Hava Durumu

Eğitim

Yazının Giriş Tarihi: 03.10.2018 07:12
Yazının Güncellenme Tarihi: 03.10.2018 07:12

Geçenlerde Türkiye'nin ileri gelen bilim insanlarının videolarına denk geldim. Genel konulardan bahsederken eğitim konusuna değindiler. Arkadaşlarımla, çevremdeki insanlarla bu konu hakkında çok konuşuruz. Kahve ortamında memleket kurtarma sevdasıyla değil, öğretmen olduğumuzda ne yapabileceklerimizi tartışarak yaptığımız konuşmalardır bunlar.

Tartışmalarımızın büyük çoğunluğu öğretmenlerimizin yetersizliği olur. Her zaman dem vurduğum olay ise öğretmenlerin devamlı nasihat etmesi olayıdır. Bunu yapın, şunu yapın demekten öteye geçemeyen hocalarımız olduğunu düşünmekteyim. Elbette genelleme yapmıyorum, bütün hocalarımız böyledir demek değil dediğim. Ama çoğunluğun böyle olduğunu, her öğrenmeye hevesli öğrencinin görebileceğini düşünüyorum.

Balığın faydalı olduğunu öğütlemekle yetinmeyip, nasıl balık tutulacağını öğretecek hocalara ihtiyacımız olduğunu söylemek istiyorum.

Bu konu yıllardır konuşulan bir konu. Yıllardır bozuk bir eğitim aldı başını gidiyor. Ben bu konuda ise çok ümitsiz hissediyorum. O bilim insanlarının seslerini bu kadar konuşmalarına, bağırmalarına rağmen d uyuramayışı benim ümidimi kırıyor. Onların sözlerine kulak asılmamışken ben kimim diye insan kendine sorar. Ama şu var ki bu konu hakkında diğer bütün bilgin insanlardan daha çok konuşma hakkım  olduğunu düşünüyorum. Çünkü onlar ders veren insanlar, ben ise ders gören bir talebeyim. Onlar iyi birer eğitim alarak ve kendilerini geliştirerek istedikleri yerlere gelmiş insanlar, ben ise bozuk eğitim almaya devam eden bir öğrenciyim. Daha yakından gördüğüm şekildeki bu konudan çektiğimiz sıkıntıyı anlatmak benim gibi bütün öğrencilerin ve okutan ailelerin vazifedir. Çünkü bizden iyi bu duruma başka kimse vakıf olamaz.

O bilim insanlarının, ''Türkiye'de dört sene üniversite okumanın boşa zaman kaybı'' dediklerini kulaklarımla duydum. Bu, ülkece kalp kırıcı bir durum. Bu olay hala tam manasıyla anlaşılamıyor.

Burada denmek istenen en açık şekilde şudur: Üniversite, (kendi tanımımca) insanın ufkunu açan, bilmediği ve öğrenmek istediği şeyleri en ince ayrıntılarıyla öğrenmek için yol gösteren bir yerdir. Üniversitelerimiz kaliteli olduğu zaman yerli ve milli olursunuz. Teknolojiniz, sanatınız, tarımınız, hukukunuz, mimariniz, tıbbınız ve birçok alanınız ülkece gelişir. Yüksek bir medeniyet ve refaha erersiniz. Artık insan sağlığı, toplumsal olaylar iyi olduğu için kendinizi sanata verir ve insanları anlamaya çalışırsınız. Evet, Mevlana'yı Farsça okuyup, tasavvuf alanında kendinize yeni ufuklar katar, dininizi daha iyi anlarsınız. Fuzuli'yi sadeleştirmeden okur, keyfinize keyif katarsınız. Aklınız Doğu Türkistan'da kalmaz, Filistin'de kalmaz. Çünkü üniversitelerimiz, liselerimiz iyi olursa emin olun bu Türkiye insanı oradaki insanların dertlerini kökünden çözer. Türkiye'de ise üniversite böyle görülmemekte... Üniversiteye giden adam boş adam olacak ve işsiz kalacaktır. Bilim insanlarının demek istedikleri budur. ''Kalifiye eleman yetiştirmek bu ülkenin derdi değil... Bu ülkenin derdi üniversite okuttum diyebilmektir.'' demek istiyorlar. ''Bu köprüyü yaptırmak için Almanya'dan mühendis getirtelim'' dedirtmek istiyorlar bize.

  Dışarısı, dışarıya her konuda bağımlı kalmamızı istiyor...

  Dur demek lazım, amma...

  Her zaman olduğu gibi, olacağı da dünden bellidir. En üst yerlerdeki adamların seslerine asılmayınca kulak, bizim derdimiz dert midir? Kalbimiz dursa ''müstahak'', kolumuz kopsa ''yeridir''!...

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.