Hava Durumu

Bela ve musibetleri nasıl okumalıyız?

Yazının Giriş Tarihi: 10.07.2020 07:30
Yazının Güncellenme Tarihi: 10.07.2020 07:30

İnsan âleminde bela ve musibetler eksik olmaz. Ve kıyamete kadar da olacaktır. Kur'an-ı Kerim'de başlarına belâ ve musibetler gelmiş kavimlerin kıssaları zikrediliyor ve nedenleri, yani o insanların işledikleri fiillerin neler olduğu hikâye ediliyor.

Verilen ilahi mesajlarla insanoğlunun benzer fiilleri işlemekten uzak durması, ilk insan Hz. Âdem'den itibaren uyulması ve içtinap edilmesi gereken haller ve fiiller özlüce sıralanıyor. Ayrıca görevli bir elçi, peygamber tarafından da insanlar hem sözlü hem yazılı ve hem de fiilî olarak ikaz ediliyor.

Fakat insanlık tarihine baktığımız zaman, maalesef bu ilahi emirlerin uygulanmadığını ve zıddına davranışlarda bulunulduğunu, neticesinde de "İlahi afetler, belâlar ve cezalarla" tokat yediklerini görüyoruz.

Eğer bir İlaha inanılıyorsa;  onun mutlak bir "kudret, irade, ilim ve adalet" sahibi olduğundan da şüphe edilmemelidir. Zira bu sıfatlar bir İlah'ta bulunması lazım gelen mutlak sıfatlardır; aksi takdirde o'na İlah denilmez.

Madem ki; ilk peygamber ve ilk suhuflarda (İlahi yasa) uyulması gereken hem emirler ve hem de işlenmemesi gereken nehiyler (yasaklar) sıralanmış ve akabinde de diğer peygamberler tarafından da aynı uyarılar, ikazlar mütemadiyen insanlara tebliğ edilmiştir; o halde bu uyarıların hemen akabinde de, kaale alınmadığında, yani isyan edildiğinde İlahi cezaların da verileceği vaid edilmiştir. (yani karşılığında bir ceza verileceği buyurulmuştur).

Uygulamaya baktığımız zaman; vaid edilen cezalar ihmal edilmemiş, ihmal edilmiştir. Yani Rabbimiz hikmeti gereği vereceğini söylediği cezaları ertelemiş, belki de insanlar, tevbe edip, pişman olup, Rabblerine sığınır, avflarını dilerler. Ve O da, bu tazarru ve niyazlara karşılık olarak, cezalarını mağfiret eder, bağışlar, diye başta peygamberler ve diğer büyük zatlar tarafından bu gerçek hep ifade edilmiştir.

Hak Teâlâ, gerek müminlere ve gerek kâfirlere, bu dünyada "kahır ve celaliyle" tecelli buyurur. 

Müminlereisabet eden kahrı; onların ref-i derecatı içindir. Zira bir bela nazil oldukça, nefsinden uzaklaşması ve Hakka yakınlaşması ziyade olur. Binaenaleyh o bela "kahr-ı mahz" değildir; belki nikmetve mihnet suretinde zahir olan "rahmet ve hususi bir nimettir".

Kâfirlere isabet eden kahır ise; "Biz onlara en büyük azaptan (ahiret) önce, mutlaka en küçük azaptan (dünya azabı/dünyadaki her türlü bela ve sıkıntılar) tattırırız" (secde 21.ayet), ayet-i kerimesi mucibince azab-ı İlahidir.

Rabbim bu bela ve musibetlerden gereği gibi ders almayı islâm dünyasına nasip eylesin.

Ve kafirlere de; yaptıkları zulümlerin yanına kar kalmayacağını, daha bu dünyada iken mutlaka ilahi adaletin gereği olarak, ilahi bir cezaya çarptırıldıklarını, bu nedenle bu musibetlerin (salgın hastalıklar, kıtlıklar, savaşlar...vb) işledikleri zulüm ve küfürlerin bir cezası olduğunu, anlamalarını sağlasın.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.