
Eksen eğikliğinin bir sonucu olarak yaşanan 21 Aralık, sadece bir saat farkından ibaret değildir; bu tarih ekosistemin kış döngüsüne girdiği bir milattır.
Güneş’in gökyüzünde en alçak yayı çizdiği bugün, gölge boylarının en uzun seviyeye ulaşmasıyla görsel bir şölene dönüşür.
Güney Yarım Küre yazın en sıcak günlerini karşılarken, Kuzey Yarım Küre için en soğuk ve karanlık günlerin kapısı aralanır. Bu astronomik olay, bitkilerin büyüme hızından canlıların biyolojik saatine kadar tüm yaşamı etkileyen bir ritim değişikliğidir.
21 Aralık, yeryüzündeki yaşamın vites küçülttüğü stratejik bir tarihtir. Güneş ışığının en az seviyeye inmesiyle birlikte bitkiler, enerjilerini köklerinde saklayarak büyüme hızlarını minimuma indirir. Hayvanlar dünyasında ise bu tarih, göç yollarının tamamlandığı veya kış uykusunun derinleştiği bir 'hayatta kalma' evresidir. Atmosferdeki soğuk hava kütlelerinin hakimiyet kazanmasıyla birlikte yağışlar yağmurdan kar kristallerine dönerken, toprak gelecek bahar için ihtiyaç duyduğu nemi ve dinlenme süresini bu dönemde kazanmaya başlar.
UZUN GECELERİN RUH SAĞLIĞIMIZA ETKİLERİ…Işığın azaldığı bu dönemde, insan biyolojisi de çevreye uyum sağlamaya çalışır. Serotonin seviyelerindeki değişimler 'mevsimsel huzursuzluk' dediğimiz duygudurum dalgalanmalarını tetikleyebilirken, D vitamini sentezinin azalması fiziksel direnci etkileyebilir. Melatonin hormonunun daha erken salgılanmasıyla uyku döngümüz öne çekilir; bu durum aslında bedenin bize verdiği 'yavaşla ve dinlen' mesajıdır. Bu dönemi bir kayıp değil, zihinsel bir nadas süreci olarak görmek; içe dönmek ve ruhsal bir yenilenme yaşamak için eşsiz bir fırsattır.