Hava Durumu

AVRUPA TİRANLAŞIYOR MU?

Yazının Giriş Tarihi: 24.03.2017 10:25
Yazının Güncellenme Tarihi: 24.03.2017 10:25

Fantastik Avrupa dünyası, Avrupa'nın her yerinde yükselmekte olan Müslüman karşıtı duyguların sadece bir unsuru. Bu Müslüman karşıtlığı, medyada sınırsız bir olumsuzluk ve düpedüz aldatıcı bir biçimde yer almasından fiili şiddete, camilerin inşa edilmesine karşı kampanyalardan İslami binalara karşı kırıp dökme eylemlerine ve Bologna'da yerel halkın ellerine domuz kafaları ve sosislerle cami yapılması öngörülmüş bir inşaat alanına gidip, orayı " kirletmek" için yaptıkları garip " domuz töreni" gibi eylemlere kadar varan bir çok şekilde kendini gösteriyor.

Avrupalı politikacılar, Treviso Belediye Başkan Vekili Giancarlo Gentilini'nin Müslümanları "yayılmadan ortadan kaldırılması gereken bir kanser" olarak tarif ediyor. Hollanda'nın Başbakan'ı Rutte lse, Irkçı Hollandalı lider Geert Wilders ile kin ve nefret yarışına girerek, Türkiye ve İslam'ı Avrupa'da istemediklerini açıkça ifade etmekten çekinmiyor. Avrupalı siyasetçiler adeta İslamofobi etkisinde kalarak İslam'ın Avrupa'da azalmasını ve Müslümanların da Avrupa ile entegre olmasını (yani Endülüs İspanya'sında yaptıkları gibi asimile olmalarını) istediklerini açık bir şekilde beyan etmekten çekinmiyorlar.

Şiddete başvurmalarına neden de Müslümanların asimile olmak istemediklerini düşündükleri içindir. 2000 yılı eylül atında Bologna Başpiskoposu Kardinal Giacomo Biffi; "bu vakaların büyük birçoğunda Müslümanlar, bizim değerli her şeyimizin özünde olan bireysel ve toplumsal "insanlık" anlayışımıza yabancı kalmaya kararlı bir şekilde ilerliyor, diyerek dilinin alındaki baklayı çıkarıyor ve New York Times'a verdiği röportajında, "İslami istilayı durdurmamız lazım, diyor. Bugünkü Avrupa'da hâkim olan görüş maalesef bu doğrultudadır.

BATI'YI MESİH BİLE KURTARAMAZ!

Esasen Tarihçi Bernard Lewis'in Die Welt'e verdiği bir ifade her şeyi açıklıyor: Avrupa nüfusunda en geç 21.yy'lın sonunda Müslüman çoğunluklar olacağını ileri sürerken, bunun Avrupa'yı Arap batısının bir kısmı olan Mağribe çevireceğini öngörüyordu. Başka yorumcular da benzer bir şekilde vahim bir geleceği tasvir ediyor, sayıları durdurulamaz bir şekilde artarak en sonunda bütün Avrupa üzerinde Şeriat ilan edebilecek boyutlara ulaşacak Müslüman nüfusun Avrupa'yı alevler içine sarıp istila edeceğini savunuyorlar. Bazı yorumcular bu demografik dönüşümü yaşlanan Avrupa nüfusundaki düşük doğum oranlarına bağlıyor. Fanatikçiler ise Müslümanların nüfuslarını kasıtlı olarak Avrupa'yı bir çeşit cihatla ele geçirmek için artırdığını ileri sürüyor.

İşte benzer tutum ve nedenlerden dolayı Avrupa'da meydana gelen Müslümanlarla bir çeşit dolaylı-dolaysız her olay, "insan haklarını ve hukuku bağlayan ipleri bir bir koparıyor. Adeta tsunami gibi Avrupa'nın medeniyet duvarlarını bir bir çökertiyor. Bunun vahim ve endişe verici bir akıbete doğru Avrupa'yı sürüklediğini, nihayet kendi içinde bazı sağduyu sahibi şahsiyetler tarafından yüksek sesle ifade edilmeye başlandı. Küçük de olsa bu bir umut ışığıdır. Aksi takdirde, sıkışan "Grizu gazları" gibi hiç umulmadık bir olay, tüm Avrupa'nın başında patlayıverir ve dünya yeniden nir "Haçlı-İslam" savaşına sahne olur, ki, bu da Romen yazar V. Gheorghiu, Yirmi Beşinci Saat adlı romanında belirttiği; "insanın yok oluşunun bu döneminin ve insanlık tarihinin son sözü olacaktır. Adı da "Yirmi beşinci saat", yani insanlığın kurtuluşunun çok ötesinde ve Mesih'in gelmesi için de artık çok geç olan saat.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.