Hava Durumu

Devleti devlet eliyle vurmak

Yazının Giriş Tarihi: 24.08.2016 10:07
Yazının Güncellenme Tarihi: 24.08.2016 10:07

15 Temmuz'da hepimizin malumu olduğu üzere Türkiye, Cumhurbaşkanımızın vizyonu, cesareti ve liderliğinde, milletin kahramanlığı ile hain ve katilleri püskürttü. Millet devletine sahip çıktı ve çok önemli bir badireyi atlattık. Sıra şimdi devlette, devletin milleti anlayıp istediği yapıları oluşturması gerekiyor.

15 Temmuz sadece FETÖ cü askerin, milletin ve devletin silahıyla kendi milletini vurması olayı değildir. Yaşanan tam anlamıyla,bir örgütün devletin tüm imkân ve sistemini kullanarak devleti vurmasıydı. Bu imkân ve sistem nasıl kullanıldı derseniz; devletin sınav sistemiyle içeri girdi, hakkıyla girebilecek normal vatandaşı bu sistemle eledi, hasbelkader girmiş olanı veya mevcut olanı idari ve adli soruşturmalarla sistemin dışına çıkardı. Arkasından kendi elemanını yine devletin bütçesini kullanarak eğitti. Devletin parasıyla yurt dışına gönderdi, orada örgütün ihtiyacına göre bir programda yüksek lisanseğitimi aldırdı. Yani hepsi sistemin içinde tabiri caizse o meşhur mevzuata uygun.

Acaba günün sonunda bu olayları besleyebilen sistemi düzeltebilecek miyiz.

Basit görünen bir meselenin ne kadar kötü sonuçları olabiliyor bir örnekle anlatayım. Devletin yurt dışınaeğitim için ne kadar elemanı gidecek, hangi alanda gidecek diye bir planlaması yok. Devlet Personel Başkanlığı ve TODAİ gibi kurumlar var ama bir ihtiyaç analizine dayalı bir planlama bulunmuyor. Aslında her Devlet işinde olduğu gibi bir mevzuatı ve onay mekanizması var, ama tamamen idari bir süreç olup ihtiyaca ve etkinliğe dayanan bir sistem değil. Bu eğitimler bile başlı başına devlete bela olmuş durumda. Aldıkları bu eğitimlerle bir yandan dil, bir yandan da iletişim ağlarını geliştirip mevkidaşlarına da fark atarak üst kademelere ilerliyorlar. Bu nankör hainler şimdi de yurt dışında Türkiye'nin kara propagandasını yapıyorlar. Şöyle somutlaştırayım herhangi bir şirketin hiç ihtiyacı olmadığı halde kendi kasasından pir personelini yurt dışına eğitime göndermesinden bahsediyorum.

Tabii ki görünüşte her şey "mevzuat "a uygun! Geldiğimiz noktada mevzuat 'bir süreci doğru yapmaktan çok o işi yapanları korumaktan başka bir şey sağlamıyor.

Devletin olanakları ve 657 sayılı sistemin zafiyetlerini kullanarak devleti yıkma eylemine giren yapılarla mücadele edilebilecek mi? Ya da eğer gerçekten bir değişim arzulanıyorsa bürokrasiyi ve ona yön veren ruhu değiştirecek miyiz ona bakmalıyız.

Bu süreçte yıllardır bürokrasiye bu insanları önermiş ve atamış kişiler bir değişim yaratabilir mi?

Peki bu değişimi kim yapacak? Bırakın FETÖ ile irtibat veya ilişkisi mevzuunu, yıllarca bürokratik sisteminin içinden gelmiş, 30 yıl o sistemle şekillenmiş biri miyapacak? Veyahut geçmişte FETÖ mensubiyeti ve ilişkisini olmasa bile bulunduğu bakanlığı veya kurumu tamamen herhangi bir yapının kontrolüne bırakacak kadar yönetim zaafiyeti olan birisimi yapacak? Kesinlikle sistemin içerisinden gelmiş birisinin bu değişimi yapabileceğini düşünmüyorum. 15 Temmuz'dan sonra Türkiye, eski Türkiye değilse biraz daha bakış açılarımızı değiştirmeliyiz. Sistemin içinden gelenlerin yapacakları değişimin, beklentileri karşılamama riski çok yüksektir.

Çözüm için ilk anda düşündüğünüz, sistemin içinden ama farklı düşünceden insanlar bile başka problemin sebebi olabiliyor. Çarpıcı bir örnek verebiliriz; hepimiz darbe sonrası birçok programda eski askerleri dinledik. Hatta bunlar yıllarca da mağdur olmuş insanlar. Ama söyledikleri tamamen 28 Şubat sürecinin ve getirdiği sistemin iyi olduğu ve buna yönelik yapıların tekrar inşa edilmesinden başka bir şey değil. Bu tam bir geriye dönüş ve milleti anlamaktan uzak, eski kafalı bir bakış açısıdır. Çünkü o kişi aynı sistemin içinden gelen farklı bir zümrenin temsilcisidir ve getireceği sistem önerisi büyüdüğü sistemin ta kendisidir.

Modern dünya, süreçleri ve tüm sektörleri çok paydaşlı bir organizasyonda yönetilmektedir. Vatandaşı, STK 'yı, devleti, özel sektörü, üniversiteyi aynı masada buluşturan ve herkesi toplam fayda paydasında motive eden bir yönetim anlayışı arzu edilen bir anlayış olmalıdır.

Bu dönemde en büyük fırsat,  Türkiye'nin en büyük yapısı olan 657 yive onun dar vizyonunu tasfiye edilip, vatandaş odaklı yeni bir kamu yönetişim sisteminin oluşturulmasıdır. 

Bu vesileyle de eminim ki Türkiye'nin birçok kronik sorunu kendiliğinden çözülecektir. Sokrates'e ait çok beğendiğim bir sözle yazımı bitirmek istiyorum "Değişimin sırrı, tüm enerjini eskiyle mücadele etmek yerine, yeniyi inşa etmeye odaklamaktır."

 

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.