Hava Durumu

Glikoz tehlikesi

Yazının Giriş Tarihi: 29.09.2018 07:25
Yazının Güncellenme Tarihi: 29.09.2018 07:25

Hepimizin bildiği gibi evimizde tükettiğimiz tatlandırılmış neredeyse bütün ürünlerde glikoz mevcut

Hep sorgularız onda glikoz var mı, şunda glikoz var mı diye ancak içindekiler kısmında glikoz yazıyor diye daha bir kere aldığımız ürünü tekrar yerine koymamışızdır.

Peki, nedir bu endüstriyel zehir?

Glikoz birçok bitkide ve hatta üzümde bile vardır. Hatta kan sıvısının içinde bulunan kan şekeri de glikozdur.

Ancak ülkemizde glikoz mısırdan elde edilir ve bir sürü GDO maddesi içerir. Buda vücut sistemimizi tahrip ettiğinde pek sağlıklı sayılmaz.

Çünkü mısır 146 derece şok ışınlar ile eritilir ve maalesef kimyasallaşma ve translaşma boyutuna ulaşır.

Vücudumuzda bu zehirli şekeri enerji kaynağı olarak kullandığından yıllardır önerilmez.

Önerilmez ama!

Kullanılmasına ve işlenmesine ilgili bakanlıklar tarafından izin verilir.

Yani yine eski bir söylemimle biz tükettikçe onlar izin vermeye ve üretmeye bizlerde zehirlenmeye devam edeceğiz.

Glikoz çocuklarımıza yedirdiğimiz marketten aldığımız neredeyse bütün çikolatalarda, tatlılarda hazır içeceklerde mevcut.

Çünkü üreticinin de işine gelen bu...

Mısır şurubu (glikoz) en basit üretilen ve en ucuz maliyetli tatlandırıcı olduğu için bu yönde çalışan bütün fabrikaların daha çok ilgilendiği bir ürün. Yani insan sağlığı kimsenin umurunda bile değil.

Benden bir tavsiye hazır reçel tüketeceğinize meyve alıp reçel yapın derim.

Mesela o her önünden geçip ama sadece bakmamız gereken pahalı baklavalar var ya, Bu zehirli gıda ürününün en çok uğradığı ürünlerdir. Zaten fiyatları el yakan baklava çeşitlerinin 15 gün tezgâhta beklemesinin sebebi şekerleme yapmayan glikoz sayesindedir.

Vücudun tabii ki glikoza ihtiyacı vardır ama bu ihtiyacı doğal yoldan karşılamak daha doğru olacaktır.

Düşünsenize mısır yiyerek ya da üzüm yiyerek kan şekerinin eksikliklerini giderebilecekken neden mikroorganizmaları ve genetiği ile oynanmış endüstriyel bir zehiri tüketiriz anlaşılır gibi değil.

Burası Türkiye arkadaşlar mutfağın kimyasının krallığı yani.

Reçelimizi, baklavamızı ve bütün hazır aldığımız tatlıları atalarımız bütün imkânsızlıklara rağmen evlerinde üretmişler. Bence henüz geç değil! Kendimizi düşünmüyorsak çocuklarımız için ve geleceğimiz için bu zehirli gıda üretimine dur demeliyiz.

İnanın artık yediklerimizden daha da zevk almış olacağız. Çünkü kendi ürettiğimizin bir manevi kıymeti de olmuş olacak. Neden bu kadar karşı olduğuma gelince? Biliyorsunuz GDO'lu tohumlarla ülkemizin ilk tanışması mısır sayesinde olmuştur. Bu yüzden ülkemizde tüketilen glikozun neredeyse tamamı bu GDO bombası mısırlardan elde edildiği için içim ürperiyor. Bu GDO'lu ürünlerin ülkeye girmesine gözü kapalı onay verip imzalayanların insan sağlığını pek düşündüklerini sanmıyorum.

Hal böyleyken kendi başımızın çaresine bakacağız maalesef.

Yani bu zehirli gıda üretimine dur demenin bir yolu da tüketmek yerine kendimiz üretmemizdir.

LABNELİ FÜME SOMON

MALZEMELER

100 gram somon eti

Yarım greyfurt

1/4 limonun suyu

Yarım demet roka

1 adet portakal

50 gram labne peyniri

10 gram kırmızı havyar

1 tatlı kaşığı toz şeker

Tuz

HAZIRLANIŞI

Somon etini derin bir kaseye alın. Üzerine greyfurt suyu, limon suyu, tuz ve tozşeker ilave edip 4 saat marine edin. Roka yapraklarını hafifçe tuzlayın. Portakalın kabuğunu soyup ince ince dilimledikten sonra roka yapraklarının üzerine yerleştirin. Somon etini marinattan çıkartıp dilimledikten sonra roka ve portakal dilimlerinin üzerine yerleştirin. Labne peynirinin içine kırmızı havyar ilave edip karıştırın ve marine somonun sosundan biraz ekleyip yeni bir sos hazırlayın. Dereotu ile servis yapın.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.