “Bir gardiyan, cezaevinde görev yaptığı yıllar boyunca topladığı bozuk paraları getirdi bana. Her biri mahkumlar tarafından bir şekilde bulunmuş, biriktirilmiş… Kim bilir, hangi umutlarla bir kenarda saklanmış. Bu paralar sıradan birer madeni obje değil. Onların ardında yaşanmış bir hayat var.” diyerek, koleksiyonundaki parçaların sadece fiziksel değil, duygusal da bir ağırlık taşıdığını belirtti.
Topçu’nun dükkânı, sadece nostalji meraklılarına değil, tarihle ilgilenen herkese hitap ediyor. Her raf, her vitrin farklı bir döneme ışık tutuyor. Ziyaretçiler, sadece antika objeleri görmekle kalmıyor; aynı zamanda geçmişle iç içe bir yolculuğa çıkıyor.
“Benim için en büyük mutluluk, buraya gelen insanların gözlerindeki şaşkınlık ve hayranlık. ‘Benim çocukluğumda da vardı bundan’ diyen biriyle karşılaşmak, tüm yorgunluğumu unutturuyor,” diyen Topçu, koleksiyonculuğun sadece bir hobi değil, aynı zamanda toplumsal hafızaya katkı sunan bir uğraş olduğuna inanıyor.
Gençlerin de koleksiyonculuğa ilgi duymasını istediğini dile getiren Topçu, “Bugün size anlamsız gelen bir eşya, yarın tarihî bir değere dönüşebilir. Yeter ki ona sahip çıkın, anlam yükleyin. Koleksiyonculuk sabır işidir, ama sonunda paha biçilemez bir arşiviniz olur.” Diyerek genç kuşaklara bu kültürü aktarmanın önemini vurguladı.
Osmanlı dönemine ait Hilal-i Ahmer (şimdiki Kızılay) yardım kumbaraları, çocukların boynuna asılıp mahalle mahalle dolaşarak yardım topladığı günleri anımsatıyor. Her biri farklı döneme ve coğrafyaya ait objelerin arasında, Almanya’dan gelen pul koleksiyonları, eski gazoz kapakları, porselen tabaklar ve Rumlardan kalan zeytinyağı şişeleri de yer alıyor.
Topçu, yalnızca koleksiyon yapmadığını evlerinden topladığı büyük eşyaları ihtiyaç sahiplerine ulaştırmak için bir yardım ağı da kurduğunu ifade ederek, “Buzdolabı, çamaşır makinesi gibi büyük parçaları yardıma muhtaç ailelere veriyoruz. Ben sadece hikâyesi olan objeleri alıyorum.” dedi.
Dükkânda dikkat çeken parçalardan biri de devlet sanatçısı ünvanına sahip bir ustanın yaptığı Osmanlı kılıçları. Koleksiyonuna kattığı bu parçalar, dönemin zarafetini ve işçiliğini yansıtıyor. “Onu almak için tam on bir kere uğradım. En sonunda usta ‘Al artık, başımın etini yedin’ dedi.” diyerek bu eşyanın peşindeki azmini gülümseyerek anlatıyor.
Muhlis Topçu’nun koleksiyon dükkânı, yalnızca bir antika mekânı değil, aynı zamanda geçmişe saygı niteliğinde bir kültür hazinesi. Meridyen AVM’ye yolu düşenler, burada sadece objeler değil, geçmişten bugüne uzanan samimi hikâyelerle de karşılaşıyor.