Hava Durumu

Demokrasinin idamla biten zaferi-3

Yazının Giriş Tarihi: 28.05.2019 11:08
Yazının Güncellenme Tarihi: 28.05.2019 11:08

54 Seçimleri... Siyasi tarihimize şok edici etkisi ile damga vurmuştu... 

2 Mayıs 1954... Şaşkınlık verici tarihi bir rekorla 3 Mayıs sabahı bir kez daha iktidara gelen Demokrat Parti, 503 vekil ile sadece 31 milletvekili olan CHP'yi hezimete uğratmıştı. Ne gariptir ki bu duruma çok da sevinen yoktu. Sevinilmeli miydi, bunu da bilen yoktu. Bu kadar vekil, bu kadar fark başa bela olacaktı...

54 seçimleri sonrası Türkiye, filmlere  konu olacak alicengiz oyunları ile alabora edilmek istendi... Rekor bir oyla iktidara gelen bir partinin genel başkanı, bir başbakan,7 yıl sonra asıldı. Çünkü çok seviliyordu... Sevilmesi sorun değil, çok seviliyor olması sorundu...

Demokratik kurallarla yapılan bir seçimde, bir siyasi partinin ulaştığı en yüksek oy oranıydı. 17 Mayıs'ta Menderes 3.kabinesini açıkladı. Menderes çevresine karşı daha tedbirliydi artık. Tedirgindi. Menderes biliyordu ki, eskisi gibi güvende olmayacaktı. Bu kez daha yakın isimleri bakan olarak seçti. Güvendiği isimlere ve cesaret sahibi kişilere şimdidaha çok ihtiyacı vardı. Siyasi manada sahneden çekilenlerin duyguları, haset olmaktan çıkıp bu dönemde kin ve düşmanlığa dönüşüyordu...

Seçimden sonraki yıl (1955) DP için zor geçti. Ekonomi iyiye gidiyordu ama Kıbrıs meselesi baş ağrıtıyordu. O güne kadar Menderes ile yol arkadaşlığı edenler, DP'den ayrılıp Hürriyet Partisi'ni kurdu. 

Ülke insanı, tebessümü yüzünden eksik olmayan, nezaket sahibi Menderes'i bağrına basmış, ona ayrı bir sevgi ile yaklaşıyordu. Menderes'in gündemi halkı, halkın gündemi her zaman Menderes olmuştu. Devletinki ise Kıbrıs'tı...

''Ya istiklal ya ölüm'' sloganından ilham alarak '' ya taksim ya ölüm'' diyordu Türkiye. Biz, Kıbrıs'ın Türk ve Yunan halkları arasında adil şartlarda taksim edilmesini istiyorduk. Dışişleri Bakanı Prof. Dr. Fuat Köprülü'ydü.1877'de mülkiyeti Osmanlı'da, yönetimi İngilizlerde olan Kıbrıs adası, Lozan Antlaşması ile İngiltere'ye verilmişti. Bir yandan Papaz Atenagoras, bir yandan Rum terör örgütü EOKA kurucusu Georgias Grivas baskı yapıyor İngiltere'nin Kıbrıs'tan bir an önce çıkması için uğraşıyordu. Yunanistan Kıbrıs'ın tamamını ilhak etmeyi (Enosis) planlıyordu. Bizim planımız ise başkaydı. İngilizler Kıbrıs'tan çıkarken adayı Türkiye ve Yunanistan arasında taksim ederek terk etmeliydi. Biz bunu istiyorduk.

Kıbrıs olayları yeni başlamıştı. Başbakan Adnan Menderes'in önerisiyle Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Çankaya köşküne bazı isimleri davet etti. Davet ettiği isimler arasında Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminin ve milli mücadelenin en önemli hatiplerinden, dönemin CHP İstanbul Milletvekili  Hamdullah Suphi Tanrıöver de vardı. Kıbrıs konuşuluyordu. Adnan Menderes genel hatlarıyla konuyu anlattı. Ardından Hamdullah Suphi söz alarak'' Adnan bey, Adnan bey... Hiç uğraşma... Kendini de yorma. 1699'dan beri, Karlofça Antlaşması'ndan bugüne hilalin çıkıp yerine haçın girdiği bir yere, sonrasında hilal avdet edememiştir'' dedi. Hamdullah Suphi her zaman bir elçiydi.Yine bir fikrin elçiliğini yapmıştı sanki. Ne gariptir ki 1960'tadarbeden önce DP hükümetine tehdit içeren mesajları getirecek olan da Hamdullah Suphi olacaktı. Lakin Menderes başkaydı. Her zamanki gibi zarif üslubunu bozmadan şöyle cevap verdi '' müsterih olunuz, bu sefer bunun tersi olacak ve ilk defa hilalin çıkıp haçın girdiği bir yere, hilal tekrar geri dönecektir. Kıbrıs konusu Türkiye için ümitsiz bir konu değildir.''Bu ifadeleri kullanırken bir bedel ödeyeceğini biliyordu Menderes.

Yıl 1955...7 Eylül... İstanbul karıştı... Gayrimüslimlerin dükkanları tahrip ediliyor yağmalanıyordu. Yağmalananlar arasında kiliseler bile vardı... Ne olmuştu... Devleti yönetenler ne olduğunu anlayana kadar olan oldu zaten. Her şey bir gazetenin (İstanbul Ekspres Gazetesi) ''Atatürk'ün evine bomba koydular'' başlıklı haberi ile başlamıştı.27 Mayıs 1960'a kadar devam edecek olan kaos planı sahnedeydi... Bir yandan DP içinde çatlak oluşturuluyor, öte yandan sokaklar gençlik örgütleriyle hareketlendiriliyordu. Mecliste ise Milletvekilleri, Bakanlar bir bir istifa ettiriliyordu. ''Adnan Bey, onlar yetmez sen de istifa etmelisin'' deniyordu. Bünyesine demokrasi ağır gelenler için Menderes artık gitmeliydi... Ama gitmedi... Kıbrıs için hayati öneme sahip bir antlaşma nedeniyle İngiltere'ye gitme kararı verildi. Ya uçak düşmeli yada Menderes antlaşmadan vaz geçmeliydi. Ama vazgeçmedi... Bedel ödemeye hazır bir başbakan vardı... Başbakan, bir bedel ödemeye hazırlanmıştı sanki...

Devamı haftaya

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.