Hava Durumu

Demokrasinin idamla biten zaferi -6

Yazının Giriş Tarihi: 02.07.2019 07:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 02.07.2019 07:00

Adnan Menderes 2 yıl sonra idam edileceğini bilmeden tarihin akışını değiştirmişti. Menderes'in içinde bulunduğu uçak, antlaşma için giderken düşmüş ancak Menderes ölmemişti. Ve Londra'da 1959 yılında hasta yatağında bu antlaşmayı imzalamıştı. İngilizler Kıbrıs'ı Türk ve Yunan Devletlerine bırakmıştı... Bugün Akdeniz'de söz sahibi bir ülke olmamızın mimarı bu adam sayesinde Kıbrıs Cumhuriyeti böyle kurulmuştu.

Fakat güzel gelişmeler olurken bir yandan Türkiye'yi zor günler bekliyordu. Ekonominin kötüye gidişi durdurulamıyordu. Dış ticaret açığı artıyordu. Cumhuriyet tarihinin en yüksek oranlı devalüasyonu yapıldı. Dolar 2'den 9'a fırladı. Türkiye moratoryum ilan etti. Yani borçlarımı ödeyemiyorum dedi. IMF ile stand-by antlaşması imzalandı. İşler hiç iyi gitmiyordu...

Uygulanan ekonomi politikası kısa vadede yoksul vatandaşı sevindirdiyse de uzun vadede tekrar ekonominin dengesi bozuldu. Kırsaldan İstanbul gibi büyük şehirlere göç hızla artıyordu. Devletin sırtına yük olmuş birçok fabrika özelleştiriliyordu. Bununla beraber uçak motoru, tank ve silah fabrikaları ise NATO standartlarına uymadığı için kapatılıyordu. Akrebin kıskacında geçen yıllardı...

1959'un son günleriydi. O güne kadar Ankara'nın suyunu temin etmek için kullanılan Çubuk Barajı dışında büyük bir barajımız henüz yoktu. 185 Milyon kilowatt-saat elektrik üretebilen, 70 kilometrelik yapay bir göl olacak Hirfanlı Barajının temeli atılacaktı. Temel atma törenleri sonrası Menderes Adana'ya uğradı.

4 Ocak 1960... Adana'da yere atsan iğne düşmez... 100 binlerce kişi toplanmış Menderes'i karşılıyordu. Bu kadar aksi giden ekonomi varken, bu kadar çalkalanan dış politika varken, bu kadar aleyhe çaba sarf eden gruplar varken bu memleketin insanı Menderes'i nasıl oluyor da bu kadar çok seviyordu, inanılır, anlaşılır gibi değildi birileri için... Ve Menderes sanki ülkenin gidişatını, kendisine duyulan bu muhabbetin bedelini bilircesine Adana'da bir konuşma yaptı ve Şöyle dedi: '' Bundan sonra biz olmasak bile önemli değildir. Bu yeni devir devam edecektir. Kalkınma seferberliği devam edecek ve hizmet kervanı bu kutlu yürüyüşünü sürdürecektir.'' Menderes'in son sözü ve temennisini o kadar latif bir üslupla söylenmişti ki yıllarca konuşulmuştu. ''Taş diye toprak diye tuttuğunuz altın olsun aziz vatandaşlarım, sevgili Adanalılar, sevgili Çukurovalılar''. 

Menderes Hirfanlı Barajı açılış programı ve sonrası yurt gezilerinde sıklıkla birilerinin ülkeyi karmaşaya sürüklemek istediğini ve bu şekilde bir darbe planının var olduğunu söylüyordu. Biliyordu elbette muhtemel olabilecekleri ancak ne kadarını bildiği meçhuldü...

Artık gözle görülür bir cephe oluşmuştu Menderes'e karşı. Demokrasiye tahammül edemeyen, ezanın ezan halini kabul edemeyen, İmam Hatip Kurslarının, İmam Hatip Lisesi olmasından rahatsızlık duyan bir cephe ... Menderes bakanlarıyla beraber din adamlarına ziyarete giderse, bir dedikodu oluşacaktı illa ki. Birileri ''irtica hortladı mı ne?'' diyecekti... İskenderun Demir-Çelik, Seydişehir Alüminyum, Keban Barajı ve İstanbul Boğaziçi Köprüsü gibi bu ülkenin kaderini belirleyecek projelerin peşinde koşarsa karşısına dikilen elbette bir cephe oluşacaktı. Bu önemli projelerin yapılabilmesi için elinden ne geliyorsa yapıyordu Menderes. ABD'nin bir süredir maddi kaynak sağladığı Marshall yardımı bitince projeler aksayabilirdi. Bu ülkede projeler aksayabilirdi ama ülkenin makus talihi artık değişmeliydi. Menderes maddi sıkıntılar içinde bu kaynağı yine de bularak bu projeleri bitirmenin gayreti içindeydi. Dr. Lütfi Kırdar'ı destek alma adına Sovyetler Birliği'ne nabız yoklaması için gönderdi. Menderes her defasında aynı tepkiyi veriyordu. Bu millet için ne gerekiyorsa yapılmalıydı.

Menderes'e tahammül edemeyip onun aleyhine ne gerekiyorsa yapanlar da boş durmuyordu. 1960 yılında 28-29 Nisan günlerinde İstanbul'da başlayan ve Ankara'ya sıçrayan öğrenci olayları kontrol edilemez boyuta ulaşmıştı. Erken seçim hazırlıkları da yapılıyordu aslında. İstanbul'da öğrencilerden bir tanesi seken bir kurşunla hayatını kaybetmişti. Polis asker durumu kontrol edemiyordu. Polisin tutukladığı militan birkaç gün sonra tekrar sokaklarda karşısına çıkıyordu. Ankara ise durulmuyor, sokaklar karışsın diye tezgah kurulmuştu...

Karanlık bir elin planı tıkır tıkır işliyordu...

DEVAMI HAFTAYA


 

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.