Hava Durumu

Merhamet insan işi...

Yazının Giriş Tarihi: 17.12.2015 09:36
Yazının Güncellenme Tarihi: 17.12.2015 09:36

Çaresize merhamet gösterirsin...

Düşmüş olana...

Düşecek olana...

Çocuk olana...

Yaşlı olana...

Ağlayana...

Ne sağ dinler merhamet ne de sol esasında. Dini, dili, ırkı, rengi, boyutu, hacmi, cinsiyeti yoktur; aynı şekilde karşılığı da yoktur.  Biz adına vicdan demişiz merhamet demişiz bir başkası başka bir şey ne fark eder.

Haksız olana 'DUR' diyebilmektir insan işi. Çoğunluğa değil merhametine ve vicdanına güvenebilmektir insan işi.  

Yoksa ne işin var burada değil mi? 

Ahlaki bir vecibedir merhamet. İnsanı, hak ve halktan kılan, güzel söze, davranışa ve işe meyleden bütün canlılara karşı sevgiye yönelten bir davranış.

Merhamet deyince ve (ayırt etmeden söylüyorum) 'Neden bu dünya bu kadar merhamet yoksunu' diye sorgularken Mevlana gelir aklıma.

Şöyle bir şey okumuştum zamanın birinde...

"Selçuklu Sultanı Rükneddin, Mevlana'ya beş kese altın gönderip almasını arzu eder. Talebelerinden Mecdüddin, Mevlana'ya altınları sununca, Mevlana; "Beni hakikaten seviyorsanız, bu altınları dışarıdaki çamurun içine atın!" der.

Talebeleri bu emri derhal yerine getirirler.

Dünyaya kıymet veren bazıları, bu altınları almak için çamurun içinde aramaya başlarlar. Fakat üstleri, başları, yüzleri çamurdan görünmez hale gelir. Mevlana, talebelerine onların bu vaziyetlerini göstererek; 'Bu altınlar, şu gördüğünüz dünya ehlinin üstünü başını batırdığı gibi, ahiret ehli olanların da kalbini karartır, kirletir. Çeşitli günahlara sevk eder. Bu sözlerimi yanlış anlamayınız. Dünya için çalışmayınız demek istemiyorum. Dünya malının muhabbetini kalbinize koymayınız diyorum' der."

MERHAMET İNSANA YAKIŞIR

Hepimiz biliriz ki Mevlana her şeye karşı merhametliydi. Her canlıya sevgisinden bir parça verirdi.

"Bir gün Nefîsüddîn Sivasî'ye bir miktar para verip ekmek aldırır. Daha sonra gelen ekmeği alıp yıkık bir binaya girer. Nefîsüddîn de gizlice onu takibe başlar. Sonunda, Mevlâna'nın o ekmeği yeni yavrulamış bir köpeğe kendi elleriyle yedirdiğini görür. Mevlâna dönüşünde, Nefîsüddîn'in kendisini takip ettiğini anlayıp; 'Bu hayvan, yedi gündür açtır. Yavrularına şefkatle bakmış ve yanlarından hiç ayrılmamıştır' der."

Demem o ki aslında, biz birbirimizi farklı sebepler yüzünden bu kadar hırpalarken düşündüğümüz, yaptığımız ve karar verdiğimiz her şey bizi bir adım daha karanlığa yaklaştırıyor. Oysaki bize neyin iyi neyin kötü olduğu birçok şekilde anlatıldı, gösterildi.

Dönüp, bakıp anlamaya başladığımızda vicdanımızın sesini dinlediğimizde verdiğimiz kararlar değişecek, söylediğimiz sözler yön değiştirecektir eminim.

"Güneş gibi ol şefkatte merhamette, gece gibi ol ayıpları örtmekte, akarsu gibi ol keremde, cömertlikte, ölü gibi ol öfkede asabiyette, toprak gibi ol tevazuda mahviyette, ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol" demiş Mevlana...

Bir dönüp bakmak yeter...

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.