Hava Durumu

Referandum bir milletin yeniden doğuşudur! (2)

Yazının Giriş Tarihi: 24.02.2017 10:31
Yazının Güncellenme Tarihi: 24.02.2017 10:31

Osmanlı ( Türkiye) idare, ilim ve kültür hayatına işte bu okullardan mezun olanlar (2000'li yıllara kadar) hâkim olmuştur. Bir başka ifade ile bu zihniyet ülkenin geri kalmışlığından, fakirliğinden ve hatta iç kargaşa ve krizlerinden sorumludur. Zira ülke kaderinde hükmederek kaptan köşkünde hukuki hilelerle oturanlar bu gurup ve zihniyettir. Dolayısıyla ülkenin ulaştığı bugünkü durumdan da elbette çift taraflı (dünya-ukba) sorumludurlar. Bunlar kolay kolay bu hesabı veremeyeceklerdir. 2. Dünya Savaşı'nda yer ile bir olan Avrupa, bugünkü refah ve medeniyet seviyesine 40-50 yılda hızlı bir kalkınma ile ulaşırken, maalesef bizimkiler ideolojik naralar ve sloganlar atmakla meşgul idiler. Ne yazık ki, geri kalmışlığın sebebini de yıllarca insan yerine koymadıkları cahil diye nitelendirdikleri Köylü, çiftçi ve hocalara (din adamları) yüklediler. Bol bol yürüdüler, kokteyllerde, içki sofralarında eğlendiler, sarhoş olup medyada boy gösterdiler...

Evvelâ; Bu kesim, Türk milletinin kahir ekseriyetinin vicdanlarında ebediyen mahkûm edilmiş. Bu güruh ve zihniyeti temsil edenleri, Türk halkı özgür iradesiyle bir daha bunları kaptan köşküne oturtmayarak iktidar yüzünü göstermemiştir.

İkincisi; Bu zihniyet ve gurubun; genlerine kadar işlenmiş Marksist ve ateist fikirlerinde, muannidine bir taassup içerisinde ortaya koydukları tavır ve reflekslerinde bugün bilen herhangi bir değişim ve dönüşümün izine rastlayamazsınız. Bilimsellik adı altında hâkim oldukları alanda ideolojik nutuk ve sloganlarında hiçbir değişikliğin, evrensel kriterlerin, demokrasinin belirtisini bulmazsınız. 1850'lerde, 1900'lü yıllarda, 1950'lerde ve 2000'li yıllarda sergiledikleri davranışlar ve ortaya koydukları fikirler ve savundukları düşüncelerde suret-i kati'ye de bir değişiklik bulamazsınız ve adeta bilgisayar tabiriyle nutukları ve sözleri "kes, yapıştır" marifetiyle kamuoyuna sunmaktadırlar.

Üçüncüsü; fikirde ve düşüncede kısır ve yetersiz kalan insanların ortaya koyduğu refleks hep aynıdır: "kalemin mağlup olduğu yerde kılıç konuşur" prensibi gereği, kaba kuvvet, korku, baskı ve zulüm ile muhataplarını susturma yolu, bunların genel özellikleridir. Mazideki derin işlerin, karışık olayların perde gerisinde işte bu eller vardır. Bu yöntem hiç değişmemiş ve değişmeyecektir.

Dördüncüsü; en büyük ceza, yaptıklarını geriye dönüp fark etmeleri olacaktır. Türk halkının tahayyülünde çok kötü bir mazi ve intiba bıraktığını eninde sonunda fark edeceklerdir.

Beşincisi; bence her işte kaderin hissesini de unutmamak gerekir. Onlar kaderin kendilerine yükledikleri görevi yerine getirdiler. Kadere hesap vermeye gittiler ve gidiyorlar.

Altıncısı; dünya kemal noktasına doğru ilerlerken, bu gurubun ilânihaye yerinde sayması düşünülemeyeceğinden, en azından fikir noktasında çoğalamayıp, yalnızlaşacak ve kendiliğinden bir buz parçası gibi eriyip yokluğa mahkûm olacaklardır.

Son söz; onları hülyalarında bırakıp, bizler medeniyet yolunda an'a nemize bağlı kalmak şartıyla yolumuza devam edelim. Parlak bir gelecek bizi bekliyor, emin olunuz.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.