Etrafımıza baktığımızda sağlıklı yaşam, beslenme, psikolojik terapi ve seanslar, fizik tedavi, estetik ve benzeri konularda "danışmanlık merkezi" adı altında birçok işyerinin hizmet verdiğini ve özellikle de vatandaşlarımızın hasta olup olmadıklarını bilmeden bu işletmelere sağlıkları ile ilgili problemleri danışmak için başvurduklarınıve bu başvurularında kendilerinden bir hayli tahlil ve tetkikler istendiğini de biliyoruz...
Oysa Ülkemiz yasaları gereği hastalıkları teşhis edip tedavi edecek meslek grubu "Hekimlerdir..."
İşbu sebeple hekim dışı sağlık meslek mensupları olan Diyetisyen, Fizyoterapist, Klinik Psikolog, Dil ve Konuşma Terapistleri, Podologlarınçalışma usul ve esaslarının belirlenmesine ve özellikle de;
Bu sayılan meslek sahiplerinin ülkemizde sadece hekimlik mesleğine ait olan "tanı ve tedavi yapabilme hakları"ve yetkilerinin olmadığınınkamuoyu ile paylaşılmasına ihtiyaç doğduğu kanaatindeyim...
Öncelikle dikkat çekmeye çalıştığım husus; günümüzde hızla artan ve bireysel korunma gerektiren Diyabet, Kalp Damar Hastalıkları, Kanserler, İskelet ve Kas Sistemi Hastalıkları başta olmak üzere birçok hastalık hususunda "hastalık teşhislerinin" gecikerek ileride bireylerin tedavisi mümkün olmayan bir duruma gelmelerini önlemektir. Üstelik erken başlanmayan tedavilerin sağlık ekonomisine daha ağır yükler getireceği de aşikârdır.Bu merkezler tarafından verilen hizmetler koruyucu sağlık hizmeti kapsamında değildir.
Öncelikle Ülkemizde sağlık hizmeti sunumu denetime tabidir...
Ülkemizde sağlık hizmetleri sunumu kamusal bir hizmet olduğundan denetim ve düzenlenmesi görevi de Sağlık Bakanlığı tarafından yürütülmektedir. İşbu kapsamda Özel Sağlık Kuruluşları hem kuruluş bütününde hem de sundukları her bir hizmet kapsamında sürekli denetime tabi olup periyodik olarak denetlenmekteler... Ayrıca Özel Sağlık Kuruluşlarının hastalarını bilgilendirmeleri hususu da bol yasaklı bir mevzuat ile belirlenirken;
Danışmanlık Merkezlerine Belediyeler ruhsat düzenliyor...
Bahsettiğim danışmanlık merkezleri; belediyelerin yetkisinde bulunan İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlandırılmasına İlişkin Yönetmelik kapsamında işyeri adına ruhsat alarak faaliyetlerine devam etmektedirler. Her ne kadar bu yönetmelik ile işyeri açarken yapılan ilk kontrol ekibin içinde İl Sağlık Müdürlüğünden de yetkili bulunsa da, işyerleri hizmet vermeye başladıktan sonra sağlık hizmetlerine bir aykırılık hususunda bireysel bir şikâyet olmadıkça İl Sağlık Müdürlükleri tarafından diğer ruhsatlı Özel Sağlık Kuruluşları gibi düzenli denetime tabi değillerdir.
"Tanı ve tedavi yapabilme hakkının" yasal boyutu:
Oysa ülkemizde sağlık hizmetlerini düzenleyen kanunlar içerisinde 1219 sayılı Tababet Ve ŞuabatıSan'atlarının Tarzı İcrasınaDair Kanun bu hususta düzenlemeleri içermektedir. 1219 sayılı kanunun;
Yine bu kanun Ek 13. Maddesinde Diyetisyen, Fizyoterapist, Klinik Psikolog, Dil ve Konuşma Terapistleri, Podolog ve diğer sağlık meslek mensuplarını tek tek tanımlamış olup her biri için yaptığı görev tanımı içinde;
İlgili 13.madde 2. Fıkrasında ise "tanı ve tedavi sınırları net olarak" çizilmiştir.
Sağlık Bakanlığı mevzuatında muafiyet sadece Kinik Psikologlara verilmiş...
1219 sayılı kanun kapsamında 22.05.2018 / 29007 sayılı Resmi Gazete 'de yayımlanan Sağlık Meslek Mensupları ile Sağlık hizmetlerinde çalışan diğer meslek Mensuplarının İş ve görev tanımlarına Dair Yönetmelik ile özel durumlar için sadece Klinik Psikologlara meslek icra ederken muafiyet verilmiş olup bu muafiyet ise ilgili yönetmeliğin Ek-1/A - Klinik psikologların ilgili uzman tabibin teşhisine ve tedavi için yönlendirmesine bağlı olmadan psikoterapi yapabilecekleri hastalık olmayan durumlar başlığı altında tanımlanmıştır...
Hal ve durum böyle olunca;
Toplum sağlığı açısından önem taşıyan bu hususta Hasta Hakları Dernekleri de katılımcı olmalıdır.
Türk Tabipleri Birliği de bu önemli çalışmaya taraf olarak katılmalı ve kendisine üye meslek mensuplarının hakları hususunda da taraf olmalıdır.
Ayrıca Özel Üniversitelerinde bu bölümlerden bir hayli mezun verilmekteolup işbu lisans eğitimlerine alınan öğrenci sayısının da bir ihtiyaç planlaması ile yapılıp yapılmadığı hususu da önemlidir.