Küçüklüğünde;
Çocuğunuzun hangi hislerini bastırdıysanız,
Hangi haklı işlerine engel olduysanız,
Hangi duygularını yaşatmadıysanız...
Çocuğunuz onları yetişkinliğinde deli-dolu yaşamak isteyecektir.
Bu yüzden etrafındakiler tarafından çoğunlukla "tuhaf" karşılanacaktır.
Siz hiç çevrenizde;
Bağıra bağıra konuşan,
Yersiz zamansız gülen,
Gereksizce kahkahalar atan,
Olmayacak işlere üzülen,
Lüzumsuz konulara kafa yoran,
Çocuksu hareketler yapan,
Arkadaşlarına sırnaşan...
Onlara gereksizce sarılan,
Beş kuruş ver konuşan; on kuruş ver susmayan...
Ne olursa olsun "konuşma" isteğiyle kıvranan...
Konuştukça rahatlayan yetişkinler görmüyor musunuz?..
İşte onlar şimdi;
Çocukluğunda ebeveyni tarafından bastırılan duygularını açığa çıkarıyorlar.
Bu yüzden çoğu kez de çevrelerindekiler tarafından eleştirilirler, bu tavırlarından dolayı da pek sevilmezler.
Öyleyse;
Çocuğunuzun, henüz çocukluğundayken çocukluğunu yaşamasına fırsat verin ki; onu ileride eşine ve çevresindekilere karşı zor durumlara düşmekten korumuş olursunuz.
* * *
Çocuk için
'tırıvırı' işler
Vahide Oğullar Öztürk'ün endişesi hakkında, herkesi ilgilendirebileceği için genel bir açıklama yapmayı ve toplu cevap vermeyi uygun buldum.
Şöyle ki:
Çocuğun mizacı da fıtratı da 2 yerde zarar görür.
Bunlar, uzun yıllarını ve uzun zamanını geçirdiği ayni kişiler ve onlarla muhatap olmak zorunda olduğu 2 ortamdır.
Biri annesinin babasının bulunduğu ev veya aile,
Diğeri de yıllarca birlikte geçinmek zorunda olduğu öğretmeninin bulunduğu okuldur.
Çocuğun ruhu zarar görüyorsa buralarda ve bu kimselerden zarar görüyor.
Yoksa;
Komşuymuş...
Akrabaymış...
Sokakmış...
Çarşı pazarmış...
Buralardan çocuk ruhunun gördüğü zarar; ayağına diken batması gibidir.
Annesi babası evde onu çıkarınca olay biter.
Yani;
Çocuğun katlanmak, geçinmek, zorunda olmadığı kişilerden göreceği zarar, onun için "tırıvırı" işten sayılır.