Hava Durumu

Sadece lezzet almak için gelmedik bu dünyaya

Yazının Giriş Tarihi: 11.11.2018 08:19
Yazının Güncellenme Tarihi: 11.11.2018 08:19

Her yaptığına önem vermeli insan...

Her işini önemsemeli. Kolayına kaçmak yerine zor olanı kolaylaştırmayı öğrenmeli. İçmek zorunda olduğu ilacın acılığını bal ile tatlandırabildiği gibi o bal ona zarar mı fayda mı katar bilmeli...

Sadece lezzet almak için gelmedik bu dünyaya... Zorluklarına da katlanarak rıza kapısını kazanmak için geldik. Kulluk bir nevi talebelik etmek imtihan okulunda... Ve O'na iyi bir talebe olmamız için, O'nu iyi tanımalı ve yaptığı sınavı, verdiği ödevi zamanında yerine getirebilmeliyiz.

Bazen içinde bulunduğumuz hal, bizi isyan derecesinde sorgulamalara götürebiliyor. "Neden ben?" en büyük isyan cümlelerinden biri olsa gerek. Belki de "Rabbim beni seçti" demeyi aklımıza bile getiremeyecek kadar gaflete dalıyoruz. Halbuki, ibadetlerime o kadar da dikkat ediyorum. Sadakamı veriyorum. Namazımı zamanında kılıyorum. Tesettürüm tam. İnsanlara iyi muamele ediyorum. Yani ben iyi bir kulum. Görevlerini yerine getiren bir öğrenciyim. Yine de imtihanlar beni buluyor, diye söyleniriz zaman zaman. Başarılı öğrenciler sınava girmez mi?

Ya da, "Ne günah işledim de bu sıkıntıyı verdi Allah?" diye düşünürüz. Elbette insanın kendini muhasebe etmesi güzel ama sanki Hz. Peygamber bir günah işlediği için mi dünya hayatı sıkıntı demenin bile az geleceği eza ve cefalarla dolu geçti? İbadetlerinde tam iken, nafilelerine devam eder iken bile günde 100 defa istiğfar ettiğini söylerdi. Üstelik dünya O'nun için yaratılmıştı. Ama dünya O'na da zindandı. Bize örnek olarak gönderilenin dışında bir örneğe daha ihtiyaç var mı? Mü'min bir kul, Rabbine layık olma noktasında zirveye tırmanmaya çalışırken daima ayağı kayar. Çünkü unutur zirveye hep daha fazla kar yağdığını.

Rabbimiz insana öyle büyük bir değer ile vazifeli kılmış ki dünyada. Yeryüzünün halifesi ilan etmiş bizi...

Yeryüzünde yarattığı hiç bir varlığa, kendi ruhundan üflememiş. Daha büyük bir makama ihtiyacımız varsa buyurun bitip gidecek olan dünya bizim olsun, ne olur ki...

 Biriktirdiğimiz dünya malları ile zengin olamadığımızı bir anlayabilsek. Manevi güzellikler biriktirebilsek heybemizde,

Gerçek zenginliği mal çokluğunda değil, ancak gönül tokluğunda arayıp bulabiliriz.

Belki de zirveye tırmanırken başımıza sabır kaskımızı taksak, ayaklarımıza dürüstlük botlarımızı giysek, zikir nimetiyle kuşatsak bedenimizi, ayağımız yine kayar, yine düşeriz belki ama, zarar görmeyiz bu düşmeden. Yine kalkarız ayağa, üzerimizdeki karları temizler ve tekrar devam ederiz yola...

Bazen de düz yol engebeli gelir bize. Yol kolaydır ama bizim dengemiz şaşar,

 Ayağımız dolanır dünyanın telaşlı tuzaklarına,

Bizim için kurulmayan kapanlara yakalanırız.

Yere düşeriz ve dünyayı temizlemek için yağan yağmur toprakla karışınca çamur olur ve kirletir bizi...

Önemli olan çamura düşüp kirlenmemek değildir. Önemli olan çamurdan çıkıp temizlenebilmektir...

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.