Hava Durumu

Montajcı

Yazının Giriş Tarihi: 18.02.2019 07:03
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.02.2019 07:03

Türk sanayisinin son 5 yılını meşgul eden konuların başında şüphesiz 'yerli otomobil' hedefi geliyor.

Bu noktada herkes Devrim otomobilini örnek gösterir.

Fakat...

Türkiye'nin Devrim'den daha gerçekçi bir başlangıcı vardır, o da: Anadol.

Hikayesinden kısaca bahsedersek...

Türk sanayisinin duayeni Vehbi Koç, 1928 yılında Amerikan şirketi Ford'un distribütörlüğünü alarak ithalata başlar.

Ardından da...

1948 yılında Ford Company'nin tüm temsilciliklerini alıp, Türkiye'de ortak bir üretim endüstrisi kurmak için kolları sıvar.

Fakat Ford, bu düşünceye bir türlü ikna edilemez.

1956 yılında ise Vehbi Koç, müdürleri Bernar Nahum ve Kenan İnal ile birlikte, Başbakan Adnan Menderes'in Henry Ford II'ye yazdığı mektubu da alarak ABD'ye giderler.

Yoğun görüşmeler 3 yıl sürer ve sonunda Otosan'ın kuruluşu başarılır.

İlk olarak Ford kamyonların montajına başlanır.

Sonrasında da 1963 yılında sac maliyetleri pahalı olduğu için 'fiberglas' kullanılarak bir araba yapma fikri akla gelir.

Böylece...

1966'da Ford işbirliğiyle ilk seri üretim yerli otomobil Anadol yollara düşer.

1984 yılına kadar tam 87 bin adet Anadol üretilir.

Günümüzde dahi; bu buram buram Anadolu kokan araçları tek tük yollarda görmekteyiz.

Buraya kadar herşey büyük bir başarı öyküsüdür.

Fakat bundan sonrası...

Neden bu serüven, fiber bir kalıp içinde Anadolu topraklarında sınırlı kaldı?

Çünkü...

Üretildiği 18 yıl boyunca ihracatı bir türlü yapılmak istenmedi!

Halbuki;

Anadol'a farklı ülkelerden talepler de geliyordu.

Hatta...

İthal etmek için 11 şirket Londra fuarında başvuruda dahi bulundu.

Fakat,

Şirket yönetimi ihracata bir türlü yanaşmadı.

Çünkü ihracat, üretimde artışı getirecekti.

Ve...

Otomobilin büyük kısmının Türkiye'de üretimini zorunlu kılarak, montaj politikasından kurtulmak demekti!

Bu sektördeki potansiyeli gören yeni Türk firmalarını ardından sürükleyecek yerli bir değer olacaktı!

En önemlisi ise...

Türkçe isimli bir marka dünyayı dolaşacaktı!

Hem de...

Otomotiv sahasının henüz bakir olduğu yıllarda.

xxx

Otomobil endüstrisinin gelişimine baktığınızda, kapitalist güçlerin elinin bu sektörün üstünde olduğunu görürsünüz.

Öyle herkes dilediği gibi otomobil yapamaz!

Yapsa da satamaz!

Satsa da kara propaganda bir anda türer ve firma contayı yakar!

xxx

TOFAŞ'ın eski CEO'larından Kamil Başaran o dönemde bana şöyle demişti:

"Yüzde yüz yerli otomobili Türkiye kendi dimanikleriylekolaylıkla üretir. Fakat asıl olan marka değeridir. Bunu dışarıda nasıl pazarlayacaksınız? Yeni piyasaya girmiş bir otomobili satmak oldukça güçtür. Hemde Türkiye gibi yüzde yüz otomobil markası olmayan bir ülke için."

Şimdi anladınız mı Anadol'un değerini...

Şayet...

Türkiye'nin Türkçe bir isimle 60'lı yıllardan bu yana dünya yollarında dolaşan bir arabası olsaydı,

bugün tıpkı Güney Kore örneğinde olduğu gibi pek çok otomobil firmamız ihracatını kolaylıkla yapabilirdi.

Fakat buna izin veremezler!

Çünkü...

Senin kendi kimliğinle üretmeniistemiyolar.

Ülkendeki yaratıcı potansiyeli en büyük tehdit olarak görüyorlar.

'İş gücün' ise onların en büyük nimeti.

Sen ne Kore'sin, ne Hindistan ne de Çin!

Küllerinden doğduğunda neler yapabildiğini tarihten gayet iyi biliyorlar.

Neden pastalarını daraltıp, Müslüman bir ülkenin sanayide güç sahibi olmasını istesinler ki?

xxx

Bu kara tablonun oluşumundaki en büyük suç bizim.

Asla tembel değiliz aksine;Amerikanı, Almanı, Japonu, Fransızı, için karın tokluğuna günde 12 saat çalışıyoruz!

Sadece...

Türk burjuvazi sınıfı bu ülke insanının onlardan beklediği atılımı yapma cesaretini bir türlü gösteremedi.

Düzeni bozulsun istemedi.

Nihayet...

Uzun uğraşlar sonucu;

2017'de '4 babayiğit' çıktı ve yüzde yüz yerli otomobil üretilmesi için imzalar atıldı.

Şimdi...

Kamuoyunun tüm enerjisini bu yöne çekerek, üzerimizde paslanan o zincirlerin bir kısmını üreteceğimiz otomobilimizle kırma zamanı.

Bugün; otomobil, yarın bilgisayar, öbür gün cep telefonu...

Çığ gibi geleceğe umut olur büyür gider...

Yeter ki dünya pazarında salınan önemli bir marka çıkaralım artık!

Bunun ilk adımı da bu kadar yaklaşmışken yerli otomobille olsun.

Yoksa...

Henry'nin, Giovanni'nin, Louis'in montajcısı olarak övünür dururuz.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.