Gerçek nedir? ihtilaflar nasıl çözülür?

"Hintliler karanlık bir ahıra bir fil koyup, o güne kadar filleri hiç görmemiş insanları çağırarak bir deneme yaptılar.

Fili görmek için gelenler, ortamın karanlık olması sebebiyle hiç bir şey göremiyorlardı. Gözleri işe yaramayınca bu sefer el yordamıyla file dokunarak onun nasıl bir şey olduğunu anlamaya çalıştılar.

Dışarıya çıktıklarında kendilerine filin nasıl bir şey olduğu soruldu. Filin hortumuna dokunanlar, fil "oluğa benzer bir şeydir" dediler.

Kulağına dokunanlar, filin yelpazeye benzediğini; sırtına dokunanlar, tahtaya benzediğinin söylediler.

 Böylece herkes filin neresine dokunduysa, fili öyle sandı ve ona göre bir tarif getirdi. Her birinin anlattığı başka başka olup hiç birinin gerçek fille alakası yoktu.

Eğer bir mum yakıp onun ışığında baksaydılar, hepsi gerçek fili görüp ihtilaflar sona ererdi."

İşte insanların kendi sınırlı duyu organlarıyla gerçekleri tam manasıyla kavraması, adaleti tam anlamıyla tesis etmesi mümkün değildir. Bunun için insanların manevi bir ışığa, külli bir akla ihtiyaçları vardır. O manevi ışık ve külli akıl da Kur'an'dır. Gerçekler ancak o ışıkla görülür, anlaşılır ve o "Şer'i Adalet"  ile çözülür.

Binaenaleyh, toplumdaki ihtilaflar ve sorunlar ancak bu ilahi ışıkla aydınlığa kavuşur ve hakikatler ancak onunla ortaya çıkar. Toplumdaki birikmiş problemler ve krizler ancak bu "Kudsi Nurlar ve Kanunlar" ile çözümlenir.

Yoksa"Vahy'in Işığından" gözünü kapayanlar, sonuna kadar karanlıkta tepişmeye, çatışmaya mahkûmdurlar.

Aksi halde;  toplumun iki ana katmanı olan üst katmanı  (havas tabakası) ile alt katmanı (avam tabakası) arasındaki (zengin-fakir/ patron-işçi) çatışma ve kavga, anarşi ve terör dünyanın başını ağrıtmaya devam edecektir.