Hava Durumu

Bangladeş mesajı ve laik Türkiye!

Yazının Giriş Tarihi: 20.05.2016 09:01
Yazının Güncellenme Tarihi: 20.05.2016 09:01

Bangladeş'deki olay, ülkemizde laiklik naraları atanların maskesini bir kez daha düşürmüştür. Ama aynı zamanda Hükümete ve bilhassa muhafazakâr halk kitlesine de çok büyük bir uyarı ve ikazda da bulunmuştur:

"Eğer siz attığınız adımlarınızı sağlam temellere oturtmazsanız aradan ne kadar zaman geçerse geçsin, ilk fırsat bulduğumuz durumda sizleri tahttan indirmekle yetinmeyip, bunun hesabını da mutlaka sorarız. Demokratlık, laiklik, demokrasi, eşitlik, insan hakları, hürriyet, vb... Tüm sloganların hiç birisi bizim için değil, bizi bağlamaz. Bunlar sadece görünüşte elbiselerimizi süslemek için kullandığımız aksesuarlardan ibarettir."

Peki yüzyıldır Türkiye'mizde yapılan icraatları, kendi insanımıza reva görülenmuameleleri, halkın 2. Sınıf muamelesine tabi tutulmalarını, dine, dindarlara yapılan baskıları, tek parti zulümlerini vs... İstibdat ve tahakkümleri daha düne kadar iliklerimize ve düşlerimize kadar yaşamadık mı? Demokles'in kılıcı gibi bu zihniyet içimizde hakim bulundukça ve tapındıkları Haçlı babaları da var oldukça, Bangladeş hadisesinde olduğu gibi, bizlere rahat ve huzur yolu sağlanamayacaktır. Zira bunların tıynetleri bozuk, hamurları pis, akideleri batıldır.

Düşününüz ki; bir Kant'ın, yahut Spenser'in ahlakına inanan, bununla beraber toplum hayatında Fransız'ın, Siyasette İngiliz'in tarzını kabul eden bir Müslüman, ne kadar okumuş, mürekkep yalamış olursa olsun, yukarıda bahsettiğimiz ne kadar titr ve ünvanları bulunursa bulunsun, halkına hiç faydası olmayan bir ecnebi gibidir.

Bugün ülkemizde bunların alası var. Sürüyle görebilirsiniz. Sorarım size; şimdiye kadar halkına ve ülkesine bir katkılarını, bir eserlerini görebildiniz mi? tabii ki, kokteyllerden ve şatafatlı kutlamalardan başka. Ha, şunların hakkını verelim, bol bol heykellerde arz-ı endam etmişlerdir.

DEFORME OLMUŞ BİR FRANSIZ!

Şimdi, Çinlilerin ahlakını, Hintlilerin toplum kurallarını, Meksikalıların siyasetini kabul eden bir Fransız, bir Alman acaba ne olabilir? Madem ki, bir Fransız yahut bir Alman gibi hissetmiyor, düşünmüyor, hareket etmiyor, kullandığı lisan Alman yahut Fransız lisanı da olsa, o ne Alman, ne de Fransız olamaz. Değil mi?

İşte ana noktaya dönüyoruz: Hükümet adeta bir seferberlik anlayışı içinde, hatta ölüm kalım savaşı içindederhal, hemen hiçbir etkiye ve tepkiye prim vermeden; eğitimde köklü bir inkılâp yapmalıdır. Tanzimat'tan beri bizlerin kalbini ve vicdanını kurutan ne kadar batı orijinli müfredat varsa ayıklanıp, çöpe atılmalıdır. Bizi biz yapan, Müslüman kriterlerimiz, inancımız, örfümüz, kültürümüz, dinimiz ve inancımızla yoğrulmuş fabrika ayarlarımıza dönmeli ve bu dersler tedris edilmelidir.

Sakın burada fen, sanat ve teknoloji derslerine karşı olduğumuz bir izlenim ortaya çıkmasın. Benim kastettiğim Batı kültürünü, Batı tapınmasını bize enjekte eden derslerdir. Yoksa fen bilimleri, özellikle aklımızı aydınlatan, maddeten yükselmemizi ve refaha ermemizi sağlayan bilimlerdir.

Son söz; bizi biz yapan bir eğitim verilmediği müddetçe, her an karşımıza aslında Hans olan Hasanları, Maria olan Meryemleri, Deyvid olan Davutları görür ve taptıkları Batılılar adına her türlü baskı ve zulme yeniden bunlar vasıtasıyla uğrayabileceğimizi,Bangladeş mesajıyla hatırlatmak isterim.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.