Hava Durumu

Kur'an'da "kadını dövmek" var mıdır? (1)

Yazının Giriş Tarihi: 22.03.2019 07:01
Yazının Güncellenme Tarihi: 22.03.2019 07:01

Konuya girmeden önce, "İslam'ın öngördüğü aile yapısına kısaca bir bakmak ve meseleyi o zeminde irdelemekte yarar var" diye düşünüyorum.

Genel bir kabuldür ki ailede kurucu unsur karı ve kocadır. Her toplumda bu temel kurumu oluşturan, yöneten, yönlendiren dinî, ahlâkî, hukukî ve örfi kurallar vardır.

Bu noktada bir cümle ile söylemek gerekirse; İslam dini ailede "evin reisi" olarak erkeği öngörmüş, bu bağlamda ailenin korunması ve geçimine dair sorumluluğu da ona yüklemiştir. Kadına ise, erkeğe göre daha üstün olan sezgi, sevgi, şefkat, vefa, vericilik, sadakat özellikleri dolayısıyla o evi "yuva yapma" görevi vermiştir.

Kadın ailenin genel idaresinde erkeğe itaat edecektir. Ancak bu itaatin sadece Allah'ın emirleri doğrultusunda yaşayan ve aileyi adilce yöneten kocalar için olduğu, aksi bir durumda kadının buna mecbur olmadığı da hüküm altına alınmıştır:

Kehf 28

"...Kendi arzu ve heva-hevesine uyan kişiye (Emirlerimize karşı taşkınlık olanlara) itaat etme."

Kanımca, bu hükmü daha iyi anlayabilmek için Nisa Suresi'yle birlikte değerlendirmek lazım gelmektedir ki konu başlığımız olan ve müfessirlerce çok farklı içeriklerde tercüme ve yorumlara tabi tutulan "kadının dövülmesi(!)" meselesi de bu ayette yer almaktadır:

Nisa 34

"Erkekler (Eşlerine mehir bedeli ödemeleri, koruyup kollamakla görevli olmaları, geçimlerini sağlamaları nedenleriyle) ailede üstün kılınmıştır. Nitekim Allah'ın emirlerine itaat eden kadınlar kocalarına saygı gösterirler, sorumlu davranırlar, iffetlerini korurlar...

Sadakatsizliklerinden endişe ettiğiniz kadınlara gelince; önce nasihat edin, sonra yataklarında bir müddet yalnız bırakın, hala düzelmiyorlarsa "darabe" edin... "

İşte fırtınayı koparan bu ayette geçen "darabe" fiilidir. Müfessirler bu kelimeye çok farklı anlamlar yüklemişlerdir.

Bazılarının ki şöyledir:

Ayette geçen "vedribihünne" tamlamasındaki "darabe" fiili diğer ayetlerde "misal getirmek", "gezmek", "kayaya vurmak-çarpmak", "itmek", "mühürlemek",  "mahkûm etmek", "iki şeyi birbirinden ayırmak" gibi pek çok anlamda kullanılmıştır. Buna karşılık "yumruk vurmak, yanağa tokat atmak, kamçı vurmak, boynunu vurmak, çırpmak" gibi gerçekten dövmeyi anlatan cümlelerde ise yer almamıştır. Dolayısıyla bunu "kadını dövmek" şeklinde yorumlamak yanlıştır. Burada "darabe", dövmek değil "ayırmak" anlamında kullanılmıştır. Aksini söyleyenler, kadınları İslam dininden soğutmak isteyen kötü niyetli kişilerdir...

"Darabe" fiilinin dövme anlamına gelmeyeceğine dair çok kuvvetli bir delil Ahzab Suresi'nde mevcuttur. (Konu ile ilgili yaptığım yoğun araştırma sırasında buna rastlamam, doğrusu beni, makaleyi yazmakta çok rahatlattı, inanan bir insan olarak da pek mutlu kıldı!) 

Ahzab 28

"Ey Peygamber! Seni huzursuz eden hanımlarına de ki 'Eğer siz dünya hayatını ve onun süsünü (Keyfini, zenginliğini) istiyorsanız, gelin size boşanma bedellerini vereyim ve sizi güzellikle (Anlaşarak) serbest bırakayım (Boşayayım.)"

Görüldüğü gibi burada, ciddi anlaşmazlık yaşayan karı koca arasında uzlaşmanın gerçekleş(e)mediği durumlarda hiçbir suretle dövmeden söz edilmemekte, nihai çözümün "ayrılma" yani "boşanma" olduğu tartışmaya mahal bırakmayacak açıklıkta hüküm altına alınmaktadır.

Diğer bazı müfessirler ise çok daha farklı düşünmektedirler:

"Darabe" fiili burada (Teknik anlamda, harf-i cersiz kullanılmıştır ki bu 'ayırmak' anlamına değil) "dövmek" anlamına gelir. Ancak bu, bir yuvayı dağıtacak derecede serkeşlik eden kadınlar hakkında verilen ve yuvayı kurtarmayı murat edinen çok uç bir misal olduğu için, önce nasihat ettikten, o fayda etmezse (Bir süre) yataklarını ayırdıktan, şayet o da olmazsa o zaman, son çare olarak başvurulabilecek bir yöntemdir... 

Peki, görüşler bu kadar farklı ve birbirinin karşıtı iken sünnet nasıldır? Yani Hz. Peygamber nasıl davranmıştır.?

Öncelikle şunu belirtmek gerekiyor; nihayetinde peygamberler de melek değil birer insandırlar. Bu sebeple, ilahi bir korunmuşluk ve yüksek vasıflara haiz olsalar da hem kendilerinde hem de eşlerinde insanın yaradılışına özgü hallerinin bulunması tabii karşılanması gereken bir durumdur.

Nitekim Hz. Peygamber de eşleriyle bazı geçimsizlikler yaşamıştır. Ama, meseleyi çözmek üzere asla şiddete başvurmamış, eşlerine el kaldırmamış, son çare olarak sadece, onları bir ay kadar ayırmayı uygun görmüştür. Yani ayetteki ikinci şıkkın ruhsatını kullanmış ve sonunda uzlaşmayı sağlamıştır.

Ayrıca bir Hadis-i Şerif'inde, "Siz eşlerinizi (Köle gibi) dövmekten utanmıyor musunuz? Gündüz dövüp gece birlikte oluyorsunuz öyle mi?" demektedir ki bu da Hz. Peygamber'in ayetteki manayı "dövmek" olarak algılamadığını göstermektedir.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.