Hava Durumu

Kaşıkçı cinayeti ve kader-i ilahi!

Yazının Giriş Tarihi: 19.10.2018 06:16
Yazının Güncellenme Tarihi: 19.10.2018 06:16

Bilirsiniz her hadisenin bir de kaderi yönü vardır. Yani siz başınıza gelen bir olaydan suçsuz olsanız bile, kader-i ilahi sizi bir başka olaydan cezalandırmaktadır. Dolayısıyla insanların nazarında o olaydan suçsuz olduğunuz görülebilir, ancak kader, hiç kimsenin vakıf olmadığı bir başka suçtan dolayı sizi cezalandırmaktadır. Bu nedenle işin bu bilinmeyen kısmını,  İslam mütefekkirleri şöyle klişelendirmişlerdir; " beşer zulmeder, kader adalet eder".

İşte bu cihetten Kaşıkçı cinayetine bakmak lazımdır. Suudi Devleti, İslamiyet'i temsil eden bir devlettir aynı zamanda. Ve bu devlet Şer'i ilkeler ile yönetilmektedir. İslam'ın en kutsal beldeleri oradadır. Dünyanın dört bir tarafından Müslümanlar, her yıl hac mevsiminde oraya akmaktadır. Ve hac ayı dışında da her ay umre ziyareti yapılmaktadır. Dolayısıyla Müslümanların göz bebeği mesabesindedir.

Bu ülke aynı zamanda "krallık" ile yönetilmektedir. Yönetim babadan oğula geçer. Binaenaleyh bu ülkede tebaanın yani yönetilen vatandaşların, ülke yönetimi üzerinde hiçbir iradeleri yoktur. Her şey kralın iki dudağı arasından çıkan söze bağlıdır. Çoğunluğun, ekseriyetin hakkı, hukuku, iradesi, fikri, düşüncesi yok hükmündedir. Yani anlayacağınız, İslam'ın kutsal beldeleri "mutlak bir baskı" altında, yönetilmektedir. Dünya kamuoyu, bu devlete bakarak, İslam hakkında bilgi ve fikir sahibi oluyor.

Suudi yönetimince atılan her menfi adım, İslam güneşinin önüne bir bulut oluşturmakta ve Gayr-ı Müslim insanların İslamiyet'e girmelerine büyük bir engel teşkil etmektedir. Dolayısıyla, bu ülke yönetiminin sorumluluğu pek büyüktür. Bunların yaptıkları hatalar ve işledikleri günahlar, kişisel ve şahsi olmaktan ayrı olarak da "İlahi bir sorumluluğu" da taşımaktadır. Bunlardaki mesuliyet halkın sorumluluğuyla beraber Hakk'ın sorumluluğunu da içerir.

KADERİN ÖLÜMCÜL DARBESİ!

Görüldüğü kadarıyla, Suudi Yönetimi, saltanatlarını sürdürmek için, küffarın desteğine dayanan bir icraat yürütüyor. Bunun için de Müslümanların refahına ve istikbaline harcanması gereken paraları (Riyalları), Amerika Devleti'ne silah alımı karşılığında havale ederek, dünya terörüne ve mazlum İslam kanının dökülmesine sebep olmaktadır. İsrail'in ve Amerika'nın Ortadoğu politikalarına destek olmaktadır. İslam'ın içine atılan fitne ateşini maddeten ve manen körüklemektedir(Sırf iktidarda kalma pahasına).

İşte, bu ve benzeri nedenlerden dolayı, Suudi Yönetimi İslam'a ettikleri hıyanetin karşılığında, büyük bir cezayı hak etmiştir. Ortadoğu'da akıtılan Müslüman kanlarına, dökülen gözyaşlarına, payimal edilen namuslara, ırzlara ve düşülen zillete vs... neden olduklarından, kader-i ilahi cezayı vermek üzere harekete geçmiştir. Mevlana bu kader ile ilgili bir beytinde şöyle diyor:

" Çün kaza ayed ne bini gayr-ı post;

Düşmanenrabaz ne Şinasi zi dost."

Kader konuşmaya başladı mı, insanın basireti bağlanır, gözü kararır, önünü göremez, adım adım kaderin tuzağında ilerler ve sonunda hak ettiği cezayı bulur.

Bakınız Suudi Yönetimi, adım adım kaderin biçtiği tuzakta akıbetine doğru yürümektedir. Hep beraber bakalım, kader son "ölümcül darbeyi" nasıl vuracak.

" Vallahuhayrulmakiriyn". En büyük tuzak kurucu Allah'tır. Amenna.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.