Hava Durumu

Zor yıllar ve Sultan Abdülhamit Han

Yazının Giriş Tarihi: 25.09.2020 06:30
Yazının Güncellenme Tarihi: 25.09.2020 06:30

Abdülhamit Han'ı kısaca bile anlatmak-anlatabilmek-anlayabilmek imkansız biliyorum.

Affınıza sığınarak doğum yıl dönümünde, bir iki noktaya değinmek istiyorum.

 **

Osmanlı'nın ayağının altındaki halı çekilip alınmak istendiği yıllardı.
Karışıklıklar entrikalar ile boğuşulurken 1492 yılında Osmanlı topraklarına kabul edilen Yahudiler rahat durmuyor, bozuk inançlarıyla uydurdukları 'devletleşme' projesini hayata geçirme derdine düşmüşlerdi. 

 **

1842 yılının Eylül ayının son haftasında Allah bu topraklara bir dehayı gönderiyordu.

Sultan Abdülhamit Han dünyaya geliyordu.

Birçok Siyonist projesi hayata geçirilerek 5 Bin yıllık 'dünya egemenliği' planlarına ulaşmak isteyen Siyonistler vardı.

Sultan Abdülhamit Han ile büyük karşılaşma gününde başına gelecekleri hesaba katmıyorlardı.

 **

Osmanlı-Rus Savaşı'nda Siyonistler Osmanlıya borç vererek savaş silahları almalarını sağlamışlar, böylelikle dönemin Osmanlı Sultanı'nın güvenini elde etmeyi (!) planlamışlar. Osmanlı'nın içine sızan ajanları vasıtasıyla savaş taktiklerini Ruslara satarak hem Osmanlıya verdikleri parayı almışlar, hem Osmanlı'nın mağlubiyetine neden olmuşlar hem de silahların Rusların eline geçmesine sebep olarak genlerindeki ihaneti bir kez daha ortaya koymuşlardı.

 **
Bunun yanı sıra Siyonizmin kurucusu kabul edilen Theodor Herzl birçok kez reddedildiği, Sultan Abdülhamit Han'ın karşısına dikilip 'dünyada her ırkın toprakları var, biz Yahudilerin ise toprakları yok, bize Filistin civarından bir parça toprak verirseniz kendimize vatan edinelim,' dedi.

Bu isteği kabul görmeyince Osmanlının bütün borçlarını bitirmeyi önermesi de olmadı.

Ardından Sultan Abdülhamit Han'a 5 Milyon İngiliz altını rüşvet teklif etti.

Sultan bunu duyunca çok sinirlenip Siyonist Yahudiye bir şamar attı. 

'Bu topraklar kanla alındı kanla verilir' dedi.

Herzl, yaşananlardan sonra günlüğüne gözyaşlarıyla yazdığı yazısında 'Abdülhamit Han'la karşılaşmadan önce dünyada bir İsrail devletinin kurulacağına inancım tamdı, oysa şimdi fikrim farklılaştı' özetinde cümleler yazdı.

Çünkü, Sultan Abdülhamit Han, imanlı, karalı, şefkatli ve oldukça akıllı birisiydi.

 **
Ali Suavi Genç Osmanlılar gurubunun bir üyesiydi.

O sıralarda Ali Suavi Galatasaray lisesinden görevden alınmasını hazmedemeyip, batılıların gazıyla 'Çırağan ayaklanmasını' organizeye kalkıştı.

20'nin üzerindeki hain öldürüldü, kalkışma bastırılmış oldu. İki saat gibi kısa sürede 500 kişilik isyancıyı bastıran Hasan Paşa isyancıların başı Ali Suavi'yi başına vurduğu sopayla öldürdü. 

 **

31 Mart Olayı da benzer bir durumdu. 

Ordudan ayaklandırılan bir gurup asker, sarıklı cübbeli Yahudilerin ve sahte Şeyhlerin kışkırtmalarıyla İstanbul sokaklarında 'şeriat isteriz' sloganlarıyla başlatılmıştı.

Ardından 1889 yılında Theodor Herzl'in öncülüğünde görevlendirilen Emanuel (Emin) Karassu, 'ittihat ve terakki (birlik ve kalkınma!)'yı kurdu. Selanik'te genç subayları Kur'ana el basarak 'mason' yaptı. Bir kısım mason subayı ayaklandırarak İstanbul baskınını yaptılar. O gün İttihat ve Terakki üyesi mebuslar, can güvenlikleri olmadığı için meclise gitmediler. Bazıları İstanbul'dan uzaklaşırken, bazıları da kent içinde gizlendi.

Hükümetin ve meclisin etkisiz kalmasıyla, 2. Abdülhamit Han yeniden duruma hakim oldu. Ayaklanmayı başlatan muhalefet de, organize bir programdan yoksun olduğundan yönetimi elde edemedi.
İttihat ve Terakki, güç merkezleri Selanik'teki 3. Ordu'yu harekete geçirdi. Böylece ayaklanmayı bastırmak üzere Hareket Ordusu kuruldu. Ayaklanmacılar 23 Nisan'ı 24 Nisan'a bağlayan gece İstanbul'a girmeye başlayan Hareket Ordusu'na başarısız bir direniş çabasından sonra teslim oldular. Heyet-i Mebusan ve Heyet-i Ayan da bir gece önce Yeşilköy'de toplanarak Hareket Ordusu'nun girişiminin meşruluğunu onaylamışlardı.

Aslında Sultan Abdülhamit Han Selanik'ten gelen orduyu tükürükle boğa bilecek güce sahip iken, 'kardeş kanı dökülsün istemiyorum' diyerek olayların gelişmesinde müdahil olmak istememişti. Ayaklanmanın bastırılmasından sonra sıkıyönetim ilan edildi ve ayaklanmacıların liderleri divanı harpte yargılanarak ölüm cezasına çarptırıldılar. Muhalefet hareketi önemli kayıplara uğradı. Ama en önemli gelişme, Meclis-i Umumi Milli adı altında birlikte toplanan Heyet-i Mebusan ve Heyet-i Ayan'ın 27 Nisan'da 2. Abdülhamit'in tahttan indirilmesini, yerine 5. Mehmed'in geçirilmesini kararlaştırmasıydı.

Olay, 2. Meşrutiyet'in yansıması olarak da adlandırılıyor.

 **

Abdülhamit Han 21 Eylül 1842 yılında dünyaya gelmişti. 31 Ağustos 1876 ile 27 Nisan 1909 yılları arasında Osmanlı'nın her alanda gelişmesi için içte ve dışta mücadelesini verdi.

Yönetimi elde eden Siyonist Yahudiler, 2. Abdülhamit'in İstanbul'da kalmasını sakıncalı bulunarak Yahudi nüfusunun çoğunlukta olduğu Selanik'te oturmasını uygun gördüler.

3 yıl Selanik'teki Alatini (Villa) Köşkü'nde ev hapsinde tutulduktan sonra 1912'de İstanbul'daki Beylerbeyi Sarayı'na getirildi. Köşk bir Yahudiye aitti ve Sultana, ailesine her gün hakaretler edilirdi.

Ev, camlarına çakılan tahtalarla tam bir 'hücreye' çevrilmişti.

Serdar-ı Hakan, cennet mekan Abdülhamit Han 10 Şubat 1918'de İstanbul'da vefat etti. Mezarı, büyük babası için Divan yolunda yaptırılmış çok sevdiği atası Sultan 2. Mahmut Türbesi'nde meftun. Siyonist zihniyete geçit vermeyen, Allah'ın bize sevdirdiği ecdadımız 2. Abdülhamit Han'ın yolundan gitme duasındayız.


 

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.