
Cumhuriyetin 102. yılı kutlamaları tüm yurtta coşkuyla sürerken, Bursa’da Atatürk’ün izlerini taşıyan çok özel bir hikaye gün yüzüne çıktı.
Ulu Önder’in yakın koruması Bekir Çavuş’un damadı Halil Aydındağ, kayınpederinden kalan paha biçilemez fotoğraf arşivini ve hatıraları özenle saklıyor.
Evinde, Atatürk’e ait daha önce basına yansımamış fotoğrafları ve bilinen karelerin farklı açılardan çekilmiş versiyonlarını muhafaza eden Aydındağ, bu mirası büyük bir gururla paylaşıyor. Aydındağ, “Atatürk sevdalısı bir insanım. Kayınpederim Bekir Çavuş ve ailesinden dinlediğim hikâyeleri zevkle insanlara anlatıyorum” dedi.
Fotoğrafların büyük bir kısmının aileye ait olduğunu belirten Aydındağ, “Bir kısmı basından, bir kısmı kayınbiraderim ve kayınvalidem aracılığıyla bana ulaştı. Hepsi Atatürk’le çok yakın oldukları için basında yer almayan fotoğraflar da mevcut. Kopyalarını aldım, bazıları ise orijinal hâlde bende duruyor” ifadelerini kullandı.
Fotoğrafların hikâyelerine de değinen Aydındağ, bazı karelerin Bursa Sümerbank Fabrikası’nda kumaş inceleme anında, bazılarının Mudanya ve köşklerde, bazılarının ise Atatürk’ün araba ile gezdiği anlarda çekildiğini aktardı. “Kayınpederim o fotoğrafları bizzat almış” dedi.
Kayınpederi Bekir Çavuş’un Atatürk’le olan bağını anlatan Aydındağ, “Kayınpederim 1919 yılında Erzurum Kongresi’nde Atatürk’ün yanına sunuldu ve ölümüne kadar onu hiç bırakmadı. Sakarya Meydan Savaşı’ndan Kocatepe’ye, Dumlupınar’dan İzmir’e girişlere kadar hep yanında oldu. Karlovy Vary’e giderken bile onu yalnız bırakmadı” dedi.
Aydındağ, Sakarya Meydan Savaşı sırasında yaşanan bir olayı şöyle aktardı: “Atatürk cepheyi gezerken at ürküp düşüyor ve kaburga kemiği kırılıyor. ‘Kimse yaralı olduğumu bilmesin, moral bozulmasın’ diyor. Yaralı hAline rağmen cepheye dönüyor ve savaş yönetiyor. Atatürk’ün sırtını sabunlu süngerle temizleyen kişi, kayınpederim Bekir Çavuş’tur.”
Kayınvalidesi Pembe Hanım’ın da Atatürk’e hizmet eden kadınlardan biri olduğunu belirten Aydındağ, “Kayınvalidem zaman zaman köşke girer, Atatürk’ün arzu ettiği yemekleri yapar, servisi garsonlara yaptırırmış. Latife Hanım ve Fikriye Hanım’ı yakından tanımış, yaşadıklarını bize anlatırdı” dedi.
Aydındağ, Bekir Çavuş’un Atatürk’ün vefatından sonra da görevini sürdürdüğünü anlattı: “Atatürk’ün öldüğü gün kimseye güvenmiyor, cenaze arabasına bizzat kendisi biniyor ve Etnografya Müzesi’ne naaşı yerleştiriyor. 1952’ye kadar korumalığını sürdürdü. Naaş Anıtkabir’e taşınırken tekrar yüzünü gördü ve ‘Paşam vefat ettiğinde sakalları yoktu, ama o gün baktığımda biraz uzamıştı’ dedi.”
Ailenin elinde, Latife Hanım’ın Bekir Çavuş’a yazdığı bir mektup da bulunuyor. Aydındağ, “Mektupta Latife Hanım, Bekir Bey’e hitaben ‘Paşa seni sever sayar. Ben bazı hatalar yaptım, cezayı hak ettim. Paşama söyle beni affetsin, geri döneyim’ diyor. Bu mektup kayınbiraderimde saklanıyor ve zamanı gelince Anıtkabir’e hediye edilecek” diye belirtti.
Eşi vefat etmiş olmasına rağmen tarihi mirası yaşatmaya devam eden Halil Aydındağ, “Rahmetli eşim tam bir Atatürk hayranıydı. Bu mirası korumak, onun ve kayınpederimin hatırasına duyduğum saygının göstergesi. Atatürk’e olan sevgimiz bu evde her zaman yaşayacak” sözleriyle duygularını aktardı.