Hava Durumu

Tevhit Mesajı Okuyorum: (23) Kur'an'a göre itaat kime edilir, kime edilmez?

Yazının Giriş Tarihi: 05.04.2019 07:01
Yazının Güncellenme Tarihi: 05.04.2019 07:01

İtaat!..

Millet olarak bu kelimeyi çok kullandık ve değerli bulduk! Öyle ki bazen göklere kadar çıkardık; özellikle de değişik amaçlarla kullanıldığı zamanlarda!

Mesela ; "Ulü-l emre itaat!.." Yani alttakilerin en üsttekine (şeksiz şüphesiz!) itaatı...

Bir zamanlar ülkemizde pek revaçta idi. Şimdilerde, ismen söylenmese de cismen hâlâ tedavülde. Siyasette de çok kullanıldı, kullanılıyor. Bir yandan asker millet oluşumuz diğer yandan teba kültüründen gelişimiz sebepleriyle bazı durumlarda makul görüp gerekli bulduğumuz bu mefhumdaki itaat kelimesi, zaman içerisinde, kullanılma amacına yönelik olarak mesela dinde, devlet idaresinde, sosyal alanlarda anlam sapmasına uğradı, uğratıldı. Ortak paydalarına "kişisel ve/veya grupsal menfaat" desek sanırım çok da yanlış olmaz.

"Sadakat" kelimesiyle de çok yan yana getirildi. Hatta bazen "liyakat!" diye bir üçüncü arkadaşları da oldu ama o sözünün edilmesinin ötesine pek geçemedi! Çünkü "itaat ve sadakat"  ikilisi kullananlar nezdinde millete kabul ettirilmesi kolay, kâr marjı yüksek ve yeterli bir enstrüman idi! İşi bulandırmanın, sulandırmanın manası yoktu!!!

Özellikle dinde kullanılmasının getirisi (!) çok oldu itaatin. Çünkü İslam dininde yöneticilere itaat, yönetilenlerin sorumluluk alanına giren önemli bir dini görevdi ve bu sorumluluğu yerine getirenler hem bu dünyalarını hem de öbür dünyalarını kurtarıyordu! Hatta bununla da kalmıyor ailesini, cemaatini, devletini felaha kavuşturuyordu!!?

Gerçekten öyle mi?

Buna cevap verirken önce şu "itaat" kelimesinin sözlükteki anlamına, sonra da Kur'an'daki kullanıldığı hallere ve amaçlara bir bakalım...

"İtaat" kelimesi genel olarak "boyun eğmek, buyruğuna uymak, emredileni yapmak" anlamında kullanılsa da Kur'an'da öne çıkan manası daha çok "söz dinlemek, onaylamak, gönüllü olarak uymak, isteyerek yapmak, izlemek, yolundan gitmek" şeklindedir.

Kur‟an'da pek çok yerde geçen "itaat" kelimesi elli beş ayette "uymak" manasına gelmektedir. Bunların otuz beşi ise "gönülden seve seve, kendi isteği ile uymak" anlamında kullanılmıştır. Oysa günümüzde, itaat kelimesinin anlamı, ulü-l emr meselesinde olduğu gibi bu özünden saparak "gönüllülük kavramı"nı kaybetmiş, sonuçta sadece "emre göre davranmak, emre uymak" şeklinde daralmıştır.

"İtaat" kelimesinin kazandığı bu yeni mana, Kurandaki kullanım anlamlarının da önüne geçmiş gibidir. Öyle ki bu, Allah'a imanı, Hz. Peygamberi ve yaptığı tebliği anlamayı da güçleştirmektedir.

Öncelikle...

Eğer itaatin ne anlama geldiğini namazın rükünleriyle anlatmak istersek, saygıdan tam teslimiyete kadar giden bir yola girildiği görülebilir:

Kıyam: Sade bir saygı.

Rüku: Saygıyla birlikte boyun eğme.

Secde: itaatin son noktası, tam teslimiyet, kendini adayış, hiçe varış.

Buradan bakıldığında mutlak itaatin yalnızca Allah'a olabileceği kolayca anlaşılabilir. Ancak Kur'an Allah'a itaatin yanında Hz.Peygambere itaati ve Ulü-l emre itaati de hüküm altına almaktadır!

Nisa 59:

"Ey iman edenler! Allah'a ve onun Peygamberi Muhammed'e itaat edin. Sizden (Aranızda Peygamber tarafından çeşitli konularda) yetki verilenlere (Ulü-l emr) de... Bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz, (Allah'a ve ahret gününe iman ettiğinize, yani hesaba çekileceğinizi kabul ettiğinize göre) onu Allah'ın Kitabı'na, Peygamber'in sünnetine başvurarak çözün. Bunun en iyi seçim, en hayırlı ve doğru yol olduğunu unutmayın."

Kur'an'da Allah'a ve Peygamberine iman (İtaat..) hususunda pek çok ayet mevcuttur. Millet olarak Allah'a itaat etmenin anlaşılması ve gerekliliği konusunda bir şüphe olduğunu düşünmüyorum. Peygambere itaat de öyle. Ancak bu hususta bir iki noktayı açıklamak yerinde olacaktır kanaatindeyim.

Peygambere İtaat:

Belki burada bir cümle ile açıklanması gereken nokta, Peygambere itaati "Allah'ın elçisi olması sıfatıyla, Allah'a itaat etmek" anlamında algılamanın doğru olacağıdır. Aslında bu durum Nisa 80, Fetih 10'da açıkça hüküm altına alınmıştır: "Elçiye (Elçimize, Hz. Peygamber'e) itaat eden, Allah'a itaat etmiş olur."  

Burada, Hz. Peygamber'in Allah'ın vekili olmadığını, O'nun sadece Allah'ın bir elçisi olduğunu, elçiyi tanımanın da elçinin bizatihi kendisini değil gönderenini tanımak olduğunu düşünmek gerekmektedir. Bu bağlamda peygamber'e imanın da O'nun zatına yani fiziki varlığına değil Allah'ın elçisi olduğuna inanmak ve iman etmek anlamında anlaşılması gerektiğini ilave etmek isterim.

Özetle; Allah'a itaat O'nun zatı ve uluhiyetine, peygambere itaat ise tebliğ ettiği Allah'ın vahyinedir. Ra'd 40'daki "...Ey Muhammed unutma ki sana düşen yalnızca tebliğ etmektir. Onların hesabını görmekse sadece bize düşer." hükmü dolaylı olarak bunu pek güzel açıklamaktadır.

Kanımca sorun Ulü-l emre itaat noktasındadır!

Kısmet olursa haftaya bu konuyu işleyeceğiz.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.