Koronaya çare bulunur alçaklığa bulunmaz!

Anadolu coğrafyasında bilinen ilk Kürt isyanı 1500'lü yıllara dayanır.

Bu topraklarda yaşayan diğer toplumlarla olduğu gibi, Kürtlerle de merkezi hükümet arasında bazı konularda anlaşmazlık yaşanmıştır.

Bunlar Osmanlı döneminde genelde toprak ve vergi gibi konular üzerinedir.

Yani...

Her ülkede olacak belli başlı pürüzlerdir.

***

Cumhuriyet'in ilk yıllarında da bazı isyanlar yaşanmıştır.

Bunların büyük bir kısmı bilindiğinin aksine etnik meselelere dayalı değil, dinsel ve mezhepsel anlaşmazlıklarla ilgilidir.

***

Özellikle 60'lı yıllarda, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'deki Kürt hareketi de solun rüzgarından etkilenmiştir.

Musa Anter ve Kemal Burkay gibi isimlerin öncülüğünde Kürt meselesi, önceleri olduğu gibi şeriat veya mezhepsel taleplerden çıkıp sol fraksiyona kaymıştır.

80 öncesi de radikalleşip Mao-Leninist bir çizgiye girmiştir.

Hatta...

Kemal Pir (Gümüşhane) ve Hakik Karer (Ordu) gibi enternasyonal çizgiye sahip Kürt asıllı olmayan isimlerin de, PKK'nın kurucu kadrosuna girmesi, konunun ilk etapta etnik bir mesele olmadığını kanıtlamaktadır.

***

80 İhtilali sonrası Diyarbakır Cezaevi'nde yaşanan insanlık dışı uygulamaların, o dönemin talepkar fakat devleti kabul eden gençlerini, isyankar birer militana dönüştürdüğü açıktır.

Fakat...

PKK'nın kurucu kadrosunda bulunan 120 kişi bile, böyle eli kanlı bir örgütün doğuşuna hizmet ettiklerini akıllarına getiremezlerdi.

***

Ben değil, eski bir PKK'lı olan Selim Çürükkaya söylüyor...

Çürükkaya, 2012 yılındaki demecinde; PKK'yı kuran 120 kişiden sadece 7'sinin örgütte kaldığını ifade ediyor.

Diğerlerinin;

35'i Öcalan ve ekibi tarafından infaz edildi.

33'ü ölüme gönderildi.

Gerisi ise etkisizleştirildi.

***

Çürükkaya yazdığı kitaplarda; örgüt kamplarında eğitim alan teröristlerin küfür, işkence ve infaz korkusuyla insanlıktan çıkarıldığına işaret ediyor.

Örgütte; din, aşk, aile birliği gibi insana mahsus tüm güzellikler yasak!

Yanlış olanı sorgulama itaatsizlik sayılıyor ve en ağır şekilde cezalandırılıyor.

Yani...

Dağa kaçırılan kandırılmış gençler, bir süre sonra acımasız birer ölüm makinasına dönüştürülüyor!

***

Tüm bunları yazmamın sebebi şu...

Tarih boyunca hem Osmanlı hem de Türkiye Cumhuriyeti pek çok vatandaşıyla sorunlar yaşamıştır.

Bunların içinde Yörük-Türkmenler dahi vardır.

Ancak hepsinin sonunda kırgınlıklar bir tarafa bırakılmış, yaralar sessizce sarılmıştır.

80 öncesi Kürtlerle de bu durum böyle olmuştur.

Fakat...

Şu anda karşımızda öyle bir terör örgütü var ki, sözde savunduğunu iddia ettiği kişileri dahi katlediyor.

Yaşlı, çocuk, kadın, silahsız dinlemiyor.

En zor dönemlerimizde, leş seven bir sırtlan edasıyla daha çok elini tetiğe götürüyor.

Salgın fark etmiyor, kandil-bayram bilmiyor...

***

Bunun son örneği maalesef Beraat Kandili'nin ertesi günü Diyarbakır'ın Kulp ilçesinde yaşandı.

Odun toplamaya giden sivilleri taşıyan araç, önceden yerleştirilen patlayıcıyla infilak ettirildi ve 5 vatandaşımız şehit oldu.

***

Bu insanlık dışı saldırıların pek çoğuna son 35 yıldır şahit oluyoruz.

Her seferinde tıpkı; Bingöl, Başbağlar, Derince ve daha yüzlercesi gibi gerçekleştirdikleri toplu katliamları devletin üstüne atmaya çalışıyorlar.

Acı tarafı ise;

Bazı zihinlerde bu kara propaganda başarılı oluyor.

***

Bunların yalanlarına kananlar... Uyanın artık kardeşim!

Bu örgütün başındakiler senin bildiklerin değil.

Arkasında;

Ülkemizi ve birliğimizi bozmak isteyen, bölgesel çıkarları olan kara eller var!

Eğer bu örgütün barıştan yana bir tavrı olsaydı, açılım sürecinde alınan tüm risklere karşı küçük bir adım atıp Habur'da şov yapmayı tercih etmezlerdi!

Amaç belli...

-Doğu illeri gelişmesin, Türkiye ilerlemesin.

-Suriye-Irak ve daha nice Ortadoğu ülkesi bölünsün, birbirini katletsin.

-Uyuşturucu ticaretine jandarmalık yapılsın, teröre finans sağlansın.

Ve maalesef...

Virüs bile çocuğa acırken, bunlar kundaktakine dahi acımıyor kardeşim...