Kimlik Üçgeni

Kimlik ile şehrin kimliği birbiriyle çevrim içi bağlantılı ve bağımlıdır. Çok etkenden oluşan kimlik; yaşanılan şehirden etkilendiği gibi geçmişte yaşanılan şehirlerden de etkilenir.

Farkındadır veya değildir; şuur altı ondan beslenmiş, havasından, suyundan, ruhundan, ruhaniyetinden bir şekilde etkilenmiştir. Etkin kimlikler de şehri etkilediği bir vakıadır.

Bu karşılıklı vakialasma yıllar geçtikçe tortulaşır, yoğunlaşır, derinleşir ve hasret olarak yansır hayatın üstüne. Bir "an" olsa da yaşanılanlar tekrar yaşanılsın istenir. Nafile ki hiç bir "an"ın tekrarı yoktur; zira dünya uzay boşluğunda geçtiği bir yerden bir daha geçmemektedir.

Şehir aidiyeti şuuru etkilemiştir bir kere dünya hangi uzay boşluğuna da gitse bu etki silinmez. Kimlik biraz da boşluk üzerinde durur; o boşluk ona manevra kabiliyeti verir; yeniden, yenileşmeden koparmaz.

Şehir akar bir nehirdir; bu nehir kimlikköklerini besler, his dünyasını hareketlendirir, fikir ufkunu şekillendirir.

Şehir medeni olmaktır; medeniler şehir kurar. Medeni kimlikler; şehrin şuurundan, edep nehrinden içerler, erkan ve usul dağınadayanırlar.

Medeniyetsizler şehri tahrip eder; en küçük daireden en büyük daireye onu inciten kendi kimliğini ortaya koymuş olur. Söz savunması boş avunma ve avutmadan başka bir şey değildir.

İyi izler bırakmışların izlerini takiple yeni izler oluşturmak; şehrin canlılığını sağlamak ve medeni oluşunu sağlamlaştırmaktır.

Şehir kimliğinden habersiz yasayanlar, kendinden bihaber bahtsızlardeğil midir? Tarih, mekan ve zaman; kimlik üçgeni. Bu üçgenle şehrin gören ve öylece yaşayanlar; medeni olma bahtına erenlerdir.

İnsan şehirleşehir insanla bütünleşirse, kültürel doku sağlam olur ve o dokudan medeniyet inşa edilir.

O doku bozulursa şehir huzursuz, insan mutsuz olur. Terör zihinleri deler, kalpleri tarumar eder; dünya yaşanılır olmaktan uzaklaşmaya başlar.

Dünya nereye gidiyor diyen; önce kimliğine sonra şehrin kimliğine bakmalı değil mi?