Hava Durumu

BİHMED, 28 Şubat ve Erbakan Hoca

Yazının Giriş Tarihi: 28.02.2018 06:59
Yazının Güncellenme Tarihi: 28.02.2018 06:59

Şairin dediği gibi; ne desem nereden başlasam...

Baktığımızda bazı tohumlar, sahibine bile sezdirmeden, hiçbir filiz vermeden toprağın derinlerinde kabuğunu bir gün dahi çatlatmadan yaşar, gün yüzüne çıkmadan sahibiyle birlikte ölür.

Bir de tam tersi var,

Uygun mevsim, uygun iklim, uygun yağmurlar çıkar ortaya; tohum canlanır, filizlenir, toprağı yarıp büyür ve birdenbire o güne kadar tanıdığımızı sandığımız insan bambaşka biri haline gelir.

Tıpkı 28 Şubat post-modern darbe sürecinde aktif rol alanlar gibi...

Tıpkı, bu ülkenin insanlarına insanca yaşamayı çok görenler gibi...

Okul bahçelerinde öğrenci ve velilerini coplayan, saçlarından tutup sürükleyen; yaptığı işi emir kulluğundan çok, şeytanın askeri olmaktan gurur duyan alçaklar gibi.

Yeşil İmam Hatip Lisesi'nde eğitim haklarını ellerinden almak için çırpınan dönemin Valisi Orhan Taşanlar gibi.

Düşünsenize bir vali, polise emir veriyor"Coplayın bu kansızları, almayın okulun bahçesine. Acımayın, yerlerde sürükleyin" diyebiliyordu.

Bu da yetmiyor, yapılanları büyük bir zevkle izliyordu.

***

Dün BİHMED Başkanı Kadir Oruç, o utanmaz süreçte yaşananları bire bir şahit olanlarla, yaşayanlarla birlikte anlattı.

Dönemin kudretli memur askeri, diğer yandan baktığımızda utanç abidesi Çevik Bir'in üstlendiği aktif rolden bahsetti.

Bakkalından, kasabına, sanayicisinden, iş adamına, öğretmeninden, öğrencisinden, veliye, hakiki manada hizmet eden imam hatibinden sivil vatandaşa kadar zulme uğrayanları dile getirdi.

Darbelerin, darbecileri destekleyenlerin ne kadar aşağılık ve alçak olduklarından söz etti.

O döneme şahit olan, polisin, askerin amacı sadece inancını yaşamak olanlara, inancının emrettiği gibi okumak isteyenlere yaptıklarını sinevizyon gösterimiyle hatırlattı.

Brifinglerle dizayn edilen sermayeden, onun pabucunun içindeki medyayı da hatırlattı.

Hele sinevizyon gösteriminde kendilerine mikrofon uzatılan, o günlerin soğukluğunu anlatırken gözyaşlarına hâkim olamayanlar yüreğimi bir kez daha yaktı, acıttı.

Evet, ceberutluk ebedi değil,  statüko da öyle.

Artık o günler sona erdi.

Ancak bitmeyen bir acı hâlâ devam ediyor.

Darbe sürecinden tutuklanıp hüküm giyenler daha hapislerde, yani onların zulmü hâlen devam ediyor.

KHK kararlarıyla kanunlar yapan iktidara kocaman bir görev düşüyor.

Bu zillete ve utanca son vermeleri gerekiyor.

Diğer yandan,

Yattığı mezardan kafasını kaldırıp bakmak isteyen, bu ülkenin insanlarına ufuk veren, asgari ücretlinin, memurun, emeklinin yüzünü güldüren, güç zehirlenmesine uğramayan Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hoca, cuntaya gülüp geçiyor.

Acıyor...

Karadayı'ya da, Çevik Bir'e de, kendisini ciddiye almayan üniversite rektörlerine, diz çöken sermayeye de "sizi gidi utanmazlar" diyor.

Ve ekliyor, 'Milli Güvenlik Kurulu toplantısında beni terlettiniz, diz çöktürdüğünüzü sandınız. Neredesiniz şimdi?'

Kumpas üzerine kumpas kuruyordunuz, kurduruyordunuz. Şimdi ise kuduruyorsunuz. Çatlayın, patlayın...

***

BİR SÖZ

Fırtınalara yön veren kelebeklerin kanat çırpışıdır.

Prof. Dr. Necmettin Erbakan

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.