Hava Durumu

Tevhid mesajı okuyorum (35): Hıristiyanlarla dost olmak!

Yazının Giriş Tarihi: 14.06.2019 07:03
Yazının Güncellenme Tarihi: 14.06.2019 07:03

Bir önceki yazımızda Müslümanlar için "Yahudi ile dost olmak"  konusunu değerlendirmiş ve ayetlerden anladığımızı, yani kıssadan hissemizi sunmuştuk.

İlgili ayetlerin meali şöyle idi:

Maide 51, 52, 54: Ey iman edenler! (Medine'dekileri kast ederek) Yahudi ve Hıristiyanları (İnsani ve bazı sosyal amaçlar dışında politik ve ahlaki anlamda) veli (Dost, yoldaş, sırdaş, otorite, müttefik, koruyucu) edinmeyin. (Zira unutmayın ki) Onlar (Ancak) birbirlerinin dostu ve müttefikidirler. İçinizden her kim onları (Ve aynı zihniyette olanları) veli edinirse o da onlardandır...

Bakara 120: Ey Elçimiz! Sen onların (Yahudiler ve Hıristiyanlar) dinlerine inanmadıkça senden asla hoşnut (Memnun) olmayacaklardır (Kendi uydurdukları-inandıkları şeylere inanmadıkça seni benimsemeyeceklerdir.) Bu sebeple de ki "doğru yol ancak Allah'ın yoludur." (Bu tebliğle yetin, onlara uyma.) Eğer onların arzu ve heveslerine (Düşüncelerine, argümanlarına, politikalarına) uyarsan artık Allah sana dost, olmaz, yardım etmez.

Bu ayetlerde görüldüğü gibi aslında Hıristiyanlar da kategorik olarak dost olunamayacakların listesinde yer almaktadır. Ancak Kur'an'ın Yahudilere olan bakışı ile Hıristiyanlara bakışı epeyce farklıdır.

Maide 82: Ey elçimiz Muhammed! Şunu iyi bil ki müminlere karşı en şiddetli düşmanlığı yapacak olanlar Yahudiler ve müşriklerdir. Müminlere sevgi bakımından en yakın olanları da şüphesiz "Biz Hıristiyanlarız" diyenler olacaktır. Çünkü onların içerisinde bilgin kişiler ve ahireti dünyaya tercih etmiş rahipler vardır. Onlar (Hak ve gerçeği kabul etmekte) büyüklük taslamazlar.

Evet, Hıristiyanlar da Allah'la ahitlerine rağmen, kendilerine yapılan "Allah'ın birliği" hususundaki çağrılara, dolayısıyla Müslümanlarla bütünleşme tavsiyelerine (Emirlerine) uymamış, dolayısıyla şiddetle uyarılmışlardır ama Yahudiler gibi de lanetlenmemişlerdir. Bu hassas nokta en açık bir şekilde Maide 14'te dile getirilmiştir: Biz Hıristiyanız/Nasarayız (İsa'ya inananlar) diyenlerden de (Tevhid inancına bağlı kalmak konusunda) kesin söz almıştık. Ama onlar da verdiğimiz mesajın önemli bir kısmını göz ardı ettiler. Bunun sonucunda da aralarında kıyamete kadar bitmek bilmeyecek kin ve düşmanlık baş gösterdi. Neticede hesap günü gelecek ve yaptıklarının cezasını çekecekler.

Bu ayetlerden genel olarak anlaşılan odur ki her iki din mensupları da (Ehl-i Kitap ki bunlara günümüzde Batılılar diyebiliriz)  tarih boyunca sergiledikleri tavırlarda görüleceği üzere kendi dünya görüşleri, yaşam tarzlarına aynen uymadıkça, yani kısaca bir nevi asimile olmadıkça Müslümanları hiçbir şekilde gönül dostu edinmeyecek, onların inançlarına, yaşama biçimlerine, yargı değerlerine saygı göstermeyeceklerdir. Maide 57, 58 bu konuya dikkat çekmektedir: Ey iman edenler! Tevhid inancını ve Muhammed'i küçümseyip kendilerince alaya alan (Medine) Yahudileri(ni) ve Hıristiyanları(nı) sakın dost (ve idareciler) edinmeyin. Zira o kendini beğenmiş inkârcılar (Ezan okuyup birbirinizi namaza çağırdığınızda) onu alay konusu ederler.

Burada İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nde de yer alan ve insanların doğuştan gelen haklarından olan "Onların inançlarında ve onu yaşamalarında serbest olduklarına dair temel haklara saygı gösterilmesi" prensibinin tam tersi bir durum söz konusudur. Batı (Ehl-i Kitap!) hümanizması gerçekte böyle bir şeydir ve ancak kendi dinsel-ulusal çıkarlarına hizmet edildiği sürece vardır! Bu amaçlarını gerçekleştirmek için de dünya ölçeğinde, özellikle devletler bazında her türlü fitne fesadı çıkarmakta, özellikle Müslüman coğrafya ve topluluklar başta olmak üzere insanları bölüp parçalamaya, huzursuzluk ve ikilik yaratarak birbirine düşman etmeye çalışmaktadır.

Ancak bütün bunları, özellikle kişisel ilişkilerde ve ister sosyal ister siyasal olsun bazı uluslararası temaslarda onlardan tamamen uzak durmak manasında algılamamak gerekir.

Kıssadan Hissem:

Asla onların safına geçmeden, kınayanların kınamasından da çekinmeden insani, sosyal, siyasal, ticari anlamda ilişkilerimizi sürdürebiliriz. Globalleşen dünyada bunun başka yolu yoktur. Kanımca Kur'an buna cevaz vermektedir:

Al-i İmran 75: Kitap ehlinden (Yahudi ve Hıristiyanlardan bazı size karşı önyargısız dürüst ve hukuka riayet eden) öyleleri vardır ki yüklerle emanet bıraksanız onları size (Kılına-kuruşuna dokunmadan-dokundurtmadan) iade (Teslim) ederler...

Maide 54: Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, Allah onların yerine öyle bir toplum getirir ki Allah onları sever, onlar da Allah'ı sever. Onların Müminlere karşı yumuşak ve başları aşağıda, kâfirlere karşı ise onurlu ve başları dik dururlar. Allah yolunda mücadele ederler ve kınayanların kınamasından çekinmezler...

A'raf 159: Evet, Musa'nın kavminden bir topluluk vardır ki, Hakka çağırırlar ve onunla adaletli davranırlar.

Evet, durum böyle... Ama Yahudi ve Hıristiyanlarla bu dost(!) edinmelere dikkat etmek, önceki yazımızda belirttiğimiz manalarının dışına kesinlikle çıkmamak gerektiği düşüncesindeyim. Unutmamak gerekiyor ki Müslüman'ın hakiki dostu ancak, önce Allah, sonra da Müslüman kardeşidir.

Doğrusunu Allah bilir.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.