Hava Durumu

Belçika seçimleri ve biz!

Yazının Giriş Tarihi: 26.10.2018 08:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 26.10.2018 08:00

Facebook'ta, "siyasilere çağrımdır", diye aşağıdaki metni paylaşmıştım. Hiç de beklemediğim "farklı düşünce sahiplerinden" olumlu tepkiler, destekler aldım. Anladım ki, bu ülke insanı artık siyaseten normal bir ülke özlemini istiyor. Gelelim metine:

" Efendim bu ülkenin vatandaşlarını, "siyasi parti üyeleri" gibi, her gün aktif siyasi hadiselerin içine çekmekten siyasetçiler sakınmalıdır. Siyaset adamları kendi işlerine bakmalı. Vatandaşa bitmeyen yüksek siyasi tansiyonu pompalamak, bu ülkenin tabanda "birlik ve beraberliğine" vurulan en büyük darbedir.

Gelişmiş hangi batı ülkesinin vatandaşları, her gün sabah-akşam siyasetle oturup siyasetle kalkıyorlar. Maç tartışır gibi, her gün siyasi hadiseleri tartışıyor bu ülkenin her yaştan bütün kesimleri. Daha bugün Belçika'da ikamet eden Muzaffer kardeşimle oradaki seçimleri konuştuk. İnanın dışarıda büyük billboardlardaki afişler olmasa hiç birimiz bu ülkede seçimin olduğunu bilemeyecektik. Herkes işinde, aşında, günlük hayat koşuşturmasında... Ben nakliyeciyim, arabamla her gün şirketlere uğruyor, insanlarla görüşüyorum. Bir seferliğine bile olsa bu insanların siyaset konuştuklarını görmedim, duymadım,  diyor. 

Bizdeki bu durum beyin altı bir "yüklemeye" yol açıyor. Vatandaşlar da günlük hayatında, siyasi parti sayısınca bölünüyor, parçalanıyor, birbirine patlıyor ve yabancılaşıyorlar. Buna en yakın akrabalar da dâhil. Hatta ve hatta aynı ailede bile bunu görüyoruz."

ETKİLENEN BEYİN VE PATLAYAN İNSANLAR !

Şimdi bu hususta somut bir hatıramı paylaşmak istiyorum ki, siyasetin, gün aşırı pompalanmasının, insanın üzerinde bıraktığı etkinin dozajı anlaşılabilsin:

"Sanırım 95-96'lı yıllar idi. MEB Bölge Eğitim Şurası" için Erzincan'a gitmiştik. Erzurum, Van, Muş, Bitlis, Bingöl gibi illerden gelen 10-15 kişilik üyeler... (Hepsi eğitimci değil idi.) Bunların çoğu ya o bölge çocukları ya da uzun yıllardan beri orada görev yapan kişilerdi. Öğretmenevinde kalıyorduk. Çalıştay bir hafta sürdü. Akşamları televizyonlardan mütemadiyen abartılı bir şekilde "terör olayları" sanki bölge savaş içindeymiş havası pompalanıyordu. Hâlbuki oradan gelen kişiler bunun böyle olmadığını, Ankara, İzmir, Bursa gibi rutin ve sakin bir hayatın olduğunu çok çok iyi biliyorlardı. Çünkü orada hayatlarını sürdürüyorlardı. Ancak bir hafta boyunca haberlerin hep yüksek dozajda ve abartılı verilmesi, bu arkadaşların üzerinde büyük bir etki bırakmıştı. Dönüş günü, güzergâh üzerinde anlaşamadılar. Çünkü en kestirme yol, Tunceli güzergâhıydı. Fakat televizyon haberleri o derece etkili olmuştu ki, bir kısmı bu yolun tehlikeli olacağını, bir kısım ise hayır bu TV'nin abartısı, bir kısmı da kendilerine göre uzun ama emniyetli diye, Sivas 'tan gidilmesini söylüyordu. İttifak sağlanamadı. Gelirken tek araçla gelen bu insanlar, dönüşte 3 (üç) guruba ayrıldılar ve ayrı ayrı döndüler".

SAHNEDE BOĞUŞMAKTAN VAZGEÇİNİZ!

Bu olay beni hayli düşündürdü. Ömrünü o bölgede geçiren insanlar, bir haftalık TV propagandasında nasıl yüz seksen derecelik bir etkinin tesirine giriyor ve farklı bir reaksiyon gösteriyorlar, diye şaşırmıştım. Demek ki, insan; TV, medya, yazılı ve görsel basın ve iletişim araçlarından çabuk etkilenebiliyor. Bu hem müspet veya hem de menfi yönde olabilir. 

Şimdi bir de bu zaviyeden "siyasi atışmaları" değerlendirmeliyiz. Her gün aynı şiddetle doldurulan insanlar, patlamaya hazır bir bomba gibi, bir bakıyorsunuz küçük konuşmalarda da tahammül duvarı aşılmış, insanlar parça parça kamplara bölünmüş. Bu ülke daha ne kadar bu "patlamaya hazır agresifliği" taşıyacaktır.

Siyasetçilere sesleniyorum; Allah rızası için tribünlere oynamaktan artık vazgeçin. Bırakın (a) partili esnaf ile (b) partili komşusu gönül rahatlığıyla sohbet edip, karşılıklı çaylarını yudumlasınlar. Belçikalı vatandaşlar kadar bizim de normal ve sakin bir yaşama ihtiyacımız var. 

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.