Hava Durumu

Flu olan İslam değil, Batı beslemeli aydınlardır!

Yazının Giriş Tarihi: 06.04.2018 06:46
Yazının Güncellenme Tarihi: 06.04.2018 06:46

Mimsiz aydınlar, ne zaman içine düştükleri gaflet uykusundan uyanacaklar ve hakikati çıplak görecekler? Umarım ki, Türkiye'nin başlattığı bu son hamleler aydınlarımızı da 100-150 yıllık gaflet uykusundan uyandırır. İnanıyorum ki; Son yıllarda gerek siyasi, gerek ekonomik ve gerekse de askeri alandaki ilerlemeler, kararlı duruşlar ve batı dünyasına karşı verilen cesur tepkiler, aynı zamanda aydınlarımızda da şuur altında oluşmuş "Batı hayranlığını/Tanzimat zihniyetini de" kökünden yırtıp atacaktır.

Bu aydın/münevver dediklerimiz şu sözü ne yazık ki gönül rahatlığıyla söyleyemiyor:

"İslamiyet, ihtiva ettiği en yüksek hakikatler ve anlayışlar ile insanlık âleminin en muazzam bir dinidir, en sahih ve en mükemmel ruh ve manasıyla alınan " hazır medeniyetin" hadimi değil, bizzat o medeniyetin kendisidir. Bu nedenle, İslam'ın haricinde kurtuluş ve sulh u selamet bulmak imkânı yoktur."

Şu aydın sınıflara şunu hatırlatmak isterim ki; "Batı dünyası için her yol Roma'ya çıkarsa", Müslüman dünyası için de her yol Mekke'ye gider. Yani bu iki (Müslüman Doğu ve Hristiyan Batı) âlemden her biri başka bir yol, başka bir hedef, başka bir gaye ve başka bir istikamet üzere yürüyorlar.

Hiç kimse inkâr edemez ki, Batı dünyasının gayesi, anlayışı, temayülatı, ihtiyacatı ve bunları karşılamak için başvurduğu vasıtaları ile Müslüman dünyası arasında ki fark; Hıristiyanların ahlaki ve sosyal düşünceleri, örf ve adetleri, kültürleri ve bunun üzerine bina edilmiş yaşam şekilleri, İslam'ınkilerle arasında kocaman bir uçurum vardır.

Öyleyse Batı'nın sırf kendi için biçtiği elbise, bir Müslümanın kametine hiçbir zaman uymaz ve uymayacaktır da. Buna Tanzimat'tan bu yana Anadolu coğrafyası en büyük şahittir. Akif'in tabiriyle;  Batı'nın kendi ihtiyacını düşünerek kabul etmiş olduğu gerek sosyal, gerek toplumsal ve gerekse de siyasal müesseselerin, velev istenildiği kadar tadil edilsin, bize uygun geleceğini zannetmek pek açık bir hatadır.

TEŞEBBÜHLE MEDENİLERE YANAŞMAYINIZ !

M.Akif'in dikkat çektiği noktaya, Bediüzzaman Hazretleri'nin de şöyle işaret ettiğini görüyoruz;

"Umur-u diniyede müsamaha ve teşebbühle medenilere yanaşmayınız. Zira aramızdaki dere pek derindir. Dolduruphatt-ı muvasalayı temin edemezsiniz. Ya sizde onlara iltihak edersiniz veya dalâlete düşer boğulursunuz."

Gerçek şu ki, bu iki âlem arasında o kadar esaslı farklar vardır ki, hiçbir ta'dil bu farkları ne ortadan kaldırabilir ne de hafifletebilir.

Aydınlarımızın içine düştükleri bu asırlık hatayı izale ile beraber şunu net olarak bir kez daha, sağırların duyabileceği, ahmakların bile anlayabileceği, körlerin dahi müşahede edebileceği hakikati yüksek sesle ifade edelim ki;  gerek içtimai ve gerekse de siyasi noktalardan Müslümanların Hristiyanlardan beğenip alabilecekleri bir şey olmadıktan başka bilakis bu hususta Batılıların İslamiyet'ten istifade edecekleri çok cihetler vardır.

Yanlış anlaşılmasın! Hazır medeniyetin fen, bilim, sanat ve teknolojisi ile batının maddeci ahlakı ve kültürü ayrı şeylerdir. Birbirine karıştırılmamalıdır. Yani fen ve teknoloji batının malı değil, insanlığın ortak mirasıdır. İslam'ın reddettiği şey ise, batının ahlaki, felsefi, kültürel ve yaşam boyutudur. İslam'ın, işte karşı çıktığı nokta da burasıdır.

 İslam; fen ve bilimi kendi yitik malı olarak kabul eder ve 'İlim Çin'de de olsa, onu alınız' emriyle, medeniyete bakışını net bir şekilde ortaya koymuştur. Burada flu olan İslam değil, Batı beslemeli aydınlardır.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.