Hava Durumu

Ebedi kölelik 'mankurtlaştırmak'

Yazının Giriş Tarihi: 30.03.2020 06:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 30.03.2020 06:00

Kırgız efsanelerinde geçer "mankurt" tanımı.

Cücenler & Avarlar & juan-juanlar, Kırgız Türklerine yaptıkları aralıksız saldırılar ve elde ettikleri tutsaklara çeşitli işkence ederlermiş.

Belki de inanç savaşları olan bu saldırılarda bazı esirlerine özel işkence yaparlarmış.

Seçtikleri güçlü kuvvetli ve nüfus sahibi tutsaklar dışındaki güçsüz ve nüfussuzları köle olarak başka diyarlarda satarlarmış.

Köle edilenlerin belki de günün birinde tekrar ülkelerine dönme şansları oluyormuş.

Lakin ebedi köleleştirilmek 'mankurtlaştırılmak' için ayrılanların geleceği daha da karanlık.
Peki, 'mankutlaştırılmak' ne demek?

Esirlerin, önce saçlarını keserlermiş. Sonra kafa derisini yüzer, kafada tek kıl kalmayacak biçimde bütün kafayı temizlerlermiş.

Kafa tamamen temizledikten sonra bir deve kesilir.

Devenin boyun tarafından alınan deriyi, sıcak sıcak tutsağın kafasına sararlarmış.

Zaten kafa derisi yüzülürken kafası kan revan içinde kalan tutsağın başına geçirilen deve derisi, hemen uyum sağlarmış.

Kafatası deve derisiyle kaplandıktan sonra, hem daha çabuk kurusun hem de tutsağın çığlıkları duyulmasın diye esir bir çöle götürülürmüş.

Kafasını yere sürüp deriyi çıkartmaması için de, esirin/tutsağın boyun kısmına kütüğe benzer bir şey geçirip, ellerini ayaklarını bağlar ve onu yere eğilemeyecek biçimde bir ağaçla sabitlerlermiş.

Tutsakların kaçma/kaçırılma olasılığına karşı, onların yanına bir iki tane gözcü dikilirmiş. Tutsak günlerce kızgın güneşin altında beklediği için, deri kafasında kurumaya başlar. Kurudukça büzülür, büzüldükçe de deri aynen mengene gibi kafatasını sıkarmış.

Dikkat, stilin en önemli anı burası!

Bunun yanı sıra kökünden kazınan saçlar doğal olarak yeniden çıkmaya başlar. Saçlar,       kafatasındaki kuruyan deriye çarpıp geri döner.

Böylece kıllar deve derisinden üste doğru çıkamayınca alta doğru inip, 'beyne saplanmaya' başlarmış.

Bu olay kafatasının gerilmesi hem de kılların beyne batması neticesinde esirlere çok büyük acı yaşatırmış.

Eğer esir güçlü ve dayanıklı değilse acıya dayanamayarak ölürmüş. 

Hatta Cücenler mankurtlaştırılmak istedikleri beş tutsaktan bir tanesi ölmezse, kendilerini şanslı sayarlarmış. 

Tutsak, eğer yaşamayı başarabilirse hem çektiği acılar hem de kılların beyne batması nedeniyle bilincini kaybedermiş. 

Juan-juan'lar (cücenler) onu çölden alıp getirir, boynundaki kalıbı çıkarır ve ona yemek verirlermiş.

Annesini, babasını, soyunu, doğduğu yeri, adını vs. unutmuştur.

Kısaca geçmişini unutan tutsak, artık kendi karnını doyuranı sahip edinmeye başlarmış. Tutsağın sahibi olarak gördüğü kişi, ona yemek verip ihtiyaçlarını giderir, kendine bağlarmış.

Artık bir mankurt olan kişi, sahibinin sözünden çıkamayacak sadık bir köle veya emirleri eksiksiz yerine getirecek bir 'robot' olmuştur.
Sahibi ne kadar zorlu, sıkıntı verici işler yapması için ona emir verse de, o yapmaktan çekinmezmiş.
Mankurtlar, diğer kölelerden daha değerlidir. 

Mankurtlara (geçmişindeki) yakınlarına suikastler düzenletip, kimsenin cesaret edemediği işlerde kahramanca öne sürülüp, zor bir iş olan çölde deve çobanlığı yaptırılırmış.
Çocukları mankurt yaptırılan anne ve baba ümitlerini yitirmelerine rağmen çocuklarıyla karşılaştıklarında kendi evlatları tarafından öldürülebiliyorlarmış.

Tarihte birçok kağan, sultan, bilge insan, komutan böyle suikastlerle öldürülmüş.

**
Tarih tekerrürden ibarettir.  
Mankurtlaştırma kanımca günümüzde de devam etmektedir. 

Hem de teknoloji kullanılarak.
Basit bir örnek vereyim. Sinemaya gittiğinde patlamış mısır yediniz mi?

Yediniz değil mi! 24. kare-subliminal mesajlar, ekranda kullanılan renk tonları ...

En basit olanları biliyor musunuz? 24. kare ile "acıktın mı mısır ye kola iç" ile başlayan mankurtlaştırma sizce de geliştirilerek devam etmiyor mu?
 

Aslında bununla ilgili birçok yazı yazılabilir.
Dostlar şimdilerde teknolojinin her alanı, bilgisayarlar, akıllı cep telefonları, oluşturulmuş bilgi bankaları, datalar ile mankurtlaştırılıyoruz. 

Pokemon diye bir oyun var bilir misiniz? 
Dere tepe, hatta camiye girip pokemon arayanlar, polis karakolunda oyuna devam edenler, işten/okuldan çıkıp servise binmeyip saatlerce yollarda pokemon avlayanlar duymuşsunuzdur. 

Gelecek robot çağı olacak diye yıllardır bas bas bağırıyorlar.

Her işi robotlar yapacak. İnsanların günümüzde karınlarını doyurduğu bir çok meslek yok olup gidecek. Yeni iş sahaları açılacak. Benzeri söylemler sıkça karşılaştığımız şeyler.

İnsanlığın düşmanları kabuk değiştiriyor.

En tehlikelisi nedir biliyor musunuz?

İnsanların robotlaştırılması.

Neyle! Carı-Yek, dört ve bir ile farkındayız! (bir başka yazımızda ele alınabilir)

Ama hep bir İbrahim bir Musa ve bir kişi unutulur, Allah unutturur, biliyorsunuz değil mi? Küçücük bir azınlıksınız!

Ey insanlığın düşmanları?

*

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.