Endülüs Emevi (1)

Geçen hafta Endülüs topraklarını ziyaret ettik. 900 yıl boyunca hakim olmuş ve başkent olarak Madrid'i inşa etmiş, bir baştan bir başa bütün Avrupa'yı etkilemiş bir "medeniyet"in izlerini aradık, taradık. Maalesef, tek bir ayak izini bile göremedik. Bir iki istisna hariç ki, o yapıları da eklemelerle, heykellerle Hıristiyan Kiliselerine çevirmişler.

Her sözün başında nakarat gibi tekrarlanan "Avrupa Medeniyeti"nin maskesiz yüzünü gördük, irkildik.

Gördük; vahşettin "tahaccür" etmiş, zulmün "tecessüm" etmiş heykellerini gördük. Ve büyük Üstadın  şu sözüne bir daha hak verdik:" ...Paris'e  git ve en büyük localarına gir, göreceksin ki akrepler insan libası giymişler, ifritler adam suretini almışlar..."

900 yıllık İslam medeniyetinin hâkim olan bölgeleri gezdiğimizde, gördüklerimiz karşısında, hakikaten Batı'nın vahşette "şeytanı" bile geri bıraktığını, akrep gibi koca İslam âlemini zehirleyip nasıl köksüzleştirdiğini  gözlerimizle müşahede ettik.

Evet, dile kolay. 900 yıllık bir medeniyeti 25 yıl gibi kısacık bir zaman içinde, izini bile ortadan kaldırmak için sizin ancak "şeytani" yeteneklerinizin olması gerekir.

Kordoba'da Kiliseye çevrilmiş Ulu Cami'de bizim el açıp dua etmemize mani olan hürriyet anlayışı ile hala içimizde mabetleriyle hayat süren gayr-ı Müslimlere tanınan özellikle din, inanç ve ibadet hürriyetlerini bir kıyaslayınız.

EY AKIL SAHİPLERİ İBRET ALINIZ!

Gördüğüm manzara bana Kur'an-ı Kerim'de şu ifadeyi hatırlattı:

"Ey akıl sahipleri ibret alınız! Niye akletmiyor sunuz?  Aklınız yok mu? Niye görmüyorsunuz? Niye anlamıyorsunuz?"

Evet, bu zalimlerin, bu vahşilerin, bu barbarların yaptıklarından ibret dolu mesajlar aldık:

Evvela; katiyen bunlar medeni falan değil, bunlar bedevi.

İkincisi; bunlar "Şeytanın" insan olanları.

Üçüncüsü; hayat hususunda sırf haz, heva ve hevesleri peşinde koşturan iki ayaklı hayvanlar.

Dördüncüsü; dışı süslü, içi leş ve kemik yığını, yürüyen mezar-ı müteharrikler.

Bütün bu kadar vahşet ve dehşetten sonra bu Haçlı zihniyetinin size fayda sağlayacağını, size kucak açacaklarını mı zannediyorsunuz? Aklınıza şaşarım!

Boş düşünceler!

Boş ümitler!