Hava Durumu

"Biz Uhud'u severiz, Uhud da..!" (3)

Yazının Giriş Tarihi: 25.01.2019 07:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 25.01.2019 07:00

Önceki iki yazımızda işlediğimiz Uhud'un Âl-i İmrân'daki yerine devam... Ve akabinde, Kıssadan Hisse'lerim...

Âl-i İmrân 144, 148

(Uhud'da 'Peygamber Öldü' şayiasına inanıp da savaştan kaçanlar veya 'O gerçek peygamber olsaydı yenilmezdi' deyip onun peygamberliği hususunda şüpheye düşüp eski dinlerine dönmeye yeltenenler bilsinler ki) Muhammed de (İnsanüstü bir varlık değil sadece bir insan) bir resuldür ve önceki peygamberler (Ve diğer insanlar) gibi ölecektir. (Yani) Şimdi (siz) o ölürse veya öldürülürse eski dininize (Küfre) geri mi döneceksiniz?..

(Savaştan kaçmayıp, mücadeleye devam ederek Allah'tan metanet ve yardım dileyenlere) "Allah hem dünya nimeti (Güzel ahlak, itibar, mal, mülk) hem de ahret nimeti (Sevabı, cenneti) verdi (Verir)..."

Âl-i İmrân 149, 150

Ey iman edenler eğer ('Muhammed peygamber olsaydı mağlup olmazdı' diyen o münafıklara uyar da) tekrar (Eski) küfrünüze (Dininize) dönerseniz, ziyana uğrarsınız. Size yardım edecekmiş gibi davranan bu münafıklara ve kâfirlere (Onların yardımına) kanmayın. Sizin yegâne yar'ınız ve yardımcınız Allah'tır (O halde O'na itaat edin, O'na güvenin ve yardımı sadece ondan dileyin.) 

Âl-i İmrân 152

(Ey 'Allah bize zafer vaat ettiği halde neden mağlup olduk?' diyen müminler, unuttunuz mu, peygamberin emirlerine uyup) Sabır ve metanet gösterdiğiniz sürece Allah size vaadini gerçekleştirdi. Siz onlara (Bu savaşın başlarında) galip (de) gelmiştiniz ama içinizden bir grup (Hz.Peygamber'in Ayneyn tepesine yerleştirdiği okçular) ganimeti görünce (Peygamberin mevzilerini asla terk edilmemesine dair verdiği)  emre itaatsizlik ederek dünyalığı tercih etti (Ve bu sebeple; inanç, sabır ve metanet göstermediğiniz için o savaşı kaybettiniz. Allah size yardım etmedi, çünkü Allah'ın zafer vaadinin gereğini yerine getirmediniz), diğer bir grup ise emre bağlı kalıp ahreti (İlahi mükâfatı) istedi.

(Allah sizi böylece sınamış oldu. Ey bu savaşı ve sınavı kaybeden itaatsizler) Allah, engin lütfuyla (Peygamber'in emrine karşı yaptığınız bu itaatsizliğe rağmen yine de) sizi (Aranızda tövbe edenleri) bağışladı.

Âl-i İmrân 154, 156, 157

Ey Mü'minler! (Uhud savaşındaki mağlubiyetin verdiği üzüntü sonrası) Allah size (Yardım olarak) öyle güzel bir iç dünya bahşetti ki samimi olanlar cesaret ve güvenlerini kaybetmedi. Canlarının derdine düşen münafıklar ise 'Bu işten bize ne? Bu işte karar yetkimiz yoktu ki!.. Olsaydı (Bizim karar verdiğimiz gibi Medine içinde savunmada kalsaydık) bu kadar ölü vermezdik!". (Allah'ın zafer vaadine güvenmeyen, üstelik diğer insanların kalbine de şüphe düşürmeye çalışan o münafıklara) De ki "Evlerinde kalsalardı da (Ölecekleri yere kendiliklerinden gelecek ve) ölüm, vadesi gelenleri yataklarında (Orada) yakalayacaktı."

Siz onlar gibi olmayın... Yaşatan da öldüren de Allah'tır." (O halde ölümden korkup mücadeleden geri kalmayın) Şunu da unutmayın ki Allah her şeyi bilir ve de (Hakkaniyetle) karşılığını verir.

Eğer Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz O'nun size bağışlayacakları, onların (Müşriklerin, kâfirlerin) elde edecekleri bütün dünyalıklardan daha hayırlıdır. (Öyleyse sizi bu nimete kavuşturacak hayırlı amellere, kötülüklerle mücadeleye-cihada devam edin.)

Âl-i İmrân 159, 160

Ey elçimiz Muhammed! Sen (Allah'ın lütfettiği sevgi ve merhametle) onlara (Uhud'da seni terk edip zor durumda bırakanlara) yumuşak (Nazik ve hoşgörülü) davrandın.  Eğer katı yüreklilikle kaba ve kırıcı davransaydın senden uzaklaşırlardı. Öyleyse (Uhud'da olduğu gibi) sana karşı olan kusurlarını affet ve affedilmeleri için (Allah'a) dua et. (İstişareyi gerektiren) işler hususunda onlarla istişare(ye devam) et (Onlara danış, fikirlerini al, kıymet ver, değerlendir.) Eğer (Bunun sonucunda) bir karara vardın ise (Artık başka sözlere itibar etme ve) onu uygula. Allah'a güven ve gerisini O'na bırak. (Bununla Allah'ın hoşlanacağı bir iş yapmış olursun, çünkü) Allah, kendisine güvenenleri sever.

Ey müminler! Allah'ın ve Peygamberin emirlerine itaat ederek Allah'ın yardımına layık olursanız (Bunu hak ederseniz) Allah da size yardım eder. O zaman artık sizi yenecek bir güç (Kimse) olamaz. (Şayet tersini yaparsanız ve bu sebeple Allah'ın yardımından mahrum kalırsanız ) size (Başka) kim yardım edebilir (ki)?

Kıssadan Hisselerim:

    1. Hiç kimse kendini ölümsüz, gücünü de ilelebet sanmasın. Bu dünya fanidir, peygamberler ve dahi tüm dünyevi güç sahipleri (Her türlü lider, otorite) dâhil ölümlüdür. Lidere (Allah için iyi işler yaptığına inanılan otorite sahiplerine) itaat güzeldir ama onsuz ol(una)mayacığını düşünmek, (Ölüm veya bir başka sebeple) aramızdan ayrıldıklarında beise kapılmak, hele de inanılan davadan vazgeçmek (Veya saf değiştirmek) büyük bir yanlıştır.

Doğru olan; bu durumda da inancımızda sebat etmek, Allaha güvenmek, yardımı başkalarından değil sadece O'ndan dilemek, Onun koyduğu kurallarda verdiği hükümlerde aramaktır. Böyle yaptığımızda hem doğru şeyler yaptığımız için bu dünyayı hem de liderin (Sevilenin, sevgilinin, dayanılanın) yokluğunda ahlaklı davrandığımız için de öbür dünyayı kazanırız.

Özetle söylenen şey odur ki liderin (Sevdiğiniz insanın) ölmesi veya iktidardan (Sizden) uzaklaşması (Ya da tutulan takımın küme düşmesi, sevilen artistin-şarkıcının yıldızının sönmesi!), peygamber de öldüğüne ve din devam ettiğine göre asla dünyanın sonu değildir.

Bu babda şunu da söylemek gerekiyor... Din, ideoloji vs. her ne ise bir davayı yaşatmayı bir kişide menkul görenler, kanımca büyük bir yanlışın (Dava din ise küfrün) içerisindedirler.

 2. İtaatsizlik edip ganimet (İhale-mal-mülk-mevki) peşinde koşarak liderin savaşı (Siyasi seçimi, maçı, sosyal itibarı vs.) kaybetmesine sebep olanlar bile, eğer (Gerçekten) tövbe ettilerse, onları tekrar kazanabilmek için affedilmelidirler. Zira Allah bu durumdakileri bağışladığını kitabında açıkça beyan etmektedir.

Bu bağlamda, bu günlerde çok sözü edilen "trenden inenlerin (Veya indirilenler!), tekrar binmeye çalışanların" durumunu okuyucuya bırakıyorum.

3. Ölümden veya (Mevcut olan her türlü gücümüzü, mevkiimizi, makamımızı) kaybetmekten korkup mücadeleden kaçmak, Azrail'i veya her neyse uğrayacağımız zararı hiçbir şekilde bizden uzaklaştırmaz. Etliye sütlüye karışmasak bile nerede olursak olalım o gelir bizi bulur. Her şeyde olduğu gibi bu da Allah'ın takdirindedir. Niyetimiz halis olursa (Manen mutlaka ve ihtimal olarak da madden) kazanan biz oluruz ki bunlar, diğer durumda kazanacaklarımızdan çok daha hayırlıdır.

4. Güven kutsallığı olan bir duygudur ve sevginin de yeşereceği tarladır. Öyle ki Allah kendisine güvenenleri seviyor. O halde her ne durumda olursak olalım Allah'a güvenerek onun sevgisini kazanma yollarını aramalıyız. Bunun da yolu O'na itaat etmektir. Bu durumda O her zaman yanımızda olacak, yardımını esirgemeyecek, kimselere muhtaç bırakmayacaktır.

Bütün bunları şu ya da bu amir, lider, devlet vs. dünyevi güç sahiplerinden beklemek ise beyhudedir.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.