Hava Durumu

Herkes kendi vicdanının önünü süpürsün

Yazının Giriş Tarihi: 26.10.2017 06:03
Yazının Güncellenme Tarihi: 26.10.2017 06:03

Tam anlamıyla 'feminist' deyimini taşımıyorum. Fakat bu duygularımı bir köşeye bırakarak düşünmeye çalıştıkça, yaşanan ve yaşatılan şeyler beni ne yazık ki bu duygu ve düşünceden alıkoymuyor. Bu erkek hegemonyası aldı başını gidiyor. Adam yerine koyduğun insanı bazen koyduğun yerde bulamıyorsun. Bu biraz karakterle de alakalı bir durum tabi ki onu da es geçmemek lazım.  Öyle düzenbaz ve karakterini kaybetmiş şahıslar var ki, hani şu egodan burnunun ucunu görmeyen zavallı beyinler.  İnsanın duygularıyla oynayan acımadan bir genç kızın hayatıyla oynayabilecek haysiyetsiz şahıslar...  Size bu sözlerim. Geçenlerde ismi lazım değil, bir arkadaşımın başına talihsizlik mi diyeyim yoksa sınav mı, yoksa sadece yaşatan kişinin karaktersizliğimi siz karar verin.  Uzun süredir birbirlerinin hayatlarında birbirlerinde vakit harcayan iki insan... Bu adam sanılan kişi, kadına öyle bir oyun oynuyor ki.  Akıllara zarar...

Kadını ailesiyle tanıştırıyor, gün koyuyorlar vs. vs. tanışmaya bir hafta kala kadının telefonuna bir mesaj geliyor. "Falanca evli, bir de çocuğu var, ben eşiyim. Seni yıllardır kandırıyor. Sana bunu söylemesem ileride çok daha büyük acılar yaşayacaksın..."  Beyninden vuruluyor tabi kadın. Bir de görseniz dünya tatlısı bir insan. Normal çekirdek bir ailede yetişmiş kalbi kendisinden de güzel bir kadın. Neyse hemen adamı arıyor adamdan bir dümen daha bakın aynen şöyle söylüyor "Ben sana şaka yaptım, bana olan sevgini ölçmek istedim..." kadın yine inanıyor. İnandığı içinde bir daha mesaj gelen numaraya anında geri dönüş yapmıyor. Birkaç gün sonra yapıyor. Kafası karışıyor. İçi içini yiyor ve muhtarlık, kaymakamlık vs. çalmadığı kapı kalmıyor. Ve en sonunda ansızın adamın yaşadığı mevkiye gidiyor. Mesaj gelen numaraya ulaşıp eve gidiyor. Karşılaştığı durum ise içler acısı. Adam gerçekten de evli ve bir de çocuğu varmış. Evet, resmen bir kadının duygularıyla oynamış.  Evin üç dört yerinde düğün fotoğrafları çerçeveli bir şekilde duruyormuş. Evin içinde gezinen 1-2 yaşlarında da bir çocuk. Kadın diyor "Ev göçtü başıma sanki, Nasıl bir yangına düştüm Allah'ım..."  Eşinin açıklaması ise "Beni tehdit etti. Korktum söyleyemedim sana. Ama artık ne olacaksa olsun." Bu zamana kadar bu yanlışa sessiz kalan eşi tehdit altında kalmış ayrı bir kadın durumu. Oğlunu ayak uydurup o kızın hayatıyla oynayan anneye de iki çift lafım var elbette. 'Belki de bir kızın olmadığı için böyle selayet veriyorsun oğluna. Ama annelik bu değil. Bir kızın olduğunu düşün ona yaşatıldığını düşün böyle bir alçaklığı. Başka bir şey demiyorum, herkes kendi vicdanının önünü süpürsün."

İnsan ve adam olabilmek maya gibidir. Sütü bozuklarda tutmuyor işte. Olan 26 yaşında gencecik bir kadına oldu. Duyguları söndü insanlara inancı bitti. Sonra böyle şeyler yaşattığınız kadınlar toplanıp bu ezikliğe bu alçaklıklara ses çıkartınca böbürleniyorsunuz. Buna dur denilmediği sürece de kadının çilesi hiç bitmeyecek. İşin içinde bir anne olması ayrı bir travma. Canım arkadaşım sana gelince, "Kim ne der ne yapar ne eder diye düşünmeyi bıraktığın zaman mutlu olacaksın..."

Ne iğrenç bir boşluk. Ne sessiz bir boşluk. Öyle değil mi? Haklı ya da haksızlıktan değil. Karşında adam olmayınca susmak en doğrusu geliyor işte.  


 

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.