Hava Durumu

İnsan Kıymetleri (İK)

Yazının Giriş Tarihi: 17.10.2016 09:07
Yazının Güncellenme Tarihi: 17.10.2016 09:07

Ülkemiz insan potansiyeli açısından, özellikle de genç insan nüfusu açısından çok önemli fırsatları barındıran bir konumda... Ancak önemli olan bu fırsatları ne kadar kullanabiliyoruz ya da politikalarımızıbu fırsatlar üzerine ne kadar inşa edebiliyoruz?

Devlet yönetiminde bunun inşası için iyi bir insan kıymetleri politikasına ihtiyaç olduğu aşikar. Bunu yapılandırırken de insanı merkeze koyan, liyakat esaslı, şeffaf ve adaleti gözeten bir insan kıymetleri veya geleneksel ifadesi ile personel politikası geliştirilmesi esas olmalıdır.

Devlet personel rejiminin geliştirilmesi ve değiştirilmesi çokça konuşuluyorken, nasıl bir rejim olması gerektiğine ilişkin nitelikli bir tartişma ortamı hiç göremedim. Yani bununla ilgili akedemisyenler, iK'cılar, devlet personel bürokrasisi herhangi bir çalışma yapmadan sadece tepkisel baziı uygulamalar üzerinden değişim yaşanıyor. Aslında şuan FETÖ nedeniyle kamu personel yapısı üzerinden oluşan kriz, bazı radikal değişimleri yapabilmek için bir fırsat sunuyor bize. Bunu fırsata çevirmek de yine bizlerin elinde.

Modern iK süreçleri, işe alımdan işten çıkarılmaya kadar belirli kabul görmüş ilkeler çevresinde yapılandırılmıştır. Devletin kendine özgü hassasiyetleri ve yaklaşımları elbette olacak ve olmalıdır. Ama bunun da bilimsel bazı normları olduğunu kabul edecek yaklaşımlar getirilmeli ve uzun süreli yapısal değişimlere odaklanılmalıdır.

Devlet personel rejimi değiştirilirken tek odak noktası, herhangi bir grubun içeri girmemesi mi olmalıdır yoksa daha pozitif bir yaklaşımla çalışkan, liyakat sahibi, vatanına milletine bağlı, devletin uygulamalarınıgeliştirecek , katkı sunacak, siyasi vizyonu kavrayacak nitelikli personel alımı mı olmalidir?

Elbette devlet, memuriyet sistemi üzerinden büyük yara aldı ve bazı refleksleri olacak. Ancak bu krizleri fırsata çevirip gerçekten ihtiyacımız olan reformları yapabilmeliyiz.  Aksi halde bunun acısını daha çok çekeriz. İş değilde ilişki geliştiren insanlar üzerinden yani iletişim ve algı yürütebilen insanlar üzerinden yönetim kadroları şekillenmeye devam eder. Belki orta ve uzun vadede bu profiller kaybolur ama o geçen sürede bu ülkenin kayıp hanesine yazılır.

Düşünün,hepi topu 4 yıllığına iktidara gelen bir hükümet kuruyorsunuz ve yanlış tercihlerle bu sürenin yarısını kaybedebiliyorsunuz. Bu sebeple yönetici sorumluluğundaki kişilerin liyakat meselesini önemsemesi ve karar verirken sistemin ona gerçekten iyi adayları sunabilmesi gerekir. Tabii göreve talip olanların da bu konuda hassasiyet göstermesi gerekir ki bu da çığırından çıkmış durumda o zaman bunu da sağlayacak mekanizmaların kurulmasi gerekiyor. Yani bir insan aynı pozisyonu herhangi bir ilan sitesinde görse başvurmaya cesaret edemezken kamu olunca büyük bir arzuyla isteyebiliyor.  Türkiye'de herkes her türlü göreve talip olabilecek bir özgüven patlaması yaşıyor. Bunun sebebi gerçekten kişilerin kendine güvenmesi mi yoksa başarı veya başarısızlığın bir öneminin olmaması mı ya da bir önceki kişinin yetersiz olması mı? Sonuç olarak bunun rasyonel olmadığı kesindir.

Bugün en küçük ölçekli şirket bile istihdam yapacaksa adaylarını bununla ilgili yapılandırılmış bir sürü süreçten geçiriyor.

Tamam da bu süreçte kapı kapı dolaşıp herhangi bir makam için birşeyler arzu edenleri nasıl durduracağız? Bu bağlamda en iyi çözüm galiba 'makam mevki bakanlığı' isminde bir bakanlık kurulması ve oraya sadece ek gösterge, makam arabası, sekreter ve emeklilik kaygıları olan kişilerin atanması. Eminim sadece bu kaygılarla bir yere talip olmak isteyen insanların maliyeti, yapmadıkları yapamadıkları veya engel olduklarıişlerin maliyetinin çok çok altında olacaktir. Aynışekilde bilim üretmeyipte unvanı için kadroları dolduranlara da bir 'unvan üniversitesi' kurulabilir. Ironi tabi ama acı...

Sonuç olarak Türkiye'nin insanı kaynak değilde kıymet olarak gören rasyonel bir devlet personel rejimine ihtiyacı olduğu kesin.

Türkiye, insan kaynaklarina bakiş açisinda liyakt ve performans konularinda yapisal bir değişimi esas alabilirse, insan potansiyelini daha iyi kullanan bir ülke olabilecek ve bir üst lige çikacaktir. 

Prens Sabahattin'e ait sözlerle bitirmek istiyorum, "Kazanmadan yaşamak, çalişmadan zengin olmak istiyoruz ve tabiati ile hükümette iş bulmak için yegane çare liyakat (yararli) olmak değil, himaye. Bu şartlar altinda bir insan kuvvetli bir şahsiyete sahip olabilir mi? Elbette olamaz."

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.