Hava Durumu

Genetik yapımızı bozdular (1)

Yazının Giriş Tarihi: 18.10.2019 07:30
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.10.2019 07:30

Cemil Meriç'e göre; "Bu ülke 1789'dan beri su alan bir gemi... Fransız İhtilâli yalnız Batı feodalizminin değil, ihtiyar şarkın da ölüm çanı. Osmanlı bir başka medeniyetin varlığını o zaman fark eder. Henüz ne imanını kaybetmiştir, ne haysiyetini. Zirvelerden bakar Diyâr-ı küfre. Avrupa maddedir, kendisi ruh." 

Meriç'in de işaret ettiği gibi "Bu Ülke" 1789'la birlikte su almaya başlamış ve bu su alış ileriki yıllarda da hızlanarak devam etmiştir. Tanzimatlar, ıslahatlar, fermanlar vs benzer çabaların ürünü olarak sergilenmiştir.

Bu cümleden olarak Hıristiyan âleminin özellikle İngilizlerin baskı ve hileleri ile beyinleri yıkanmış, geçmişine düşman yapılmış, sözde aydınların yönlendirmeleri ile 1840'lı yıllarda Osmanlı yeni bir sistem arayışına da girmişti. Fakat hangi ülke örnek alınırsa alınsın sistemin mutlaka değiştirilmesi fikri, dönemin devlet adamlarında ortak düşünce olarak ağırlık kazanıyordu. Artık bir değişim kaçınılmaz olarak aydınların önümüzde duruyordu.

Osmanlı kamuoyunda üç fikir cereyanı hâsıl olmuştu:

  1. Batı medeniyeti bir kültürdür, onun her şeyini almak.
  2. Hristiyan âleminden ne gelirse gelsin hiçbirini kabul etmemek.
  3. Batının yalnız ilmi metodunu ve tekniğini almak.

Gerek bir ve gerekse de ikinci cereyanların her ikisinde de aşırı bir taassup göze çarpar. Bu tartışma memleketin faydasına mı olacak, zararına mı olacak noktasından çıkmış, cepheleşmeye yol açmıştı. Ve dolayısıyla, birinci ve ikinci gurup arasında öyle şiddetli bir mücadele başlamıştı ki, toz dumana karıştırılan üçüncü mutedil grubun sesi artık duyulmaz olmuştu. 

PRENS METTERNİCH'İN MEKTUBU

Osmanlı aydınları arasında bu amansız ve yıkıcı tartışmalar sürerken, zamanın Avusturya Başbakanı Prens Metternich, Osmanlı'ya bir tavsiye mektubu gönderir. Bu mektubunda Prens Metternich şöyle diyor;

 "İmparatorluk günden güne zayıflamakta ve çökmektedir. Bu bir gerçektir. Gizlenmesi mümkün olmayacak kadar açıktır. Bir an önce bunu masaya yatırıp çöküş sebepleri ve çöküşün nasıl durdurulabileceği hususunun tartışılması gerekir.

Bana göre, Osmanlı'yı bu hale düşüren sebeplerin başında Avrupalılaşma zihniyeti gelir. Bunun temelinde, tam bir cehalet ve akıl almaz hayalperestlikten başka bir dayanağı olmayan ve ısrarla savunulan Avrupa kopyası reformlar yapma hevesi yatar.

Osmanlı Devleti'ne tavsiyemiz şudur: Hükümetinizi varlık sebebiniz olan dininize saygı esası üzerine kurunuz! Devlet olarak varlığınızın temeli, Padişahla Müslüman halk arasındaki en kuvvetli bağ, dindir. Zamana uyun, çağın ihtiyaçlarını dikkate alın. Fakat dinden uzak olmayın!

İdarenizi yeni bir düzene, sisteme sokun, ıslah edin. Ama yerine size hiç de uymayacak olan müesseseleri koymak için eskilerini yıkmayın! Avrupa medeniyetinden sizin kanun ve nizamlarınıza uymayan kanunları almayın.  

Avrupa uygarlığından, sizin kurumlarınızla uyuşmayan sistemler almayın. Zira Batılı kurumlar, imparatorluğunuzun temelini meydana getiren ilkelerden farklı ilkelere dayanmaktadır."

Bu amansız mücadele, ne yazık ki, birinci gurubun hâkimiyetiyle sonuçlandı. Ülkemiz tamamen bu zihniyetin hegemonyasında, bir asırdan fazladır yönetilmektedir. Ülke olarak bu süreçte; teknoloji ve bilim alanında bir iğne bile icat etmişliğimiz yok idi. Bunun önemini Suriye Harekâtı'nda daha net anlayabiliyoruz.Kurtuluş Savaşı'ndan bu yana "savaş yüzü görmemiş olmamıza" rağmen, gelir seviyesi hep düşük, çağdaşlaşmayı sadece eğlence, kokteyl, merasim ve heykellerden ibaret saymış, dünya siyasetinde gücü ve ismi bile olmayan, Batı'nın kuyruğuna yapışan, geri kalmış ülke görüntüsünden ibaret bir ülke idi Türkiye.

2003'lerden itibaren bir strateji ve paradigma değişikliği ortaya koyarak, Batı'nın kuyruğunu bırakıp, bilim, teknolojik ve askeri sanayi alanında devasa atılımlar atmasaydık; acaba bugün bütün dünyaya karşı terörü tedip edici bir Suriye Harekatı'nı yapabilecek miydik? Burada insafla ve vicdanla (Siyaset dışı) düşünülmesini istiyorum. Tarihi özüne dönüp kültürü ile barışan ve Müslüman kimliğini hatırlayan Türkiye, bugün İslam ülkeleri ve Batı tarafından gıpta ile izlenen bir ülke konumuna yükselmiştir. Demek ki, istikbale doğru takip edeceğimiz stratejik yol budur.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.